Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

O konuyla hiç ilgilenmiyorum...

Efendim...

Öyleleri var ki okur ve izleyiciler arasında...

Uğur Mumcu’nun dediği gibi:

“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyorlar...”.





Aslında hem bilgi sahibi değiller...

Ama hem de...

Fikir üretmiyor...

Ya niyet okuyorlar...

Ya da:

Dedikodu yapıyorlar...



İşte bunlardan kimileri mesaj gönderiyor...

Kimileriyse videolarımın altına yazıyor...

Kemal Bey beni telefonla arayınca ben birden “Kemal Beyci” olmuşum...

Yani bu aklı evvellere göre:

Recep Bey ararsa beni:

“Recep Beyci...”.

Devlet Bey ararsa:

“Devlet Beyci” olacağım...



Yahuuuu...

Seçimlerden önce defalarca:

“Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyum Kemal Bey’e, parlamento seçimlerinde ise CHP listelerine” dedim durdum...



Tanıyanlar bilir:

Siyasi parti genel başkanlarına telefon etmeyi sevmem...

O nedenle hiçbirini aramam...

Görüşlerime ihtiyacı olan da zaten beni arar, arıyor...



Geçtiğimiz günlerde Kemal Bey’in beni aramasına gelince...

Bir gün, KORKUSUZ’da...

İçinde adı geçen yazılarımdan biri için aradı...

Levent Gültekin’in kendisine söylediğini iddia ettiği sözlerin kendisine ait olmadığını söyledi...

Telefonda söylediklerini bir de ayrıca...

Yazılı not olarak gönderdi...



Ben de hiç yorum yapmadan...

KORKUSUZ’daki köşemde:

Aynen yayımladım...



Yani...

Kemal Bey’e yapılanları doğru bulmadığımı...

Demokratik bulmadığımı...

Siyasi ahlaka yakıştıramadığımı...

Kemal Bey’in telefonundan sonra değil...

Telefonundan önce yazdım, söyledim...



İçinizde:

“Kemal Bey CHP Genel Başkanlığı’ndan gitsin mi kalsın mı?” diye soranlarınız olursa söyleyeyim:

Bu yıl içinde yapılacak bir kurultayda gitsin...



“Yerine kim gelsin?” derseniz...

Ben CHP’li değilim...

O nedenle...

Kimin gelip gelmeyeceğiyle:

Hiç ilgilenmiyorum...



“Kurultayda kim seçilir?” diye sorarsanız tahminimi değil...

Yorumumu söyleyebilirim:

Şartların geliştirilmesi, medyaya yansıtılış biçiminden anlaşıldığına göre İmamoğlu seçilecek...



“İmamoğlu’nun genel başkan seçilmesi CHP ve Türkiye için ne sonuç doğurur?” diye sorarsanız: “Türkiye siyasi tarihinin 2. Erdoğan’ı hayırlı uğurlu olsun” derim...



Üzülür müyüm?..

Hayır...

Aksine:

“Oh be... Nihayet din devleti tehlikesi ortadan kalkacak” diye

sevinirim bile...

Günün sözü


“Devlet adamı koyunu kırpar; siyasetçi koyunun derisini yüzer.”

Austin O’Malley

Azrail’i bekliyor...




Dünya siyasetinde ihanet vardı...

Halen de var...

Mesela...

ABD Florida Eyalet Valisi Ron DeSantis:

Amerika siyasetine:

Trump’ın armağanıdır...

Ancak...

Önümüzdeki seçimlerde ABD Başkanlığı için...

Cumhuriyetçi Parti’den aday olacağını açıkladı...

Trump da...

Önümüzdeki seçimlerde...

Kendisine rakip olacağını açıklayan öğrencisini:

“Hain” ilan etti...



Demek istemem o ki...

Siyaset ve siyasetçi dünyanın bütün ülkelerinde aynı...

Tek farkla...

Batılı siyasetçi...

Siyasi vadesi geldiğinde:

Kendi gidiyor...

Bizimkiler:

Allah’ın...

Azrail’i görevlendirmesini:

Bekliyor...

Siyaset mi ihanet mi?


İmamoğlu’nun:

Kendisini siyaseten yaratan Kılıçdaroğlu’nu...

Kılıçdaroğlu’nun ise...

Kendisini siyaseten yaratan Önder Sav’ı sattığı iddiaları:

Şaşırılacak bir şey değil...





Unutmayalım ki...

Önder Sav da...

Kılıçdaroğlu’ndan yana tavır almış:

Deniz Baykal’ı satmıştı...



Son günlerde CHP’de yaşananlar:

Siyasetin ve siyasetçinin genlerinde var...

Bu satım ya da (Onların ifadesiyle) ihanetler o kadar sık oluyor ki...

Fay hatları enerji biriktiremiyor...



Göreceksiniz...

