Millet İttifakı 364 Cumhur İttifakı 236
Seçime artık bir aydan daha az bir zaman kaldı.
Pek çok araştırma şirketi, partilerin oy durumlarını saptamaya çalışıyor.
Şu ana kadar herkesin inanacağı ciddi bir araştırma çıkmadı ortaya.
Saraya yakın anket şirketleri zorlamalarla Cumhur İttifakı’nın önde olduğunu Erdoğan’ın ise “kılpayı ile olsa bile” ipi göğüsleyeceğini kanıtlamaya çabalıyorlar.
Dün araştırma yöntemlerine ve niteliklerine çok güvendiğim Polimetre’nin çok ayrıntılı bir açıklaması geldi.
Polimetre klasik anlamda seçim anketi yapmak yerine, topladığı verileri bilimsel biçimde analiz eden çok nitelikli bir kuruluş.
Başındaki Günal Ölçer son derece ciddi bir isim.
Ayrıntılı raporda, “Ortak liste yapılsaydı ne olurdu?” sorusuna cevap aranmış.
Oy oranları bölgelere göre değerlendirildiğinde şu anda ortaya konan listelere göre çok önemli bir fark çıkmayacağı görülüyor.
Polimetre’nin verilerine göre AKP’nin oyu yüzde 28.2 olarak görülüyor.
Hemen AKP’nin arkasında olan CHP 25.3 olarak görünüyor.
HDP toplamda yüzde 12.5, ardındaki İYİ Parti ise yüzde 9.4 çıkmış.
MHP sanılanın aksine baraj olan yüzde 7’yi sadece 0.8’lik bir oranla aşıyor. Diğer partiler ise yüzde 5’in altında.
Peki bu oranlar gerçekleşirse Meclis görünümü nasıl olacak?
Bu durumda meclisteki en çok milletvekili, Millet İttifakı’na ait olacak.
CHP’de toplanan ortak listenin Meclis’e 246 milletvekili sokacağı, İYİ Parti’nin kendi listesinden ise 41 milletvekilinin Meclis’e gireceği öngörülüyor.
Böylelikle Millet İttifakı’nın toplam milletvekili sayısı 287 oluyor.
Bu Meclis için gerekli olan salt çoğunluğun yani 300’ün 13 altında.
HDP ise Meclis’e 77 milletvekili sokuyor.
Bu durumda muhalefetin toplam oyu 364 oluyor.
Bu rakam Anayasa değişikliği yapılması halinde referanduma gitmek için gerekli olan 360 sayısını aşıyor.
Anayasa değişikliği hariç nitelikli çoğunluk isteyen yasa maddeleri için, örneğin seçim kararı alabilmek için gerekli 360 sayısının da üzerinde.
Aynı sonuçları göz önüne alırsak bu seçimde AKP Meclise ancak 206 milletvekili sokabiliyor.
MHP’nin 30 milletvekili ile bu sayı 236’ya çıkıyor.
Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilerin bugünkü meclisteki toplam sayıları ise 334.
Yani bir başka değişle Cumhur İttifakı bu seçimden 98 milletvekili kaybetmiş olarak çıkabilir.
Tabii bu araştırmada Türkiye İşçi Partisi görünmüyor.
Şu anda henüz hesaplanamayan da TİP’in bu seçimde ne yapacağı.
Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’na oy vereceğini söyleyen bazı kişilerin milletvekili seçimlerinde ise TİP’i tercih edecekleri ileri sürülüyor.
Polimetre raporuna göre ittifaklar içinde ortak liste yapılmamış olması, bu sonuçları pek fazla değiştirmeyeceği yönünde.
Bu da TİP’in büyük olasılıkla milletvekili çıkaramayacağı, çıkarsa da bunun Cumhur İttifakı milletvekili sayısına etki yapmayacağını gösteriyor.
Merak edenler için Polimetre’nin geniş araştırmasının linkini de veriyorum; https://www.polimetre.com/_files/ugd/bac5df_b3c091add74d46a2aa7dd7c570405b6e.pdf
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Milli Savunma Bakanı, iç savaş çağrısı yapar gibi konuşur mu?
Erdoğan’ın tayin etmesiyle Milli Savunma Bakanı olan Hulusi Akar şimdi milletvekili adayı.
Yine Erdoğan tarafından Kayseri’den aday olarak atanan Hulusi Akar seçim bölgesinde çalışmalara başladı.
Devletin bütün gücünü kullanarak propaganda yapan Hulusi Akar bir kapalı salon toplantısında kürsüye çıktı.
Bu sırada salondaki gençler “Vur de vuralım, öl de ölelim” diye slogan atmaya başladı.
Bunun üzerine coşan Hulusi Akar “Onun da zamanı gelecek, merak etmeyin onun da zamanı gelecek” diye karşılık verdi.
Hulusi Akar bu sözleri söylerken yumruklarını sıktı ve gençlere doğru salladı.
Bu ifade açık bir “iç savaş” kışkırtmasıdır.
