Korkusuz
Ümit Zileli

“Minareye kılıf arama” paniği!

Zor iş tabii. çaldığın minareyi saklamak...

İyi bir kılıf bulacaksın ki, millet çaldığını anlamasın! Ancak, iktidar cenahında panik o kadar büyük ki, bırakın kılıf bulmayı, konuştukça dökülüyor, akla hayale gelmeyecek, kargaların bile kahkahalarla güleceği komplo teorileri yaratmaya kalkıştıkça iyice eğlenceli hale geliyorlar!

Altılı Masa’nın Saraçhane’de iki gün üst üste yüzbinlerin katılımıyla gerçekleştirdiği mitingler bu cenahı öylesine allak bullak etti ki, kendilerinin bile inanmadığı iddialarıyla iyice komik duruma düştüler...

Önce, İmamoğlu ile ilgili gülünçlüklere bir göz atalım:

-Yargı bağımsız olarak kararını vermiştir. Bunun daha üst mahkemesi var, Yargıtay safhası var. Bu süreci beklemek lazım...

-AKP, niçin zaten düşüşte olan bir belediye başkanı için akla ziyan böyle bir şey yapmaya kalkışsın? Kumpası asıl muhalefette aramak lazım!

-İmamoğlu mağduru oynuyor, sahte kahramanlığa soyunuyor...

-Bu kararın asıl hedefi AKP’dir!

-Cumhurbaşkanımızın bu konudan haberi bile yoktu, duyunca hiç hoşuna gitmedi!

Nasıl, şahane gerekçeler değil mi? Gerçi ortaya sürdükleri maddeler kendi içinde bile çelişkilerle dolu ama olsun, ne demiş atalarımız:

-O kadar kusur, kadı kızında bile olur!

Tarihin komedi sayfasına geçecek iddialar!


Gelin, yukarıdaki iddiaları tek tek çürütelim:

1-Bu nasıl bir bağımsızlıktır ki, mahkeme sürerken hakim görevinden alınıp Samsun’a sürülmüştür? O hakim, “Bana yüksek ceza ve siyaset yasağı hükmü vermem için telkinler yapıldı, bunu yapmayacağım anlaşılınca sürgün edildim” dediği medyada yer almıştır. Yerine aynı adliyeden atanan hakimin, AKP’lilerle el ele kolkola fotoğrafları ortaya saçılmış, 2015’te “cinsel taciz” iddiasıyla soruşturma geçirdiği, “delil yetersizliği” gerekçesiyle soruşturmanın kapatıldığı, ancak bunun bir koz olarak kullanıldığı iddiaları gazete sayfalarına, TV programlarına konu olmuştur... Savcının da AKP’lilerle can ciğer kuzu sarması olduğuna dair fotoğraflar da ortaya çıkmış, mahkeme sürecinde savunmanın ortaya koyduğu hiçbir delile bakmaya bile tenezzül etmemiş ve sonuçta inanılmayacak bir cezayı isteyebilmiştir...

2-AKP’nin bu organizasyon içinde olması mümkün değil savunmasına gelince; en iki çok tutarlı nedeni siyaset uzmanları ve hukukçular gayet net biçimde ortaya koyuyor günlerdir. Öncelikle kaybettikleri İstanbul rantına yeniden sahip olabilmek ve olası ve de güçlü bir rakibi diskalifiye etmek!

3-Bu kararın asıl hedefinin AKP olduğu, kumpası yapanın da muhalefet olduğu savı en gülünçlü iddia olarak tarihe geçer bence... Eğer bu doğruysa, şöyle olmuş olmalı: Muhalefet, aradan 3 yıl geçtikten sonra, Anadolu Adliyesi’nde kendisine en yararlı mahkemeyi buldu. Hakim ve savcıyı özenle seçti. Ancak ve de ne yazık ki hakim dava sürerken su koyverdi. “Burada suç filan yok” diye karşı çıkıp ceza veremeyeceğini söyledi. Muhalefet bunun üzerine hakimi Samsun’a sürdü, yerine ceza vermeye uygun bir hakim buldu. Ayrıca savcı ve hakimin AKP’lilerle sarmaş dolaş fotoğraflarını da muhalefet montajlayıp, bu kişilerin sosyal medya hesaplarına sızarak yerleştirdi...

Şahane bir mantık vallahi! O zaman de şöyle olmuş oluyor haliyle; iktidar kendisi yönetiyor zannederken ülkeyi muhalefet yönetiyormuş!

Kendim ettim kendim buldum!


Gelelim en güzel bölüme...

Bu “akıl tutulması” rağbet görmeyince AKP kurmayları düşündüler taşındılar ve sonuçta şöyle dediler:

-Cumhurbaşkanımızın haberi bile yoktu. Duyunca çok üzüldü, hiç hoşuna gitmedi ama yargı bağımsız olduğu için “Sonucu bekleyelim” dedi...

Aynı Cumhurbaşkanı, 2019’da, ikinci kez yinelenen İstanbul seçimleri öncesi İmamoğlu’nun Ordu Valisi’ne “it” dediği iddiasını dillendirip, “Bu kişinin bu sözcüğü sarf ettiği ispatlanırsa kazansa dahi başkanlığı düşer” diyen kişi!

Ayrıca en ufak bir olaya dahi müdahale etmesiyle bilinen AKP’li Cumhurbaşkanı’nın yargıya müdahale olarak nitelenen konuşmalarını şuraya yazmaya kalksam emin olun değil bu sütun gazetemin sayfaları yetmez!

Son olarak Saray’ın Yüksek İstişare Kurulu üyesi Cemil Çiçek’in yargı kararıyla ilgili sözlerini de paylaşayım sizlerle:

-Bundan üç küsur sene evvel söylenmiş olan tek cümlelik bir hakaret iddiasını mahkemede bu kadar uzun zaman geçtikten sonra ve üstelik bu kadar kritik bir eşikte karara bağlarsanız, verdiğiniz kararın hukukiliği de isabeti de inandırıcı olmaz. Ben de inandırıcı olduğuna inanmıyorum zaten.

Yaa, işte böyle... Tanrı, hiç kimseyi çıkmaz sokaklara mahkum etmesin. İktidarı en güzel anlatan şarkıyla bitireyim bari:

-Kendim ettim kendim buldum, gül gibi sararıp soldum, eyvah!