Babıali Baskını sonucu Hürriyet ve İtilaf hükümeti ve Kamil Paşa istifa etmiş, yerine Mahmut Şevket Paşa hükümeti kurulmuştu.

Mahmut Şevket Paşa programlı yaşamayı severdi ve hangi saatte hangi programa katılacak herkes tarafından bilinirdi. Suikastı planlayanlar, Beyoğlu’ndaki Parmakkapı Sinagogu köşesinde, bir arabada Mahmut Şevket Paşa’yı bekliyorlardı.

Mahmut Şevket Paşa’nın aracı, caddenin köşesine vardığında bir cenaze topluluğu ile karşılaşmıştı. Araç cenazeye saygı için durmuştu. Tam o sırada bunu fırsat bilenler saldırıyı gerçekleştirdi. Mahmut Şevket Paşa, yaveri Eşref Bey’in göğsüne yığıldı. Vurulmuştu! Eşref Bey araçtan inip katili yakalamak istese de katil çoktan kaçmıştı...

Suikast sadece hükümetin başı olan Mahmut Şevket Paşa için hazırlanmamıştı! Talat, Cemal ve diğer İttihat Terakki önderleri de görüldükleri yerde katledileceklerdi. Böylece İstanbul’da yaratılan terör ve kargaşa sonrası ellerinde bayraklar ile 31 Mart Vakası benzeri “şeriat isteriz” haykırışları ile halkı ayaklandırıp hükümeti yani devleti ele geçireceklerdi. Amaç buydu! Aynı zamanda Mahmut Şevket Paşa 31 Mart Vakasını bastıran Hareket Ordusu’nun komutanıydı. O günün intikamı da alınmıştı...

Tüm bunlar yaşanırken başta İngiliz emperyalizmi olmak üzere tüm büyük devletlerin İstanbul büyükelçiliklerine bir bildiri gönderilecek ve egemenliklerini tanıyacaklarını duyuracaklardı! İngiliz emperyalizmi ve emrindeki diğer büyük devletlere bu bildirgeyi verme görevi ise Kemal Mithat Bey’e verilmişti.

Bu bildirgenin en acı tarafı ise gerektiği takdirde İstanbul’da güvenliği sağlamak için bu devletlerin karaya asker çıkarmasına izin vermesiydi!

Mahmut Şevket Paşa’nın katledilmesinin ardından hükümet toplandı ve saraya gidilerek durum Sultan Reşad’a anlatıldı. Hariciye Nazırı Sait Halim Paşa sadrazam adayı gösterildi. Tüm bunlar yaşanırken dönemin istihbaratçısı Kuşçubaşı Eşref Bey, o günün sağlam kaynaklarına dayanarak şunları rapor ediyordu.

“Suikastçılar, Enver’e muhalif olarak tanınmış, ordu içinde sevilen bir şahsiyet arıyorlardı. “Mustafa Kemal’in ismi geçiyor”. Bunu duyan büyük önder ise “İlk yapılacak iş memleketi bu gibi Kabakçı Mustafalardan kurtarmak olurdu” demişti.

Cumhuriyetten sonra Çankaya köşkünde bir özel sohbette Babıali Baskını konuşuluyordu. Sohbet sırasında “Yakup Cemil kendiliğinden harbiye nazırlığına Mustafa Kemal’i getirmeyi düşünmüştü” denilince büyük önder birden parlamıştı!

“Eğer bu teşebbüs muvaffak olsa idi tekliflerini kat’iyen red ederdim. Ben zorbalıkla, silah kuvvetiyle devlet görevi arayan bir adam olabilir miyim? Buna asla tenezzül etmezdim.” demişti.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk hiçbir zaman hiç kimseye tuzak kurmamış en önemlisi de milletinden hiçbir şeyi saklamamıştır. Ne bir siyasi harekete kumpas kurmuş ne de bir  kişiye bile düşmanlık gütmüştür.

O nedenle milletin gönlünde, devlet kuran bir dünya lideri ve ebedi başkomutanımız olarak hala yaşamaktadır...