Korkusuz
Can Ataklı

Müthiş bir Kılıçdaroğlu anısı

HOŞOMA GİDEN ŞEYLER

Müthiş bir Kılıçdaroğlu anısı


Geçenlerde Türkiye’nin en büyük müteahhitlerinden benden yaşça hayli büyük bir dostum aradı, “Sevdiğin sebze çorbası ve et sote yaptık bugün ofiste, haydi gel” dedi.

Yılların ağabeyliği, dostluğu, nasıl kırarım, yazılarımı hızla bitirip yetiştim.

Küçük bir gruptuk, laf ister istemez seçimlere geldi.

Gazeteci olduğum için “her şeyi bilen adam” muamelesi yapılıyor ya, “Ne olacak seçimlerde?” diye soruyor herkes.

Ben de her zamanki gibi “Gözlemlerime dayanarak söylüyorum, bu iktidarın sonu geldi, Erdoğan’ın bu seçimde yüzde 50’yi bulması mümkün değil, ilk turda açık ara Kılıçdaroğlu kazanır” dedim.

Kılıçdaroğlu’nun kazanması tamam da herkesin merakı “Peki yönetebilirler mi?” sorusunun cevabında.

“Erdoğan 21 yıldır yönettiğine göre Kılıçdaroğlu haydi haydi yönetir.”

Diğer bir merak konusu “Peki Kılıçdaroğlu yolsuzlukları, hırsızlıkları önleyebilecek mi, göründüğü gibi gerçekten dürüst ve namuslu mu?”

İşte bu noktada büyük müteahhit dostum söze girdi.

“Bakın” dedi “Size yaşadığım bir olayı anlatayım.1990’lı yıllardı, o zaman da büyük devlet ihalelerine giriyordum, Kılıçdaroğlu da SSK genel müdürüydü” diye başladı.

Yine bir devlet kurumundan büyük bir ihale almışlar.

İş yürüyor ama hak edişlerden biri bir türlü ödenmiyor.

Hayli de yüklü bir meblağ.

Ama işin yürümesi için nakit lazım, düşünmüşler, demişler ki “SSK primlerinin ödeme zamanı geldi ancak onu ödersek işin yürümesi için kaynak kalmayacak, o halde alacağımız kadar SSK primini ödemeyelim, hak edişimiz gelince oradan öderiz.”

Öyle de yapmışlar.

Aradan bir süre geçmiş, hak edişi alabilmişler.

Bunu alınca da SSK’ya gidip prim borcunu ödemek istemişler.

Ama SSK “Borcunuzun yüzde 30 faizi var” cevabını vermiş.

Dostum, büyüğüm müteahhit bunun üzerine SSK Genel Müdürü Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etmiş, “durum böyle böyle, alacağımızı alamayınca primleri yatıramadık, şimdi aldık.. Faiz diyorsunuz, ama işini yaptığımız devlet kuruluşu geciken borcu için bize faiz ödemedi” demiş.

Kılıçdaroğlu “Valla benim yapacak bir şey yok” cevabını vermiş.

Şirket yönetimi toplanmış, finans servisinden biri “Anlaşılan kendisine bir şey istiyor” demiş.

Müteahhit “Yahu olur mu bugüne kadar ben kimseye rüşvet vermedim, olmaz, zaten ben adamı tanıdım, bunu asla kabul etmez” demiş.

O sırada hükümette bakan olan birkaç hatırlı dostunu aramış, onlar Kılıçdaroğlu’na söylemişler, ama Kılıçdaroğlu Nuh demiş peygamber dememiş.

Müteahhit dostum “Elde ödeyecek nakit yok, ne yapacağız diye düşünürken aklıma bir fikir geldi, bizim yaptığımız büyük bir konut/işyeri projesi var, SSK’ya oradan borcumuz kadar daire ve dükkân teklif edelim” dedikten sonra devam etti;

“Tabii zararımızı kapatmak için yüzde 30’luk faiz oranını daire fiyatlarına ekledik. Sonra Kılıçdaroğlu’na gittik. Teklifi kurum adına cazip buldu, ama imzalamak için süre istedi.”

