Son padişah Vahdettin, saltanatı elinden alındıktan ve “vatana ihanet” ile suçlandıktan sonra...

16-17 Kasım 1922 gecesi, “HMS Malaya” adlı İngiliz zırhlısı ile Türkiye’yi terk edince...

Türkiye Büyük Millet Meclisi:

Hilafet makamının boşaldığına hükmetti...

Hilafet makamının boşalması üzerine TBMM hükümeti, makamı doldurmak için seçim kararı aldı...

Yapılan oylamada:

Seçime katılan 162 mebustan 148’inin oy alan Abdülmecit Efendi, bazı konularda teminat alınarak 18 Kasım 1922’de TBMM tarafından halife seçildi...

Oylamada dokuz milletvekili çekimser kalmış, II. Abdülhamid’in şehzadelerinden Mehmed Selim ve Abdürrahim Hayri efendilere beş oy verilmişti...

Karar aynı gün Mustafa Kemal Paşa tarafından onaylandı...

Halife seçimi konusunda TBMM’de bazı tartışmalar oldu ise de bunlar üzerinde görüşmeler yapılıp mesele bir karara bağlandı...

Abdülmecit Efendi’ye Halife seçildiği, İstanbul’da, TBMM hükümeti temsilcisi Refet Paşa tarafından bildirildi...

TBMM’nin kararını Abdülmecit Efendi’ye tebliğ etmek üzere Müfid Efendi başkanlığında kura ile seçilmiş 15 kişilik heyet İstanbul’a gönderildi.

Abdülmecit Efendi halife seçildikten sonra 24 Kasım 1922 Cuma günü İstanbul’da Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Şerif Dairesi’nde biat töreni gerçekleşti...

Biat merasimine TBMM tarafından meclisten seçilmiş 15 kişilik bir heyet te katıldı...

İlk defa Arapça yerine Türkçe dua edildi...

Cuma namazı için gidilen Fatih Camii’nde, yeni halife için Müfid Efendi tarafından ilk defa Türkçe hutbe okundu...

“Küçük cihattan büyüğüne döndük” mealindeki hadisi konu alan hutbede, “büyük cihat” cehalete karşı savaş diye yorumlandı...

Yeni Halife, İslâm alemine bir beyanname neşrederek kendisini seçen Meclis’e teşekkür etti.

Tören sırasında Abdülmecit Efendi’nin TBMM tarafından halife seçildiğine ilişkin mazbata kendisine teslim edildi...

Aynı kanun ile hanedan üyelerinin yurt dışına sürülmesi kararı alındı...

Karar, Abdülmecit Efendi’ye İstanbul Valisi Haydar Bey ve polis müdürü Saadettin Bey tarafından bildirildi...

Abdülmecid ve ailesi halkın galeyana gelmemesi için ertesi sabah, saat 05.00’te gizlice Dolmabahçe Sarayı’ndan alınarak otomobil ile Çatalca’ya götürüldüler.

Burada bir süre Rumeli Demiryolları Şirketi’nin amiri tarafından ağırlandıktan sonra Simplon Ekspresi’ne (eski şark ekspresi) bindirildiler...

Abdülmecid Efendi İsviçre’ye vardığında, o ülkenin kanunlarına göre birden fazla eşlilerin ülkeye girmesine
izin verilmediği gerekçesi ile sınırda bir süre alıkonuldu...

Bu gecikmeden sonra ancak ülkeye kabul edildi.

Bir süre İsviçre’de Leman Gölü kıyısındaki Büyük Alp Oteli’nde kaldıktan sonra Ekim 1924’te Fransa’nın Nice kentine geçti ve ömrünün geri kalanını orada tamamladı.

23 Ağustos 1944’te geçirdiği bir kalp krizi sonucu 76 yaşında öldü...

Ressam ve müzisyendi...

Son Halife Abdülmecit Efendi’yi tanımayanınız yoktur ancak...

Belki bu kadar ayrıntılı bilmeyebilirsiniz...

Peki nereden icap etti?..

Osmanlı torunu olduklarını iddia eden Siyasal İslâmcı tayfanın iddialarının ne kadar absürt olduğunu...

Osmanlı’nın son 100 yılına hükmeden padişahların yaşam tarzları ve inanç sistemleriyle hiç ilgileri olmadığını anlatmak istedim...

Yani canlarım:

Milli Eğitim Bakanı ve Diyanet İşleri Başkanı gibiler “Osmanlı torunu” değil...

Olsa olsa “Osmanlı sorunu” olurlar...

DÜŞÜRÜN ŞUNU

CHP lideri Özel dedi ki:

“Cumhurbaşkanı’mızla da konuşurken söyledim, Devlet Bey’e de söyledim. Bu işin siyaseti yok kardeşim. El ele vereceğiz, emeklinin maaşını önce asgari ücrete çıkaracağız...”.

Özgür Özel’in bu açıklaması emekliler için umut...