Çok yakın bir zamanda:

CHP’de taşlar yerine oturacak...

Ama...

AKP ve MHP sarsılırsa:

Ortalık toz duman olacağı gibi...

Çok da hasar verecek...

Mal olmasa


Polis, yurt dışına kaçak insan taşıyan kamyon şoförüne sordu:

“Kamyonda ne var?..”.

“Mal var” dedi şoför...

Kendilerinin mal yerine konulmasına kızan biri kafasını kamyondan çıkardı...

Şoföre öfkeyle bağırdı:

“Sen kime mal diyorsun lan lavuk?” diye sordu...

Bu arada polis gülümsedi:

“E hani mal vardı?..”.

Şoförün yüzü kızardı ama utancından değil öfkeden kızardı:

“Eeeee... Mal olmasa kafasını çıkarır mı!..” dedi...

Sonuç ne mi oldu?




ABD demokrat başkan adaylarından Douglas’ın babası viski fıçısı üreticisiydi...

Douglas da iyi bir viski içici...

Abraham Lincoln ise, hukuk okurken aynı zamanda bir barda içki servisi yapıyordu...

Barın müdavimlerinden biri de Bay Douglas idi...



Bu iki kişi ilerleyen yıllarda...

Başkanlık seçimlerinde birbirlerine rakip oldular...



Kapalı salon toplantısında iki aday halkın önünde tartışırlarken Douglas bir ara rakibini küçümsemek için şöyle dedi:

“Belki çoğunuz bilmezsiniz; Bay Lincoln bir zamanlar bir barda tezgahın arkasında bar müdavimlerine içki servisi yapardı...”.



Konuşma sırası Lincoln’e geldi...

Rakibinin az önce kendisiyle ilgili söylediklerini doğrulamak istediğini belirtti...

“Evet” dedi... “Ben o barda tezgahın arkasında içki servisi yapıyordum ancak çok uzun zamandır bildiğiniz gibi mesleğim avukatlık ve seçimden sonra bu güzel ülkenin başkanı olacağım bu arada şunu da söyleyeyim; ben tezgahın arkasından ayrılalı çok oldu ama bay Douglas halen o tezgahın önünde, içmeye devam ediyor...”.



Sonuç ne mi oldu:

Seçimleri Abraham Lincoln kazandı...

Lütfen not ediniz...


Canlarım...

Sevgilimle huzurlu bir hayat sürdüğümüz Muğla’nın Akyaka Mahallesi:

Deprem bölgesindedir...

Ve...



Üç dört günde bir:

En uzun 4 ya da 5 saniye süreyle:

Sarsılır...

Yani:

Az miktarda biriken enerjisini:

Sık sık boşaltır...



Haliyle bu depremler:

Hasar vermez...

Yıkım olmaz...

Ölüm olmaz...

Hatta:

Yaralanma bile olmaz...





Bu doğa olayını siyasete uygularsam:

Ey CHP’li seçmen!..

Ya da:

CHP’li olmamakla birlikte...

Demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin varlığını sürdürebilmesi için:

Güçlü bir CHP’ye ihtiyaç olduğuna inanan seçmen...

Endişelenme...

Çünkü...

Bu CHP sarsılır...

Ama...

Çok sık enerji boşaltımı yaptığı için:

Ülkeye...

Millete...

Ve...

Devlete zarar vermez...



100 yılık geçmişiyle...

10 genel başkanın tümünü:

Kurultay’la değiştirmiş tek partidir CHP...

Bir de rakiplerine bakar mısınız?..





MHP Genel Başkanı mesela...

26 yıldır hüküm sürüyor...

Genel başkan seçildiğinde (1997):

Genç yaşı...

Pırıltılı yüzü...

Henüz torbalanmamış gözaltı ile Bahçeli’nin bugünkü halini kıyaslayın...

Sanırsınız o gün genel başkan olan Bahçeli bir yerlere gitti...

Yerine:

Büyük babası genel başkan seçildi...



AKP’ye gelince...

Delegelerin değil...

Erdoğan’ın iradesiyle...

Ve...

Bir yıl içinde sadece iki genel başkan (Davutoğlu-Yıldırım) değiştirildi...



22 yıldır:

Değişmeyen...

Değiştirilemeyen...

Değiştirilmesi teklif bile edilemeyen Erdoğan:

Genel Başkan...



Sözümün özü canlarım...

CHP’deki bu sarsıntılar:

Akyaka’daki sarsıntılar gibidir...

Sık sık enerji boşaltımı olduğu için:

Yıkım yapmaz...

Hasar vermez...

Ölen olmaz...

Ama canlarım...



Eğer AKP ve MHP’de bir deprem olursa...

Ne genel başkanları kalır ortalıkta...

Ne de parti...



Bu yazımı lütfen:

Not ediniz...