Birkaç gün sonra müteahhit dostumun satış ofisine gözlüklü, takım elbiseli, efendi görünümlü biri gelmiş. 5 daire almak istediğini söylemiş.

Satış bürosunun başında da müteahhidin kardeşi var, 5 daire sözünü duyunca heyecanlanmış, gelen müşteri ile bizzat ilgilenmiş, her yeri gezdirmiş.

Sıra fiyatlara gelmiş, tabii kendisine normal satış fiyatları verilmiş, yani yüzde 30 bindirilmemiş fiyatlar.

Müşteri “Harika” dedikten sonra cebinden kimlik kartını çıkarmış, “Ben SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu” demiş.

Tabii anlaşma iptal.

Müteahhit dostum “Kılıçdaroğlu işte böyle bir adam, namusundan ve dürüstlüğünden zerre şüphe duymayın” dedi.

KOMİK

Türk milletine dair süper bilimsel sosyolojik seçme saçmalar


Bana da sosyal medyadan geldi.

Bildiğimiz ama hep güldüğümüz gerçeklerden bir demet.

Haydi biraz gülümseyelim;

Misafirin yanında dayak yemeyeceğini bildiği için sınırları zorlayan çocuktaki cesaret kimsede yok.

İngilizcenizi ne kadar geliştirirseniz geliştirin, 30 years’ı içinizden otuz years diye okumaya mahkumsunuz.

Kavgaların en çok ‘ne bakıyon len’ diye çıktığı bir ülkede, otobüslere karşılıklı koltuk yapmak çok mantıklı gerçekten.

Dişini fırçalayan erkeği bulmuş da, macunu ortadan sıkmayanını istiyor. Bak bak lükse bak.

Arabada kemer takmak zorunluyken otobüslerde milletin ayakta gidebilmesini bana bir anlatın.

Misafirin çocuğu abi bilgisayar çalışıyor mu diye sordu. Yok ev hanımı dedim. Hala yüzüme bakıyor.

Türklere özgü ikna şekli, ölümü gör.

Bazen başımı alıp gidesim geliyor ama Müge Anlı dan korkuyorum beni de bulur diye.

Asansör çağırma tuşuna defalarca basarak daha hızlı geleceğini zanneden tek milletiz.

Annem beni ders çalışırken gördü, gözleri yaşardı, bıraktım ders falan çalışmıyorum. Ondan değerli mi, kıyamam ben ona.

2’nin üç, 3’ün iki harfli olması çok canımı sıkıyor

Elini öptürmek istemeyip de elini iyice aşağı indirip beni yerlerde süründüren orta yaşlı akraba seni bıçaklarım.

Puding yapmak için tıp okuyan tek mal Dr. Oetker.

Kulağımda kulaklık var, dürtüp müzik mi dinliyorsun diyor. Yok kuleden iniş izni istiyorum. Pilotum ben.

Pizzayı yuvarlak yapıp üçgen kesip kare kutuya koyanla, evleri kare ve dikdörtgen yapıp adını daire koyan kişi aynı kişi olmalı.

Eve gelen misafirin tuvalet var mı diye soruşuna ayar oluyorum. Yok biz poşete yapıp karşı apartmanın damına atıyoruz.

Anneme, anne ben evlatlık mıyım dedim. Öyle bişey olsa seni mi seçerdik dedi. Haklı kadın.

Yan yana kelimesi ayrı yazılırken, apayrı kelimesinin birleşik yazılması ne kadar hoş.

Gözleri aşka gülen en taze söğüt dalsın diyor şarkıda. Bu hayatımda duyduğum en kibar, en naif ODUNSUN deme şekli.

Her “ne yapıyorsun” diye sorduğumda “napiim sen napıyorsun?” diyen bir arkadaşım var. Yıllardır ne yaptığını bilmiyorum.

27653941 keredir diyorum size, şu sayıları okumuş gibi yapıp geçmeyin diye.

Sadece Türklere özel bir ağırlık birimi ‘gavur ölüsü gibi’

Fırıncı bana sıcak ekmek veriyorum dedi. Abi nasıl olsa eve gidince annem bayatları yedirecek dedim. Sarıldık ağlaştık.

