“İnsan kendi köyünde peygamber olamaz” derdi...
★
İlerleyen yıllarda gördüğüm oydu ki...
Kendi içlerinden çıkmış birisi başarı merdivenlerini yükseliyorsa...
Hemşerileri onun için:
“Sümsüğün, sümüklünün biriydi” diyorlardı...
[caption id="attachment_392691" align="alignnone" width="600"]

★
Thomas Edison için ise ilk defa:
“Alın bu çocuğu okuldan, mankafanın teki bu” diye “hakaret” eden kişi:
İlkokul öğretmeniydi...
★
Öğretmeninin Edison’u:
“Mankafa” olarak suçladığında...
Okul başlayalı henüz:
3 ay olmuştu...
Ve...
Tesla okula 8 yaşında başlamıştı...
★
Bir süre trenlerde gazete sattı...
Ailesi tarafından eğitildi...
Ve...
Delikanlılık yaşıyla birlikte başlattığı çalışmalarının sonunda:
1100 buluşun patentini aldı...
★
Akkor haline gelen:
Ampul...
Elektrikli lokomotif...
Gramofon...
Sinema projektörü...
V.s...
★
1880 yılında General Elektrik şirketini kurdu...
İlk elektrik enerjisi:
Merkez Santralini gerçekleştirdi.
★
30 yıl sonra...
Modern yaşamın aydınlatıcısı gazeteci Albert Hubbart’la görüştü...
Ve...
Ona şöyle dedi:
“Günün birinde, birisi çıkıp bu eski, saçma, Prometheus’a özgü Ateş yakmanın yerine güneş ışığını yoğunlaştırmanın ve depolamanın bir yolunu bulacak...“
Ardından devam etti:
“Güneş ışığı bir enerji biçimi ve rüzgârlarla gelgitler de enerjinin ortaya çıkış şekilleri. Peki, onları kullanıyor muyuz? Maalesef hayır. Evin kapısını penceresini yakarak ısınan kiracılar gibi hala odun ve kömür yakıyoruz...”.
★
Peki...
İlkokul öğretmeninin:
“Alın bunu okuldan, mankafanın teki bu” diye aşağıladığı...
Böylesine vizyoner...
Böylesine mucit bir bilim ve iş insanının...
Politikacıların nezdindeki görünümü nasıldı:
Bilindiği bibiydi:
“Sahtekâr...”.
“Hinoğlu hin...”.
“Vergi kaçırıyor...”.
★
Sözümün özü:
Politikacıların...
Bilim...
Ve (Hukuk ahlâkı yüksek) iş insanlarıyla aynı kulvarda...
Ve hatta...
Onlardan bir adım önde koşmaya başladıklarını gördüğümüz gün:
İnsanlık başarmış olacaktır...
Cehennemden kaçış
ABD’de Demokrat Parti başkan adaylarından Stephan Douglas, Cumhuriyetçi Parti Başkan adayı Abraham Lincoln ile seçim öncesi seyirci önünde...
Geleneksel tartışmayı yapıyorlardı...
[caption id="attachment_392692" align="alignnone" width="600"]

★
Douglas, konuşmasının bir yerinde Lincoln’e:
“Sen, girdiği her seçimi kaybeden başarısız, beceriksiz ve iki yüzlüsün” dedi...
★
Lincoln, yakışıklı bir adam olmadığı gibi...
Yüzü de pek güzel değildi...
“Hakaret” amacıyla söylenen bu söz karşısında:
Hiç öfkelenmedi...
Gülümsedi:
“Bu konuda dinleyicilerimizin görüşlerine başvurmayı tercih ederim” dedi...
Bakışlarını, salondaki seyircilerin üzerinde gezdirip sordu:
“Söyler misiniz lütfen?.. Eğer benim bir yüzüm daha olsaydı, şu gördüğünüz yüzü takar mıydım?..”.
★
Bizim Meclisteki atışmalar...
“Şerefsiz...”.
“Adi sürtük...”.
“Hain...”.
“Pis ahlâksız...”.
★
Aaaaaahhhh Atatürk ahhh...
Keşke çıkıp da gelebilsen o cennetten...
Ve...
Şu cehennemi de:
Cennete çevirsen...
Asıl tehlike...
Biliyor musunuz?..
1935 ve 1939 yılları arasında...
Almanya’yı tek imzayla (Totaliter) yöneten Cumhurbaşkanı Hitler’in emriyle...
(Yaklaşık) 250.000 Alman:
Kısırlaştırıldı...