Pek çok CHP’li gazeteci ve siyasetçi eskisi için ise:

“Eziklik...”.

Gerekçeleri ise büyük ihtimalle şöyle:

“Şuraya bak kardeşim, adamdan yine ’Cumhur-başkanımız’ diye söz etti... Bu Özgür’le olmaz kardeşim, Kurultaya gidelim düşürelim bunu...”.

BANA GÖRE

Rekabet Kurulu şu okullara ceza yağdırdı:

Özel Saint-Joseph...

Özel Saint Benoit...

Özel Notre-Dame de Sion...

Özel Saint Michel...

Ve...

Özel Sainte Pulcherie Fransız lisesi...

Ceza miktarı:

21,3 milyon TL.

Cezanın verdiği mesaj...

Erdoğan-Özel görüşmesindeki boş koltuğun verdiği mesajdan:

Çok daha vahim...

Çok daha önemli...

Çünkü...

Bu mesaj (Bana göre):

“Kapayın gidin lan bu okulları...

Biz onların binalarında imam hatip liseleri açacağız...”

AMMMAN HA!..

Boşanma davasında kadın, Hâkim’e, talebinin gerekçesini açıkladı:

“Sayın Hâkim, çocuğun bende kalmasını istiyorum çünkü onu dokuz ay karnımda taşıdım...”.

Hâkim kocaya sordu:

“Karınızı duydunuz, bir diyeceğiniz var mı?..“.

 Adam: “Var tabii” dedi ve devam etti, “Sayın Hâkim, farz edelim ki canımız bir kutu soğuk kola istedi... Makineye para attınız ve kola geldi... Şimdi; bu kola, makinenin midir yoksa parayı deliğe atan mı?..”.

Hâkim sekreterine döndü,

“Yaz kızım, çocuğun babada kalmasına......”.

Ammman ha!..

Yanlış anlaşılmasın...

Gülümseyebilmek için anlattım bu fıkrayı...

Yoksa, ben o baba gibi de yargıç gibi de düşünmüyorum...

Günün sözü

“Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.”

Mustafa Kemal Atatürk

BU GİDİŞ GİDİŞ DEĞİL...

Sevmek...

Hoş görmek...

Tahammül...

Acımak...

Ya da:

Nefret etmek...

Kin gütmek...

İntikam almak...

Zulmetmek...

Bunların hepsi birer duygudur...

Ve...

İnsanla birlikte doğuştan geldikleri kabul edilir...

Meselâ...

Köpeğine kötü davranan bir kişiyi otomobilinin arkasına bağlayıp yerlerde sürükleyerek intikam alan biri (Dünkü haberlerde vardı):

Nefret, kin, öfke ve zulmetme duygularıyla hareket eder...

veya susuz bir köpeğe; su veren, karnını doyuran biri ise:

Sevgiyle hareket eder...

İntikam, kin, nefret ve zulmetme duyguları, fiziksel ve psikolojik bir hastalığın sonucu iken...

Sevgi, hoşgörü, tahammül, merhamet ise:

Gelişmiş bir zihnin ürünü olan vicdandan kaynaklanan duygulardır...

Hukuk sistemleri, adaleti sağlamak için tasarlandığından dolayıdır ki:

Yargılama esnasında yargıçların sadece “vicdan” duygusundan yararlanmaları tavsiye edilir...

Çünkü vicdan:

Ne merhamettir...

Ne de nefret...

Vicdan, kişinin:

Hak verme duygusunun yüceliğidir...

Yargı intikam almaz...

Yargı:

Adalet dağıtır...

Nereden mi aklıma geldi?..

Ortam çok gergin...

Ekranlar; kin, nefret, intikam ve zulmetme duygularıyla boğulmak üzere olan siyasetçi ve yorumcular tarafından işgal edilmiş durumda...

Hatırlatmak istedim...

Bu gidiş, gidiş değil...

ALKIŞ

İlhami Işık diyor ki:

“Eğer

Yüreğiniz

malınız

mülkünüz yoksul sofralarını ısıtmışsa bir anlamı ve değeri vardır...

Sizi kıymetli yapacak      tek şey:

Yoksul ve mağdurun yanında olmaktır.

Bu üç kuruşluk dünyada size kalacak başka bir miras yoktur.”

UNUTMUŞ

Putin dedi ki: “Batı, 2. Dünya Savaşı’nın derslerini unuttu...”.

Bu arkadaş ise...

3. Dünya Savaşı çıkarmak için uğraştığını unuttu...

DÜNÜN X’İ

abdullah naci

@abdullahnaci

kekik ile naneyi, roka ile tereyi, dolma ile sarmayı, delgeç ile zımbayı, eleştiri ile hakareti, samimiyet ile yılışıklığı, özgüven ile egoyu, Müslümanlık ile muhafazakârlığı, hükümet ile devleti, Siyonizm ile Yahudiliği

karıştırmayın. Sonra düzelteceğiz

diye ömrümüz heba oluyor.