Savaş, öncelikli amacı “öldürmek...”.

Ve haliyle...

“Öldürülmemek” olan kanlı eylemlerdir...

Sonra da...

Öldürülenlerin servetlerine (Topraklarına, ülkelerine, devletlerine) el konulur...

İşte bunun içindir ki...

Dinciler ve Milliyetçiler için savaş:

“Düşmanların”, topluca öldürülerek sayılarının azaltılması...

Ya da:

Tamamen sonlandırılması için yapılır...

Böylece...

Canlıyken “tehlikeli” olan insan toplulukları...

Öldürüldükten sonra:

“Tehlike” olmaktan çıkarlar...

Çünkü...

Savaşları...

Daha çok düşman öldüren taraf kazanır...

O nedenledir ki savaşlarda öncelik...

Karşı tarafın (Düşmanın) sayısını azaltıp...

Onlar tarafından “öldürülme” tehlikesini ortadan kaldırmaktır...

Yani...

“Düşman” ölülerinden oluşan bir “ceset” yığını olmadıkça:

Savaş kazanılmış sayılmaz...

İbranî peygamberlerinden Yeremya, kazandığı bir savaş sonrasında...

Kan deryası içinde cansız yatan insan bedenlerine bakıyor...

Dünyayı:

“Çürüyen cesetlerin bir alanı” olarak görüyordu...

Ve o duygular içinde şunları söylüyordu:

“....Ve Tanrı’nın kılıçtan geçirilmiş kulları o gün yeryüzünün bir ucundan öbür ucuna kadar yayılacaktır; hepsi toprağın üzerinde bırakılacaktır...”.

(Yeremya 33. Cilt, 25. Bölüm)

İslâm peygamberi Hz. Muhammed ise Bedir Savaşı’ndan sonra...

Kılıçtan geçirilmiş düşmanların bir çukura atılması için emir vermişti...

Ölenlerden yalnızca bir tanesinin üstünde toprak ve taş yığıldı çünkü...

Bu ölünün gövdesi o kadar şişmişti ki...

Zırhını çıkarmak imkânsız olduğu için:

Düştüğü yerde bırakılmıştı...

Diğerleri çukura atılırken, İslâm Peygamberi ayakta durup şöyle dedi:

“Ey çukurdaki insanlar!.. Allah’ın tehdidinin gerçek olduğunu anladınız mı?.. Çünkü ben Allah’ın bana vaat ettiğinin gerçek olduğunu anladım...”.

Müritleri dediler ki:

“Ölülerle mi konuşuyorsun ya Muhammed?..”.

Resul yanıt verdi:

“Onlar söylediklerimi işitiyorlar...”.

(Alfred Guillaume, Muhammed’in Hayatı)

Neden böyle söyledi Hz. Muhammed?..

Çünkü o, düşman ölülerinin oluşturduğu yığını:

Hayattan arta kalan canlı bir kitle gibi görüyordu...

Ama...

O cansız yığınlara...

Kazandığı zaferin mutluluğunu haykırırken...

O ölülerin kendisi ve askerleri için artık tehdit olmadıklarından da emindi...

Günün sözü

“İnsan yalnızca farkına vardığı şeylerden sorumlu olsaydı, ahmaklar her türlü hatadan peşin peşin arınmış olurlardı. Ancak azizim, insan bilmekle yükümlüdür. İnsan bilgisizliğinden sorumludur. Bilgisizlik bir hatadır...”.

Milan Kundera

KÖHNEMİŞ KAFA

Özgür Özel, Şeyh Sait’in adının bir şehrimizde bir caddeye verileceği iddiasına ilişkin bir soruya şu cevabı verdi:

“Biz CHP olarak, Cumhuriyet’e, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarına, kurucu babalarına saygılıyız. Cumhuriyet’in geçmiş döneminde yaşanmış acılar varsa bu acıları tartışmanın sıcak siyasetin alanı değil, tarihçilerin alanı olduğunu değerlendiriyoruz. Bu mevzu ile ilgili sürekli dönüp yaraları kaşımanın kimseye faydası olmadığını düşünüyoruz...”.

İlginçtir...

Klâsik ve yaşlı CHP’liler, Genel Başkanlarına karşı...

Devlet Bahçeli’den bile daha ağır saldırı başlattılar...

Ümit Özdağ ile kol kola girip kendi liderlerine:

“Vatan haini” muamelesi çektiler...

Oysa...

Özgür Özel tam da 21. yüzyıl siyasetçisine yakışır olgunlukta bir cevap vermişti...

Yani:

“Savaşların ve eski acıları kaşımanın yeni dünya düzende yeri yoktur” mesajı vermek istemişti...

Canlarım...

Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı Tayyip Erdoğan’ın yanında savaşan bu köhne CHP kafası sürdüğü müddetçe:

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği “Muasır medeniyetler seviyesi hedefi...”.