Bizler “arkası gelmez dertlerimin” şarkısını söylerken göbek atan bir toplumuz. Kimse bana normal olduğumuzu söylemesin. Yemem.

İnsanımız gariptir. Camı siler ayna gibi oldu der, aynayı siler cam gibi oldu der.

En iyi tedavi şekillerimizden biri, git bir elini yüzünü yıka.

Pazarda çocuğunu kaybedince feryat figan ağlayan, bulunca da öldüresiye döven anne Türk annesidir.

ÇOK KOMİK

Üçü politik dört fıkramız var


Seçimlere tam bir hafta kaldı.

Gelecek hafta bugün bu saatlerde oylarımızı kullanıyor olacağız.

Gece ise heyecanla sonuçları alacağız.

İşte seçime bir hafta kala Yıldırım Tuna üçü politik 4 fıkra göndermiş. Haydi okuyalım:

Bahşişten karakter analizi


Adam restoranda en pahalı yemekleri yemiş, harika da bir şarap seçmiş, yemeğin sonunda hayli yüklü hesabı ödedikten sonra 75 kuruş bahşiş bırakmış.
Hesabı getirdiği define sandığı biçimindeki kutunun içindeki 75 kuruşu fark eden garson çok sinirlenmiş, “Çok teşekkür ederim efendim” demiş, “Müşterilerin bıraktığı bahşişlere bakıp onların fallarına bakarım. Hayli de tutar. İster misiniz?” diye sormuş dişlerini sıkarak.
“Tabii ki. İlginç olabilir.” diye cevap vermiş adam heyecanlanarak,
“Bu ilk 25 kuruş çok tutumlu biri olduğunuzu gösteriyor.”
“Mmm.. Bu doğru.. Devam et.”
“İkinci 25 kuruş evli olmadığınızı söylüyor.”
“Aa.. Evet bu da doğru?”
“Bunca hesaptan sonra bana toplam 75 kuruş bahşiş bırakmanız, annenizin de hayatta hiç evlenmediğini çok net olarak ifade ediyor!”

Dinleme cihazı


Genel Başkan her zaman yaptığı gibi, miting için gittiği şehirdeki otel odasında yatmadan evvel gizli dinleme aleti ve kamera konulabilecek her yeri araştırmış. Resim çerçevelerinin arkasını, abajurların altını... Sonunda yerdeki hafif bir kabarıklığı tespit edip halıyı sökmüş ve birden “Ahaa..!” demiş sevinçle, odanın tam ortasına rastlayan yere dört vida ile tutturulmuş çelik bir diski izci bıçağı ile yavaşça çıkartmış, özenle yerinden alıp pencereyi açıp dışarı, sokağa fırlatmış.

Ertesi sabah kahvaltıya indiğinde korumaları heyecanla “İyi misiniz? Bir şeyiniz yok ya?” diye etrafını sarınca “Ne var?” demiş başkan,“Bir şey mi oldu?”

Koruma müdürü “Yok bir şey” diye cevap vermiş “Sadece dün gece sizin odanın tam altında bulunan düğün salonunun dev avizesi misafirlerin tam tepesine düştü de, bir sürü yaralı var siz iyi misiniz diye merak ettik! ”

Seçim sonucu


Seçim sonrası asistanı Putin’i aramış, “Efendim size bir kötü, bir de iyi haberim var” demiş, “Kötü haber şöyle, rakibiniz oyların %62 sini aldı.. İyi haber de şu ki sizin oylarınız ondan hayli fazla..!”

Sevilmeyen politikacı


Parti lideri seçim konuşması yapmak için bir şehre gelmiş, bir bakmış ki meydanda hazırlanan kürsünün önünde sadece 30 - 40 kişi.. “Nasıl bir teşkilat bu..!” demiş sinirlenerek “Benim bizzat şehrinize gelip konuşma yapacağım şehir halkına bildirilmedi mi?”

“Miting yapılacağı sürekli anons edildi efendim” diye cevap vermiş il başkanı, “Ama sanıyorum sizin konuşma yapacağınız bir şekilde sızdırılmış olmalı..!”