Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Ne kötü şey şu iktidar illeti AB'ye götüremediler ama aya götürecekler milleti...

Genç kız, erkek arkadaşının ısrarını kıramayıp...

Gider Büyükada’ya...

Ama aşk bu...

Benzemez hiçbir şeye...

Anlamazlar...

Vaktin nasıl geçtiğini bile...

İskeleye döndüklerinde...

Kalktığını görürler...

Sirkeci’ye giden son geminin de...

Kız dövünür...

“Anneme babama ne söyleyeceğim” diye...

Delikanlı “telaşlanma” der sevdiğine... “Aynen anlatırsın durumu; söylersin kız arkadaşlarınla olduğunu...”.

Ve açılır telefon görüntülü...

Oradaki iki kıza da anlatılır durum...

İstenir acil yardım...

Baba der “takma kafana...”.

Oradan doğru otele...

Hay aksi şeytan...

Yok başka şey...

Tek bir oda ve tek bir yataktan...

“Olmaz” der kız... “Nikahtan önce giremem seninle aynı yorganın altına... Baş koyamam aynı yastığa...”.

Bunu duyan orta yaşlı kat hizmetlisi:

“Kolayı var kızım” diye başlar söze... “İki kişilik baş yastığını koyarız aranıza; delikanlı atlayamaz yanınıza...”.

Kız ikna olur bu modele...

Yatar uyurlar bütün gece...

Sabah delikanlı öder hesabı...

Çıkarlar bahçeye...

Bir fırtına ki kusursuz...

Alır şapkasını kızın...

Duvarın üstünden...

Yan bahçeye uçurur...

Kız bakar şapkanın ardından huzursuz...

“Üzülme aşkım” der delikanlı...

“Şimdi atlarım duvardan, alır gelirim şapkanı...”.

Kız bir duvara bakar...

Bir delikanlının yüzüne...

“Gece on beş santimlik yastıktan atlayamadın da...

Sabah...

Dört metrelik duvardan mı atlayacaksın...

Git allasen işine...”



Ne kötü şey şu iktidar illeti...

25 yılda...

Karaköy’den Eminönü’ne götüremediler de...

Bugün aya götürecekler milleti...

VAZGEÇECEĞİMİ ZANNEDENLER YANILDIKLARINI GÖRECEKLER...


2003 ve 2004 yıllarında Erdoğan’ın göründüğü gibi olmadığını...

Olağanüstü rol yaptığını...

Romantik liberal demokratları kandırdığını ve kullandığını anlattım durdum Tercüman’daki köşemde...



1996 – 1997’de de...

Refahyol’a, “Demokrasiyi ve laik sistemi gelecekte daha büyük tehlikelerden korumak için” destek vermiş ama anlatamamıştım...

Çünkü...



28 Şubat sürecinde iktidarın bilhassa İslamcı kanadına baskı olmasaydı...

Erdoğan, belediye başkanlığından alınmasaydı...

Hapse atılmasaydı...

O hükümeti mumla aratacak bu hükümet olur muydu?..



18 yıldır demokrasi ve laik sosyal hukuk devleti için mücadele ediyorum...

Yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim...

Vazgeçeceğimi zannedenler yanıldıklarını görecekler...

DEMOKRASİYLE UZAY BİRBİRİNE BENZER


Erdoğan “Bayanlar bile uzaya gidebilir” dedi...

Muhalifleri kızdılar...

“Adam haklı abi...”.

Çünkü...

Uzay ve demokrasi birbirlerine benzer...

Mesela demokraside:

Erdoğan gibi biri bile...

Başbakan ya da cumhurbaşkanı olabilir...

Uzaya da...

Midesi bulanmayan her “BAYAN” gidebilir...

BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİTMEZ...


Bundan sonra oyun isimleri değişecek...

Uzun zamandır oyunun adı “Aaa cambaza bak” idi...

Bundan sonra:

“Aaaa aya bak yıldıza bak...”.

“Aaa petrole bak gaza bak...”.

“Aaaa dış güçlerin oyununa bak...”.

“Aaaa yüksek faizin yaptığına bak...”.

“Aaaa alçak faizin yaptığına bak...”.

“Aaaa lobi...”.

“Aaa bobi...”.

“Aaaa kobi...”...



Yok yok...

Hayır...

Bitemez böyle bu oyunun sonu...

“Böyle gelmiş böyle gider” demişti Büyük Usta...

Ama göreceksiniz...

Yanılacak bu hususta...



Böyle geldiği doğru...

Ancak...

Böyle gitmeyeceği daha doğru...

BEBELERİNİZDEN TAHSİL EDECEKLER...


Bilin ki ey bencil hesapçılar...

Demokrasi platformunu parçalamak sorumsuzluğu...

Gelecekte...

Halkımızın tümüne...

Ve bu topraklara...

Büyük bedeller ödetir...



Zannetmeyin ki...

Siz bedel ödemeden geçeceksiniz bu köprüden...

Öyle bile olsa...

Tahsil edecekler...

Gelecekte doğacak bebelerinizden...

TÜRKİYE SİYASETİNİN DAN BROWN’I


Devlet Bahçeli, yapılacak uzay aracımıza “Caca Bey” adını teklif etti...

Prof. Dr. Kemal Üçüncü ise...

Caca Bey isimli kişinin...

Anadolu’daki Türkmen katliamının sorumlusu olduğunu açıkladı...



Diyorum abi ama anlatamıyorum:

Bahçeli; Türkiye siyasetinin Dan Brown’ıdır...

En sihirli şifrelerin mucididir...