Asla:

Tutturulamayacaktır...

NEDEN SAVAŞIYORLAR?..

Savaş, aklı başında, vicdanı olan bir kişinin kabul edemeyeceği bir vahşettir...

O nedenledir ki Mustafa Kemal Atatürk:

“Savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir” dedi...

Savaşlar, taraflardan birinin:

“Falanca ülke/ler bize düşman, bizi topluca öldürülebilirler” diye düşünmesiyle başlar...

İlginçtir...

Savaşı başlatan taraf genelde:

Yok edilmekten korkan taraftır...

Ama...

Kendilerini:

“Biz saldırmasaydık onlar bizi yok edeceklerdi” diyerek savunurlar...

Oysa...

Taraflar:

“Falanca ülke/ler bize düşman, bizi topluca öldürülebilirler” diye düşünmekten vazgeçerse...

Saldıran da olmayacağı için...

Savaşlar da olmayacaktır...

Rusya, Ukrayna ile...

İsrail, Filistin ile neden savaşıyor ki?..

RAHAT UYUSUNLAR DİYE

SÖZCÜ’de “Küresel bazda sıkılaşan finansal koşullar temerrüt ve iflasları artırdı” başlığı altında yayımlanan haberi okuyunca...

Az sonra okuyacağınız yazıyı yazmak ihtiyacı duydum...

Canlarım sizler de biliyorsunuz ki:

“Sıkılaşan finansal koşullar” demek:

“Sıkı para politikası” demektir...

Yani...

Ekonomiyi büyütmekten vazgeçmek...

Dar ve orta gelirlinin aleyhine uygulamalarla:

Fiyat artışlarının hızını (Hayat pahalılığının değil) kesmektir...

Televizyonların ekonomi programlarına katılanlara bakın...

Hiç ekonomist yok...

Konuşulan konu ise sadece:

“Finans sektörü...”.

Altın...

Borsa...

Faiz...

Ve:

Kur...

1929 büyük buhranı ile 2008 küresel krizi tam da bu nedenlerle patlak vermişti...

Finans ve borsa sektörleri:

Yeni aktörlere sağladıkları finans destekleriyle milyarlarca dolar kazanırken...

Dar gelirliler...

Krediyle (Mortgage) satın aldıkları evlerin taksitlerini ödeyememiş...

Borcu olanlar...

Önceden sahip olduklarını bile satmışlardı...

Finans kesiminden ve bankalardan tepki çekeceğimi bildiğim halde...

Bir kez daha yazıyorum:

Tek başına sıkı para politikaları asla çözüm değildir...

Acılarından dolayı sürekli bağıran, çığlıklar atan hastanın sesini kesmek için:

Hastaya çok ağır ağrı kesici verip...

Varlıklı kesimin rahat uyumasını sağlamaktır...

BRANDA BULAMAMIŞLAR

Bir mafya babası evli bir kadınla ilişki kurmuş.

Kadının kocasının evde olmadığını bildiği bir gece kadının yanına gitmeye karar vermiş...

Adamlarına:

“Ben içeri girdikten sonra hemen büyük bir branda ayarlayın ve pencerenin hemen altına dört ucundan gerin” demiş...

Sonra da ne yapacaklarının talimatını vermiş:

“Kadının kocası gelirse kapıyı bir kere çaldırın, ben aşağıya atlayacağım, yakalanıp karizmayı çizdirmeyelim... Tamam mı?..”.

“Baş üstüne patron” demiş adamları...

Mafya babası kadının evine girmiş...

Tam yatağa uzandığı anda evin kapısı çalmış...

Bizimki donla fırlamış uzandığı yerden...

Pencereyi açıp, kendini 4. kattan aşağı atmış...

Kadın, üzerine alelacele bir şey alıp kapıyı açmış...

Karşısında mafya babasının adamlarından biri mahcup bir ses tonuyla:

“Yenge” demiş, “Patrona söyle, branda bulamadık!..”.

NOT:

Fıkranın:

İktidarın sıkı para politikalarıyla hiçbir ilgisi yoktur...

HAY AKSİ...

Haber:

COP28 iklim zirvesinde yaklaşık 200 ülke, fosil yakıtların tüketimini azaltılmaya başlamak için anlaşmaya vardı.

Hay aksi şeytan...

Tam da bizim hükümetimiz...

Milyarlarca varil petrol ve trilyonlarca metreküp doğalgaz bulmuşken...

DÜNÜN X’İ

Dogu Ergil

@DoguErgildogu

O kadar az kişi rahatsız edici gerçeklere ilgi duyuyor ki! Çoğunluk, rahatlatıcı yalanlara inanmayı seçerek, akıllarına ve vicdanlarına huzur veriyor.