Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Muharrem İnce'ye yapılan saygısızlık...

Muharrem İnce, 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılan ve 5 adaylı seçimde %31 oy alan bir siyasi lider...

Haber Global isimli TV kanalı İnce’yi konuk ediyor...

Ancak...

Bir ara yayın kesiliyor, Erdoğan’la canlı bağlantıya geçiliyor...



Bu durum medya ilke ve ahlâkına aykırı....

Bu durum demokrasi adabına aykırı...

Bu durum toplumsal ahlâka aykırı...



Muharrem İnce, “35 televizyonda Erdoğan konuşuyor. Türkiye bu faşist düzenden kurtulacak” diyerek stüdyoyu terk ediyor...



İnce haklı mı?..

Elbette haklı...

Çünkü pek çok ahlaki olmayan tavrın yanı sıra; vakti çalınmış, kişiliği incitilmiş biri olarak oturup beklemesi aynı zamanda haysiyetini ve şerefini de yıpratırdı...

[caption id="attachment_5845912" align="alignnone" width="400"] Muharrem İnce[/caption]

Bu durumda cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığının yapması gereken ne?..

Hiçbir TV kanalına, “yayınızı kesin ve sayın cumhurbaşkanımıza bağlanın” talimatı gitmediğini...

Bunun yasal olarak da mümkün olmadığını...

Sayın İnce’ye yapılan saygısızlığı kınadığını söylemesi değil mi?..



Evet aynen öyle...

Demokrasiye ve basın özgürlüğüne inanmış bir politik lider çalışanı böyle yapar...

Ama hayır...

Cumhurbaşkanlığı iletişim danışmanı her zaman olduğu gibi mağdur edilmiş muhalif lideri eleştiriyor...



Çok kötü...

Evet çok kötü ama...

Bu durum daha fazla sürdürülemez...

Ya demokrasiye ve basın özgürlüğüne kesin dönüş yapılacak...

Ya da...

Demokrasiye ve basın özgürlüğüne kesin dönüş yapılacak...

Başka yolu yok...

BAHÇELİ’Yİ ÇOK CİDDİYE ALIYORUM...


Halen AKP’de etkin bir görevde bulunan dostum, “Bahçeli’yi çok ciddiye alıyorsun” diye eleştirdi beni...

IMF yetkililerinin Bahçeli’yi büyük ihtimalle tanımadıklarını çünkü onun hükümet ortağı olduğu 20 yıl öncesine göre kadroların çok değiştiğini söyledi...

Ben de ona; kurumsal hafızaların, bireysel hafızalardan çok daha zengin ve güçlü olduğunu hatırlattım...

4 bin – 5 bin yıl önceki olayları da o dönemlerin kurumlarının bugüne kadar taşıdıklarını belirttim ve şöyle bağladım...

[caption id="attachment_5845914" align="alignnone" width="400"] Devlet Bahçeli[/caption]

Bazı siyasi liderler iktidar olmak için yola çıkarlar, mücadelelerini iktidar olabilmek için yaparlar...

Bazı liderler ise iktidar olmak değil, iktidarları belirlemek için siyaset yaparlar...

En kötü lider tipi de bunlardır...



Bahçeli siyaset hayatı boyunca bir kere iktidar ortağı oldu ama o zaman bile asıl amacı DYP ve FP’yi iktidar ortağı yapmamaktı...

O nedenle, MHP, FP, ANAP ve DYP ile hükümet kurup başbakan olmak yerine (Kendisine teklif edildi) Ecevit’in yardımcısı olmayı kabul etti...

Çünkü amacı iktidar olmak değil, iktidar olmaması gereken partileri belirlemekti...



Lütfen son 22 yılın arşivlerini şöyle bir karıştırın...

Ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz...

HİÇ ADİL DEĞİL...


