Korkusuz
Ümit Zileli

O eski mutlu kentini hayal eden başkan!..

Adana bir zamanlar neredeyse İstanbul’dan bile meşhur bir kentti...

-Çukurova’nın Paris’i diyen çoktu örneğin!..

Paris’e benzediğinden değil; bu toprakların yarattığı ünlü ressamları, yazarları, dev oyuncuları, işadamları, siyasetçileri ve tabii eğlence hayatı ile uzak ara değişik, renkli, cıvıl cıvı bir kent olduğu için!..

Çukurova toprakları pamuk gibi, çeltik gibi ünlü üretiyordu, Yaşar Kemal’den Abidin Dino’ya, Orhan Kemal’den Demirtaş Ceyhun’a, Muzaffer İzgü’den Necati Doğru’ya, Cenk Koray’a, Savaş Ay’a; Türk edebiyatına, Türk resmine, Türk medyasına damga vurmuş dev isimler Adanalıydı mesela...

Türk sinemasının efsane ismi Yılmaz Güney, Yılmaz Duru, Şener Şen, Aytaç Arman, Yılmaz Köksal, Salih Güney, Menderes Samancılar, Meral Zeren, Nurhan Damcıoğlu Adana’nın evlatlarıydı...

Müzik dünyasına damgasını vurmuş Ferdi Tayfur, Erol Büyükburç, Celal İnce, Kani Karaca, Nesimi Çimen, Suna Kan, Mustafa Sağyaşar, Feridun Düzağaç, Haluk Levent bu topraklarda doğmuşlardı...

-Yukarıda yalnızca küçük bir bölümünü sayabildim...

Adana, tarımda da, sanayide de ülkenin yıldız kentlerinden biriydi... Mümbit Çukurova topraklarından zenginlik fışkırıyor, bu zenginlik devasa tekstil fabrikalarında işleniyor, öncelikle ağaların, geriye kalanı da artık ne kadarsa kentte çalışanların cebine akıyordu! Yoksulluk, fakirlik, sömürü tabii ki vardı... Ancak günümüzle karşılaştırıldığında kesin olan bir şey daha vardı:

-Adana bugünkünden çok daha mutlu bir şehirdi!..

Göç alıyor, geleni çevirmiyor, bir şekilde iş, aş buluyordu örneğin. Az ya da çok, bu kent kendisine sığınanın karnını doyuruyordu!


Yeni bir sayfa!..


Sonra, giderek her şey bozuldu...

Tarım geriledi, fabrikalar kapandı, işsizlik yükselmeye, yoksulluk zirveye çıkmaya başladı... Adana, eski şaşaasını, mutlu günlerini unutmaya yüz tuttu...

Sayısını unuttuğum kez gittiğim Adana’daydım geçtiğimiz hafta sonu. Bildik Adana’ydı; insanların sokakları doldurduğu, güneşli, yaşayan bir kent... Ancak yine de bir durağanlık, bir eksiklik vardı; sonunda buldum:

-O eski, sokaklara taşan kahkahalar, o eski enerji yoktu sanki!..

Umut derseniz, o vardı işte! Daha geçen gün Adana’yı yazan Adana’nın evladı sevgili Necati Doğru şu başlığı atmıştı SÖZCÜ’deki köşesine:

-Çalmayınca... Çaldırmayınca... Daha iyi Adana!

Gezip görünce, insanlarla konuşunca ben de aynı duyguya kapıldım... ‘2 yıl önce Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanan Zeydan Karalar, Seyhan Belediye Başkanı iken yakaladığı başarıyı bu kez büyükşehirde sürdürüyor’ diyordu hemşehrileri!.. 4.5 milyar borçla devraldığı, aylık açığın 60 milyona ulaştığı Adana’da bu açık sıfırlanmış, 60 milyon fazlaya geçilmişti. Günlük işler eksiksiz yürüyor, çalmayınca, çaldırmayınca, büyük ihaleler hakkınca verilince işlerin de önü açılıyordu...

Zeydan Karalar ile buluştuğumuzda epey yorgun, bir o kadar da kararlı görünüyordu... Gördüklerimi, izlenimlerimi, Adanalıların anlatımlarını aktardığımda, “Güzel, ama yetmez” dedi! Nedenini sorduğumda şu yanıtı verdi:

-Burası bir zamanlar mutlu bir kentti; o duyguyu tekrar yakalamadan olmaz!

Bütün planlamalar, tüm projeler, çalışmalar Adana’nın o günleri tekrar yakalaması için yapılıyordu... “İyi o halde” dedim...

-Siz yapın, biz de yazalım!..