Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Ona derin saygı duyuyor oluşum eleştirmeme engel mi?

Prof. Emre Kongar, değer verdiğim bir akademisyen...



Geçen akşam, Tele 1’de genel bir durum tespiti gibi söyledi...

Oysa...

O anda savunduğu tez...

Mutlak doğru değil:

Kişisel görüşüydü...

Ve mealen şöyle dedi:

“Dünyanın hemen bütün ülkelerinde sol demokrat, sağ ise otoriterdir...”.



Peki...

Gerçekten de öyle mi?..

(Bence) Öyle değil...

Ama...

Aksi de doğru değil...

Yani:

“Sağ demokrat, sol otoriter” görüşü de mutlak doğru değil...



Geçtiğimiz günlerde yazmıştım...

Bir kez daha hatırlatayım...

Dünyanın gelişmiş demokrasilerinde “sol” ya da “sağ” yok...

Liberal demokrat kapitalizm var...

Liberal sosyal demokrasi var...



9 Kasım 1989’da Berlin duvarıyla birlikte...

Köhne sol ve sağ yıkılınca...

Siyasî veya iktisadî görüşlerin geneli merkezde toplandı...

Yani:

Osmanlı Türkçesi’yle söylemem gerekirse:

“Hayr-ül umuri evsatuha” oldu...

Deyim yerindeyse:

“Bıktırmayacak yakınlıkta, unutturmayacak uzaklıkta...”.



Oysa...

O güne kadar, meselâ Komünist Rusya:

Siyasî ve iktisadî solu temsil ediyordu...

Ama...

Demokrasinin D’si bile yoktu...



Komünist imparatorlukta:

Kızıl bir faşizm hüküm sürüyordu...

O kadar ki...

Sovyetler Birliği’nde uygulanan rejim...

Otoriter bir rejimden bile çok daha zalim bir soldu...





Meselâ Hitler:

İktisadî olarak solumsu...

Ama...

Siyasî olarak kökten sağcı idi...

Yani:

Irkçı milliyetçiydi...

Nasyonel Sosyalist olduğunu kendisi söylüyordu...



Günümüz dünyasına gelirsek...

Dünyadaki demokrat rejimlerin hepsinde...

İktidarda olan partiler:

Solu ve sağı olmayan merkez liberal (Özgürlükçü) demokrat partilerdir...



Bunların kimileri İngiltere İşçi Partisi’nde olduğu gibi:

Gelir dağılımında en az eşitsizliği hedefleyen liberal sosyal demokrat partiler...

Kimileri ise:

Almanya’yı ekonomide dünya devi yapan:

Hristiyan Demokrat partilerdir...



Sözümün özü canlarım...

Emre Hoca’ya derin saygı duyuyor oluşum:

Kişisel görüşünü “mutlak doğru” gibi anlatmasını eleştirmeme:

Engel değil...

Yazık oluyor ülkeye


Türkiye yıllar sonra...

Çift kur sistemine geçti...

Artık:

Merkez Bankası’nın açıkladığı kur ile...

Piyasada oluşan kur eşit değil...

Piyasalardaki TL...

Merkez Bankası lirasından çok değersiz...





Bu arada Erdoğan adeta “işgal kuvvetleri komutanı” gibi davranıyor...

İşgal kuvvetleri komutanları nasıl ki işgal ettikleri ülkeden çekilirken askerî birliklerine:

“Yakın, yıkın, yok edin” emri veriyorsa...

Erdoğan da...

Kendisinden sonra gelecek Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na aynen öyle:

Yıkık...

Dökük...

Yok edilmiş bir ülke ekonomisi bırakmakta kararlı...



Sadece son bir haftada...

Zaten ekside olan döviz rezervleri 5 milyar dolar daha eksildi...

Yani Merkez Bankası...

Kuru baskılamak için:

Bankaların döviz mevduatları için zorunlu yatırdıkları dövizlerden:

5 milyar dolar daha sattı...



Kim demişti bilmiyorum ama şöyleydi:

“Devlet insanı halkının ve ülkesinin geleceğini, politikacı ise kendi geleceğini düşünür...”.



Yazık oluyor ülkeye...

Çok yazık oluyor...

Üç büyük günah


Erdoğan geçtiğimiz cuma günü...