★
Hemen takiben:
Fiziksel özürlüler...
Zihinsel özürlüler...
Ve deliler:
Gaz odalarında:
İmha edildi...
★
1940 ve 1941 yılları arasında...
70.000 psikiyatrik hasta:
Öldürüldü...
★
Ve sonra:
Yahudiler...
Kızıllar...
Çingeneler...
Ve eşcinseller:
Gaz odalarında:
Boğduruldular...
★
Unutmayın...
Aslında rejim değil:
O rejimin başındaki kişi kim ise:
Tehlike de odur...

Eskimolar gibi mi olsak?..
Bir mimar, kendileri için daha uygun kulübeler yapmalarını öğretmek amacıyla Eskimoların yaşadığı bir bölgeye gitti...
Küçük bir kasabanın, tek elverişli binasında ev maketini kurdu...
Konuşma zamanı geldiğinde dışarı baktı...
Büyük bir kalabalık toplanmıştı...
Ama...
Hiç kimse içeri girmemiş, bekliyordu...
Kalabalık, kendi aralarında bir şeyler konuşuyor ancak...
Mimar ne dediklerini:
Anlamıyordu...
Yakınında, zeki bakışlı bir genç dikkatini çekti...
Ona seslendi...
Yanına gelmesi için eliyle işaret etti...
Genç, geldiğinde gülümseyerek:
“Niçin içeri girmiyorlar?..” diye sordu...
“Sizi dinleyince kendilerine ne kadar para vereceğinizi öğrenmek istiyorlar” dedi Genç...
Mimar şaşırdı...
“Nasıl yani?.. Beni dinleyecekleri için ben onlara para mı vereceğim?..”.
“Evet” dedi Genç...
“Neden?..” dedi Mimar...
“Çünkü” diye başladı Genç ve devam etti: “Burada bir kimseyi dinlemek, konuşmaktan çok daha zor ve yorucudur da ondan...”.
★
Ne dersiniz?..
Acaba milletçe bu konuda:
Eskimolar gibi olsak mı?..
Fazla güvenmeyin...
1960 Amerika’da cumhurbaşkanlığı seçiminde 60 milyon seçmen oy kullandı...
Adaylardan Kennedy...
Rakibi Nixon’dan sadece:
125.000 daha fazla oy aldı...
Ve...
Başkan oldu...

★
Ve kısa bir süre sonra Chicago’da yaptığı bir konuşmaya şöyle başladı:
“Bir müddet önce eyalet kasabalarından birinin belediye başkanı bir tek oy farkı ile seçilmişti fakat Adamcağız artık sokağa çıkamaz olmuştu çünkü her gören, ‘başkan benim oyumla o koltukta oturuyorsun’ diyordu. Bu gece kendimi o belediye başkanı gibi hissettim... Eğer sizler yani şu anda salonda bulunan 5500 kişi olmasaydınız, bugün cumhurbaşkanı ben değil Nixon olacaktı...”.

★
Maho Ağa’nın (Züğürt Ağa) muhtar adayı olduğu seçimi hatırlıyor musunuz?..
Sandıktan sadece bir tek oy çıkmıştı...
Ve Ağa...
O bir tek oyun:
Kendi oyu olduğundan emindi...
Ama...
★
Buna rağmen...
Karısı dahil herkes...
O bir tek oyu kendisinin verdiğini söylüyordu...
★
Demek istemem o ki...
Hiç kimse...
Seçmen milletine:
Fazla güvenmesin...
N’aber?..
2017 referandumunda:
“Bürokrasi bitecek... Hükümet hızlı çalışacak” diye kandırılan...
Ve...
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” için oy verenler:
Ne haber?..
Hayatınızdan memnun musunuz?..