Bunu zamanında bir kere de Devlet Bahçeli yapmıştı.
Bahçeli o sırada henüz AKP’ye demir atmamıştı ve muhalefetteydi.
Erdoğan Bahçeli’nin bu sözlerine şiddetli bir öfke göstermiş ve “Zamanı gelecek diyerek neyi ima ediyorsun? Sen kime vuruyorsun? Bu ülkenin karşılıklı güven, dayanışmaya ihtiyacı varken sen ‘vurmanın, ölmenin zamanı gelecek’ ifadesini veriyorsun” demişti.
Şimdi aynı sözleri Silahlı Kuvvetler’in bütün gücünü elinde tutan bir adamı söylüyor.
Eski paşanın bu sözleri çok vahimdir.
Ancak şunu da söylemek istiyorum: “Bu iktidarın artık söyleyecek sözü kalmadı. Kimi troller aracılığı ile milleti korkutmak ve sandık güvenliğini tehlikeye düşürmek istiyorlar. Hulusi Akar da çaresizlik içinde belli ki trollüğe soyunmuş durumda. Ancak bilmeli ki artık kimsenin korkusu kalmadı. Seçim günü herkes hiç endişe etmeden sandığa gidecektir.”
ÇOK GÜLDÜM
Güya koca Hürriyet’te görülmemiş özensizlik
Eskiden Hürriyet gazetesi bütün medyanın amiral gemisi gibiydi.
Tabii şimdi öyle değil.
Sabah’tan sonra sarayın en militan gazetelerinden biri haline geldi.
Gazetecilik, fikir ve görüş önderliği falan artık hak getire.
Varsa yoksa Erdoğan ve “ya seçimi kazanamazsa” korkusu ile yaşıyorlar artık.
Hürriyet’in pazar günkü sayısında Fatih Çekirge imzalı çok güzel bir haber vardı.
Çekirge, depremde bakkalı yerle bir olan bir vatandaş için zincir marketlere çağrıda bulunmuş ve “Bu bakkal amcaya bir konteyner bakkal kurun, yeniden hayata dönsün” demiş.
Bu çağrıya Ülker sahip çıkmış ve o bakkala bir konteyner gönderilmiş içi de malla doldurulmuş.
İşte Çekirge, pazar günü Hürriyet’te bu güzel gelişmeyi anlatmış.
“Enkazdaki bakkal amcaya sihirli el uzandı” başlığı ile çok duygusal bir haber kaleme almış.
Ancak bir gün sonra, dünkü Hürriyet’te ne göreyim.
Aynı Fatih Çekirge, önce yağlayıp balladığı Malatya Valisi’ne dünkü köşesinden “O bakkalı kapatmışsınız bunu anlamak mümkün değil” diye seslenmiş.
Meğer Vali her nedense bu konteynerde bakkal olmasına izin vermemiş.
Burada bana göre gariplik ve özensizlik ne biliyor musunuz?
Çekirge bakkal olayını pazar yazdı, Pazartesi yazısında ise bakkalın bir haftadır kapalı olduğunu belirtiyor.
Demek ki haber bir haftadan önce hazırlanmış, ama haberin yayınlandığı sırada bakkalın artık olmadığını öğrenememişler.
Muhtemelen pazar günkü haberden sora bakkal aramış ve “Yazdınız ama artık o konteyner yok ki” demiştir.
OKURDAN MESAJ
Yine bir Türk Telekom ve yine bir vurdumduymazlık olayı
Geçen hafta bir okurumun Türk Telekom’dan aldığı internet hattındaki arıza ve arızanın bir türlü giderilmemesi konusundaki şikayetini dile getirmiştim.
Ancak belli ki Türk Telekom’un bu konudaki vurdumduymazlığı tek olayla sınırlı değil.
Bir başka okurumdan da şu mesajı aldım;
Merhaba Can Bey,
Ben de Türk Telekom mağduru olarak yaşadığım sorunu anlatmak istiyorum.
Dalaman Bozören’de ikamet ediyoruz ve yaklaşık 3 ay önce ev telefonumuz arızalandı. İnternetimizi başka bir sağlayıcıdan aldığımızdan dolayı bu konuda sorun yaşamadık.
Ancak yaşadığımız bölge yüksek ve orman içinde bir yer olduğundan cep telefonu operatörlerinin hatları çekmiyor ve tüm iletişimimizi ev telefonundan veya internetten sağlıyoruz.
Türk Telekom’a arıza bildirimi için gittiğimizde telefon kablolarının çalındığını ve hattımızın bundan dolayı çalışmadığını belirttiler. Bu süre zarfında birçok kez Türk Telekom’a gittik ancak yeni kablolar için bütçe beklendiğinden başka bir cevap alamadık.
Sanıyorum bu durumdan etkilenen sadece 1 veya 2 ev olmamızdan dolayı çok fazla ilgilenmiyorlar. Ancak bu süre zarfında telefon faturası gönderip ödememizi bekliyorlar.