Umutları boşa çıkarmasıdır...
Merhum Ecevit olağanüstü temiz ahlâklı bir devlet insanı/politikacıydı...
Halk ondan söz ederken:
“Umudumuz Ecevit” diyordu...
Temiz siyasi ahlâk örneği verilecekse:
“Ecevit gibi ahlâklı” deyimi kullanılıyordu...

★
Ama...
Aynı Ecevit...
1978-1979 yılları arasında öyle bir yok etti ki kendisine bağlanan umutları...
Yıllar sonra ancak...
Ve o da tamamen diğer partilerin kavgaları nedeniyle.
Bir seçim hükümetinin (Aynı zamanda azınlık hükümetiydi) başbakanı oldu...
★
Tesadüfen(!) başbakan olduğu süreçte...
ABD, Öcalan’ı teslim edince...
Yeniden umut oldu...
Ve hatta...
Seçim hükümetinin Başbakanı olarak partisi DSP’yi:
Yeniden iktidara bile taşıdı...
★
Peki sonra?..
Sonra:
Hem kendisi...
Hem partisi...
Hem de...
Halkımız ve ülkemiz için:
Tam bir felâket oldu...
★
O kadar temiz kalpliydi ki...
Ortaklarının da kendisi kadar:
“Temiz” olduklarını zannediyordu...
★
Meselâ...
Bahçeli’nin kendisine tuzak kurabileceği...
Aklının köşesinden bile geçmiyordu...
★
Ve o temiz duyguları...
O, Bahçeli’ye duyduğu güven yüzünden...
Kurulan tuzağa düştü...
★
“Umudumuz Ecevit”:
Kahreden Ecevit’e dönüştü...
Partisi de...
Kendisi de:
Siyasi mevta haline geldiler...
Sözümün özü...
Ecevit’in başına gelenler...
Altılı masanın tüm genel başkanlarına:
Örnek...
Ve hatta:
Ders olsun...
Aman dikkat!..
Konfüçyüs’e sordular:
“Eğer imparator olsaydın yapacağın ilk iş ne olurdu?..”.
Gülümsedi Filozof...
Ve şöyle dedi:
“Kelimelerin cümleler içinde, doğru yerlerde kullanılması için çalışırdım...”.
★
Hem Meral Hanım...
Hem de Kemal Bey...
Medyaya konuşurken...
Doğru kelimeleri seçmeliler...
★
Yetmez...
O doğru kelimeleri...
Cümlelerinde...
Doğru yerde:
Kullanmalılar...
Kıssadan hisse ola

Shakespeare dedi ki:
“Kelimelerin uçuyor...
Ama...
Düşüncelerin yerde...
Bu...
Düşüncesizce söylenmiş kelimelerle...
Gidemezsin cennete...
Anla artık... Kapılma...
Allah’ın laneti olan:
Cehalete...
Doğru kelimelerle konuş:
O zaman ancak:
Uçarsın cennete”
★
Yaaaa...
Kıssadan hisse ola...
Sayın Meral Hanım...
Ve...
Sayın Kemal Bey...
Aptalı oynamak
Katherine Hepburn kendisine verilecek bir ödül törenine neden gelemeyeceğini...
Yazdığı bir mektupla bildirdi...
Mektubun ilk satırlarında...
Olağanüstü güzel sözcüklerle:
Jüriye teşekkür etti...
Ve sonra:
“Benim gibi ihtiyar ve huysuz bir domuzu bu ödüle layık gördüğünüz için ne söyleyeceğimi bilemiyorum” diye yazdı...
[caption id="attachment_393842" align="alignnone" width="600"]

★
“Ben çok zekiyim kardeşim” havası basanlar bilin ki:
İçinizde:
En aptal olanlardır...
Kelimeler ve cümleler
Sultan:
“Cam küresini de alsın gelsin” diyerek sarayın Baş Kâhinini çağırttı...
Huzura gelince dedi ki:
“Bak bakalım gelecekte neler görüyorsun...”.
Kâhin cam küre üzerinde gezdirdi iki elini...
Yüzü asıldı...
“Önce siz sonra da iki oğlunuz ölecek Sultanım” dedi...
Hiddetlendi Sultan...
Kâhinin tespitini “temennisi” olarak algıladı...
“Vurun kellesini” diye emretti...
Daha sonra getirilen iki falcı da aynı şeyleri söylediler...
Sultan onların da kellerini vurdurdu...
Başka bir şehirde ünlü bir Kâhin olduğu söylendi Sultan’a...
“Gidin ve cam küresiyle beraber onu bana getirin” diye gürledi...
Kâhine gidildi...
Kendisini Sultan’ın emrettiği bildirildi...
Kâhin yol boyunca neden çağrıldığını öğrenmeye çalıştı...
Ve bunu başardı...
Sultan’ın huzuruna çıktığında...

