Bugün 12 Eylül 2024...

Askeri darbenin 44. sivil darbenin 14. yıl dönümü...

12 Eylül darbecileri...

Parlamenter sisteme ve Kuvvetler ayrılığı ilkesine dokunmazken...

İktisadi sistemi değiştirip:

Yarı devletçi sistemden piyasa ekonomisine geçiş yaptılar...

Sivil darbeciler ise rejimi değiştirdiler...

Rejimi:

Parlamenter demokrasiden totalitere...

Laik devletten kısmen dini devlete dönüştürdüler...

İşin kötüsü...

Ülkeyi Siyasal İslâm’a taşıyanlar da yine:

12 Eylül paşalarıydı...

12 Eylül paşalarına 30 yıl saygı gösteren...

Güçlendikten sonra, onların apoletlerini sökenler ise...

Siyasal İslâmcı sivil darbeciler oldu...

Ama...

Onlar da bunu hak etmedi değiller...

Nasıldı o atasözü:

“Besle kargayı oysun gözünü...”.

Neyse canlarım...

Ne askeri darbeyi kutluyorum ne de sivil darbeyi...

Kararlı ve ısrarlı bir şekilde:

Demokratik, laik ve sosyal hukuk devletine dönüş yapılacak günü bekliyorum...

Tabii tabii...

CHP’li bu ideolojik kadrolarla zor...

Zor ama...

Demokratik, laik ve sosyal hukuk devletine dönüşü gerçekleştirme azimleri bile...

Onları desteklemek zorunda olduğuma işaret ediyor...

Sözümün özü canlarım...

Atatürk’ün adının anılmasından dahi rahatsız olan:

Ali Erbaş’sız...

Yusuf Tekin’siz...

Yılmaz Tunç’suz...

Mahinur Göktaş’sız...

Murat Kurum’suz...

Vedat Işıkhan’sız...

Kemal Memişoğlu’suz...

Yaşar Güler’siz...

Ali Yerlikaya’sız...

Mehmet Nuri Ersoy’suz...

Alpaslan Bayraktar’sız...

Mehmet Fatih Kacır’sız...

Abdülkadir Yumaklı’sız...

Ömer Bolat’sız...

Abdülkadir Uraloğlu’suz...

Ve tabii ki hepsinden önemlisi:

Recep Tayyip Erdoğan’sız bir siyasi irade gördüğüm gün:

Ölsem bile gam yemeyeceğim...

Günün sözü

“Siyasette makamlar, burada da başka yerlerdeki kadar makbul yerlerdir ve birisi ne zaman o makamlara göz koyar, daha o zaman onun ahlâkında bir çürüme başlamıştır...”.

Thomas Jefferson

Ali Osman Turhan

NE KADAR ZOR

Devletin, Milletin devleti olmaktan çıkıp...

“Partinin Devleti” olduğunun en somut göstergesi...

Çatalca İlçe Emniyet Müdürü Ali Osman Turhan’ın, işten çıkarıldıkları için eylem haklarını kullanan Polonez işçilerine:

“Ben sizi gözaltı yapıp adli işlem yaparsam çocuğunuz zekiyse bile bir işe giremez” deyişidir...

Yazık...

Çok yazık...

Adaleti olmayan devletin milleti olmak:

Ne kadar zor...

NEDEN ACABA

Türk-İslam devletlerinin sultanları da dahil olmak üzere...

Osmanlı Devleti’nin hiçbir padişahı:

Hacca gitmedi ama...

Günümüz Osmanlı mukallitleri:

Hacca gitmeye doyamıyor...

Neden acaba?..

Ellerine geçiyor ki?..

BUGÜN ARAMIZDA OLACAKTI...

Tarih 8 Mart 2018 olmalı...

Sosyal Doku Vakfı Başkanı ve İlahiyatçı Nurettin Yıldız:

“Kadınlar dayak yiyorlarsa şükretsinler” şeklinde bir açıklama yaptı...

Nurettin Yıldız:

Erdoğan, bu çağdışı ve aptalca açıklamaya çok öfkelendi...

9 Mart 2018’de şöyle dedi:

“İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilemeyecek kadar da aciz bunlar. İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam’ı 14 -15 asır önceki hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız. Onun için de bugün İslam’ın uygulanması yer, zaman ölçüsüyle değişiyor. Şimdi birçok hoca efendi beni tefe koyup çalacak o ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın...”.