Haber şöyle:

“Şeyma Subaşı ve pandemi nedeniyle aylardır Dominik’te ayrı kalan kızı Melisa ile kavuştu. Melisa, Acun Ilıcalı’nın özel uçağıyla, bakıcısıyla birlikte Türkiye’ye döndü.

Subaşı, kızına kavuştuğunu, “Sonunda geri döndü. Her şeyim” notuyla Instagram hesabından duyurdu.



Bir küçük kız çocuğu...

Babası medya dünyasının en varlıklı genç iş insanlarından biri...

Annesinin ünü ise o varlıklı medya patronunun eski karısı olmaktan geliyor...



Vergisi ödenmiş her kazanç kutsal olduğuna göre medya patronu genç adamın serveti için laf etmem ama...

Bu ülkede, bırakın babasının özel uçağı olmasını; bisikleti bile olmayan, fakirlikten dolmuşa bile binemeyip menziline yürüyerek giden, yeterli beslenemeyen, yeterli eğitim alamayan, on milyonlarca çocuk var...



Yanlış olan bu medya patronunun küçük kızının bu ihtişamlı hayatı değil...

Yanlış olan...

On milyonlarca çocukla arasındaki bu acımasız ve hiç de adil olmayan gelir farkı...



Beni liberal demokrat sosyalist yapan da işte bu...

Hem siyasi hem iktisadi özgürlükten vazgeçemiyorum ama...

Vicdanım da “biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” merhametsizliğine tahammül edemiyor...

YAZIK OLUYOR...


TÜİK açıkladı...

2020 yılı ilk çeyrek büyümesi %4.5...

Doğru olabilir mi?..

Olabilir tabii ama...

Çıkın sokağa ve halka söyleyin bunu...

“Benimle kafa mı buluyorsun” diyecektir pek çoğu...



Neden?..

Çünkü...

Halk devleti hükümetle özdeş görüyor...

Hükümete inanmayan halk, devlete de inanmıyor, güvenmiyor...



Yazık oluyor...

Siyasetçinin yanlışlığı yüzünden değerlerimizi yitiriyoruz...

YUNANİSTAN KENDİSİNDEN BEKLENENİ (Mİ) YAPTI?..


Yunanistan bu sezon Türkiye’den turist kabul etmeyecek...

Haklı olarak öfkeliyiz...

Ama bir dakika...

Hemen kızmayalım...

Dört ay kadar öncesine dönüp bakalım ve düşünelim...



Yunanistan’da 4.5 milyon Suriyeli mülteci olsaydı...

Yunan hükümeti bir gün, mültecilerin yüz binlercesini otobüslere doldurup İpsala veya Dedeağaç gümrük kapılarından geçirse ve bizim tarafa yığsaydı...

Gümrükten geçiremediklerini ise sınıra bırakıp “Haydi Türkiye’ye” deseydi...

Geri dönmemeleri için de kendi sınırına binlerce eli silahlı özel kuvvet polisi dizseydi...

Bizim yetkililer ne yapardı?..

Yunan hükümetine kucak açıp övgüler mi dizerdi?..

Yoksa hesap sormak için fırsat mı kollardı?..

BEN DEĞİL BİZ...


Empati uzlaşmayı, bencillik ise hırlaşmayı taşır heybesinde...

Bireysel, kurumsal ve uluslararası ilişkilerdeki tıkanmaların, savaşların ve kavgaların sebebi tarafların “Ben/ego” demeleridir...

“Ben ne dersem o olur” egoizmidir...

“Ölürüm de taviz vermem” zevzekliğidir...



Uzlaşan tarafların en büyük özellikleri ise...

Müzakerecilerin (Liderlerin) “Biz” diyebilme yetenekleridir...

Öylece durup karşı tarafın kendisine doğru yürümesini beklemek yerine...

Kollarını açıp, kendisine doğru yürüyen tarafa doğru ilerlemektir...



Hâsılı canlarım...

Bütün politikacılar “ben” yerine “biz” dedikleri gün dünya cennete dönüşecektir...