Sultan Ahmet Camii avlusunda yaptığı siyasi mitingde şöyle dedi:

“Bay Kemal iktidar olursa Diyanet İşleri Başkanlığını kaldıracağını söyledi...”.



Bu cümle...

Bir Müslüman’ın işleyeceği en büyük üç günahın üçünü de içeriyor:

“Yalan söylemek...”.

“İftira atmak...”.

“Dedikodu yapmak...”.



Atatürk’ün nasıl da büyük bir devlet insanı olduğunu bir kez daha anladım...

Ne demişti hatırlıyor musunuz:

“Camiye, kışlaya, yargıya ve mektebe siyaseti sokmayın...”.





Erdoğan...

Atatürk’ün:

“Sakın yapmayın” dediği her şeyi yaptı...

Ve sonuç:

Uçurumun kenarında bir yaprak gibi duruyoruz...



Ya biri gelip o yaprağı korumasına alacak...

Ya da:

Ufak bir toz konduğunda üstüne:

Uçurumun dibini boylayacak...

Ülkenin kaderi değişecek,




Geçtiğimiz sezon Trabzonspor’un şampiyonluğunu aylar öncesinden bilen astrolog Meral Güven’in siyasî kehaneti de gerçekleşir mi?..



Fal tarihinde:

“Kendi kendini gerçekleştiren kehanet” diye bir deyim var...

Bu görüşe göre:

“Aklınıza gelen, başınıza gelir...”.



Meral Güven’in bu öngörüsünü o şekilde tanımlamak istemem...

Ancak...



Bu tahminden faydalanabilecek:

İlkel...

Vahşi...

Ve...

Kum tanesi kadar çıkarı için...

Milyonlarca canı yakabilecek kadar acımasız:

Yok edici zihniyetin...

Ülkemizde de var olduğundan:

Şüphem yok...



NOT:

Meral Güven’in tahminine göre:

14 Mayıs seçimine 5 gün kala, cumhurbaşkanı adaylarından birisi hayatını kaybedecek ve ülkenin kaderi değişecek...

İnandırılmışlar mı ne?


Akıl hastanesindeki hastaların ortak özelliği:

Kendilerini mısır tanesi zannetmek...

Ve...

Oldukları yerde:

Zıplayıp durmak...

Doktor, bir tanesinin kenarda öylece durduğunu görmüş:

“Bu ya iyileşmiş ya da zaten iyiymiş” diye düşünmüş...

Yanına gidip sormuş:

“Sen neden zıplamıyorsun, mısır tanesi değil misin?..”.

Akıl hastası öylece durmaya devam etmiş:

“Ben tavaya yapıştım...”.



Canlarım...

Halkımız ya:

Mısır tanesi olmadığının farkında değil...

Ya da...

Kendilerini, “akıl doktoru” olarak tanıtan birileri onları:

Mısır tanesi olduklarına inandırmış...

Dünün tweeti


Prof.Dr.T.C.Kadıoğlu

@TeomanKadioglu

 

Bu bir seçim değil bir referandum; cehennemin kapılarını kapatmak istiyor muyuz istemiyor muyuz?

Önce cehennemin kapılarını kapatalım; sonra cennetin kapılarını nasıl açacağımızı aramızda tartışır ve buluruz.

Günün sözü


“Süregelen enflasyon süreci ile hükümet, vatandaşlarının servetinin önemli bir bölümünü gizlice ve fark edilmeden kendine transfer edebilir.”

John Maynard Keynes

Yazıklar olsun be


Müstear isimle yazan bir kişi çok büyük bir iftiranın ilk adımını atarak...

Havuz medyasına iftira kapısı araladı...



“Kulis” adını verdiği haber iğrenç bir yalan...

Ne var ki:

“Belgeli” diyor...



Yazıyı okurken midem bulandı...

Bunun adı gazetecilik olamaz...

Bunun adı olsa olsa:

“Klavyesini ve iradesini tek adama satmak” olur...



Bu iğrenç dedikodu:

Ülkede yaratılmış:

Ümidi ve heyecanı...

Sandığa yansıtmak için bekleyen en az 30 milyon seçmenin:

Umutlarını çalmaktır...



NOT:

Dedikodunun ne olduğunu yazamadım çünkü adı anılmadan tarifi yapılan saygıdeğer politikacı muhalefet partilerinden birinin tepe noktasında...