O günlerde Bahçeli, Erdoğan’a hakaret ve muhalefet etmekten vazgeçmiş...

Elinden tutup birlikte yürümeye başlamıştı...

Güvenilir kulis habercilerine göre, Erdoğan’ı bu açıklamayı yapması için tahrik eden kişi:

Taze ortağı Bahçeli idi...

Yıllar içinde...

Devlet’te yapılanmayı, Atatürk ilke ve inkılâplarını korumaya tercih eden Bahçeli gitti, yerine:

HÜDAPAR ile kol kola yürümeyi tercih eden Bahçeli geldi...

Demek istemem o ki...

15 Temmuz’dan sonra...

Laik sistemi koruması ve...

Erdoğan’ın Kürt Siyasi Hareketi’yle yakınlaşmasını engellemesi için Erdoğan’ın yanında:

“Yakın Savaş Ustası” olarak görevlendirilen Bahçeli, bu defa:

Çağdışı Siyasal İslâmcı iktidar zihniyetine payanda olarak...

Demokratik laik hukuk devletinin yıkılması görevini üstlendi...

2018’de Erdoğan’ı uyaran Bahçeli o şekilde yoluna devam etseydi...

Büyük ihtimalle arada geçen zamanda bu kadar çok kadınımız dövülmeyecek ve öldürülmeyecek...

Hatta belki de...

Narin bile bugün aramızda olacaktı...

KORKMAM

Bektaşi’ye “ölümden korkar mısın?” diye sordular...

“Hayattan korkmadım ki ölümden korkayım” dedi...

Daha önceleri hep Erdoğan şikayetçi oldu benden...

Son zamanlarda sekreterleri şikayetçi oluyor...

Canlarım...

Ben bunların patronlarından korkmadım...

Kendilerinden mi korkacağım?..

KULAKLARINA KÜPE OLSUN...

Az sonra okuyacaklarınızı kimin yazdığını bilmiyorum...

Bana ileten dost “Alıntı” demiş...

Arama motorlarında kimin yazmış olduğunu aradım, bulmadım...

Ancak çok sayıda kişi tarafından “Alıntı” notuyla paylaşıldığını gördüm...

Besim Tibuk başkanlığında LDP’yi kurduğumuzda bize en çok destek veren (Bu arada “Bu Sistem Değişmeli” başlığıyla yayımlanan harika kitabını da imzalayıp göndermişti) üst düzey bürokratların başında geliyordu...

Telefonla destek ve moral verdiği zamanlar öyle keyiflenirdim ki...

Kim miydi o üst düzey bürokrat?..

Kimi sol gurupların:

“Dördüncü Murat” diyerek “yasakçı” olduğunu iddia ettikleri Efsane Vali Recep Yazıcıoğlu idi...

Oysa öylesine özgürlükçüydü ki...

Ancak...

Liberal felsefenin temel ilkelerinden biri olan denetim konusunda tavizsizdi...

Lütfen okur musunuz?..

Vali Yazıcıoğlu abdestini almış tam namaza gidecekken yaşlı bir teyzenin koridorda dolaştığını görür.

“Buyur teyzeciğim sıkıntın nedir?” diye sorar.

Teyze kabul etmez:

“Evladım bu evrakları Vali Beyefendiye imzalatmam gerekiyor ama bir türlü kendisini bulamadım...”.

“Ver ben imzalayayım teyzeciğim” der Yazıcıoğlu...

Teyze:

“Olur mu öyle şey? Vali Bey buna çok kızar ben oturup onu bekleyeyim” diyerek itiraz eder...

Yazıcıoğlu evrakları alır tek tek inceleyip imzalar...

Teyzeyi kapıya kadar geçirir, tam kapıda çıkarken güvenlik amiri:

“Sayın Valim, namaz için şahsi aracınızı getirdim” der...

Teyze bunu duyunca:

“Sen Vali misin oğlum?” diye sorar...

“Vali sensin teyzeciğim, ben senin hizmetçinim, oğlunum” diye cevap verir Yazıcıoğlu ve teyzenin elini öper uğurlar...

Bu toprakların gördüğü en samimi yöneticilerden biri olan, ömrünü aziz milletimizin hizmetine adamış o merhum Valimiz Recep Yazıcıoğlu’nu, rahmet ve saygıyla yad ediyorum...

Mekânı cennet olsun...

Günümüzde, Milletin Devletine değil de tek kişiye itaat eden ve sadakat gösteren diğerlerinin de kulaklarına küpe olsun...