Cam küresini bir mermer masanın üzerine koydu...
Ve baktı...
Kendisinden önce kelleleri vurulan kahinlerin:
Gördüklerini gördü...
Ama...
Yüzünü asmadı...
Aksine...
Sevimli ve abartısız bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına...
“Sultanım” diye başladı... “Bir iyi bir de kötü haberim var... Hangisinden başlamamı istersiniz...”.
“Tabii ki önce kötü haberi ver...” dedi Sultan...
“İki şehzademiz de yakın bir zamanda ölecekler...” diye fısıldadı sadece Sultan’ın duyabileceği bir sesle...
“Eeeee...” dedi Sultan da fısıldayarak... “İyi haber ne?..”.
“Siz, şehzadelerimizin öldüklerini görmeyeceksiniz...”.
★
Kendisinden önceki falcıların söylediklerini aynen...
Ama...
Kelimelerin yerlerini değiştirerek söyleyen Kâhin...
Kellesini kurtardığı gibi:
Bir kese altınla da ödüllendirildi...
Devletimizin temeli...
Erdoğan dedi ki:
“Adalet dağıtamayan bir devlet tıpkı temeli çürük bir bina gibi yıkılıp gitmeye mahkumdur...”.

★
Alkışlanacak kadar güzel bir söz...
O halde:
Alkışlayacağım...
Ama...
Hemen arkasından da:
Uyaracağım:
★
Sayın Cumhurbaşkanı...
İkamet ettiğiniz Saray’ın temelleri çok güçlü...
Ve çok yeni...
★
Kulağınıza kadar geldiğini zannettiğim çatırdama sesleri...
Emin olun ki:
Saray’ın temellerinden geliyor olamaz...
★
O halde...
Çatırdama seslerinin nereden geldiğini söyleyeyim:
Devletimizin temelinden...
Evet evet...
Devletimizin:
Temelinden geliyor o:
Çatırdama sesleri...
İkna olurlardı...
Ünlü hatip Çiçero’ya sordular...
“İyi bir konuşmacıda olması gereken en temel hasletlerden üçünü söyler misin?..”.
Şöyle dedi Çiçero:
“Sağlam karakterli...
Sözüne güvenilir...
İyi ve temiz ahlâklı bir kişi olarak tanınmak...”.
[caption id="attachment_393845" align="alignnone" width="600"]

★
Meselâ...
Atatürk’ün söylediği her söz...
Düşmanlarını bile ikna ederdi...
O nedenle...
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük hatiplerinden biri olarak kabul edildi...
Ediliyor...
★
Erdoğan’ın alkışlanacak kadar güzel sözünü Atatürk söyleseydi var ya...
Putin...
Sisi...
Ve hatta:
Esad bile ikna olurdu...
Medya üzerinden değil
Bilhassa ittifak yapan siyasi partilerin genel başkanları...
Birbirleriyle...
Medya üzerinden:
Tartışmamalı...
★
Dijital teknolojik konfor dünyasında yaşıyoruz...
Haliyle...
Herkes birbirine:
Bir mobil telefon uzaklığında...
★
Yok eğer telefonla konuşmak istenmiyorsa...
O halde baş başa görüşülmeli...

★
Meselâ...
Meral Hanım...
Ve...
Kemal Bey...
Her iki genel başkan da şu anda:
Halkın umudu...
★
Kamuoyunun:
“Altılı masa” olarak benimsediği ittifakın iki partisinin genel başkanları...
Bugün itibariyle CHP+İYİ Parti:
%43 oy oranına sahip...
★
Bu orana:
DEVA, GP, SP ve DP’nin oylarını da eklerseniz...
%50’nin az üzerinde...
Ya da:
Az altında bir oran bulunur...
★
Kaldı ki...
Altılı İttifakın pek sıcak bakmamasına rağmen...
ZP, YRP, MP, BTP, TDP, AP, Doğru Parti gibi pek çok parti var...
★
HDP ise ayrıca bir büyük:
“Siyasi güç...”.
Ki...
Bu partilerin seçmenlerinin hiçbiri:
Cumhur İttifakı’nın adayına oy vermez...
★
O halde yapılacak...
Ya da...
Hiç yapılmayacak olanlar belli:
★
Sayın Akşener...
Sayın Kılıçdaroğlu...
Elbette tartışacak...
Yani:
★
Münazara da...
Müzakere de etmeliler...
Ama...
Bunu medya üzerinden değil...
Baş başa yapmalılar...
Harika bir duygu...
Hazreti Muhammed Mekke’de doğup büyüdü...
Ama İslâmiyet’i:
Medine’de yaşarken...
Medinelilerin yardımlarıyla büyüttü...
★
Mekke’nin fethinden sonra Medineliler...
Muhammed’in kendilerini terk edeceğinden...
Doğup büyüdüğü Mekke’ye yerleşeceğinden endişe ettiler...
★
Hz. Muhammet, endişelerinin boş olduğunu gösterdi...
Medine’de, Medinelilerle yaşamaya devam etti...
★
Ve bir konuşmasında şöyle dediği rivayet olunur:
“Ahde vefasızlık edenler kötü insanlardır. Onlara güvenilmez. Siz siz olun, asla size zor zamanlarınızda gönlünü ve yurdunu açan insanları başka imkânlar bulduğunuzda terk etmeyiniz!..”.
★
Vefa sadece İstanbul’da bir semt ismi değil...
Vefa öncelikle...
İnsanı, diğer canlılardan ayıran bir duygudur...
Harika bir duygudur hem de...