Korkusuz
Ümit Zileli

Mezuniyet töreni

Öğrencilerin en güzel hayallerinden biridir...

-Mezun olmak, mezuniyet töreninde arkadaşlarıyla birlikte sevinmek, eğlenmek...

Okul yıllığı ile birlikte öğrencinin en unutulmayacak, en anlamlı anılarından biridir... Bir de dereceyle mezun olmuş, hele birinciliği kapmışsa değmeyin o öğrencinin keyfine, yaşamının unutulmayacak konuşmasını o yapacaktır...

O fırsat, eğer lisans eğitimi de alabilirse, hayatında iki kez, lise ve üniversiteyi bitirirken gelir önüne... Her ikisi de kepler havaya atılarak kutlanır. Diplomalarını alır, sonra da belki bir daha çoğuyla görüşemeyeceği arkadaşlarıyla son kez “Mezuniyet Balosu”nda bir araya gelinir, eğlenilir...

-Ve o gün anı defterine özenle kaydedilir...

İşte, bu güzel gelenek de gerici, yobaz tayfasının hedefine oturdu...

Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası’nın (Diyanet sen) Amasya Merzifon İlçe Başkanı sıfatına haiz Hüseyin Kayıkçı isimli zat, her şeyin güllük gülistanlık olduğu, iki yaşında bebeklerin dahi tecavüze uğramadığı, yolsuzluk, hırsızlık, namussuzluğun uğramadığı bir memlekette işsizlikten çok canı sıkılmış olacak ki, mezuniyet törenlerini yerden yere vurdu, devleti de bu “ahlaksızlığa” el atmaya çağırdı!

Hiç şaşırmadım; tarihin neredeyse binlerce yıllık evresinde, aklı hep apış arasında gezinen yobaz tayfası, iyi olan, güzel olan, anlamlı olan her şeye karşı çıkmak, gücü yeterse ezmek, darmadağın etmek görevini kendine biçtiğinden, yapacağı tüm kötülüklere bir kılıf hazırlamayı da ihmal etmeyecektir doğal olarak...

-Yobazın tıyneti, vicdanı, iyiliği, güzelliği kaldırabilecek denli gelişmemiştir!

Tam da bu nedenle, bu kafanın egemen olduğu zavallı ülkeler, az gelişmişlik skalasının en dibinde biteviye çırpınırlar!

“Gayrı ahlaki oyunlar”


Bu kafanın hiç utanmadan, sıkılmadan yaptığı açıklamaya bir göz atalım:

-Devletin okulunda gayri ahlaki oyunlar oynanıyor, mezuniyet adı altında manevi servet yok ediliyor. Muhafazakar üniversitelerin yaptığı mezuniyet programlarının diğerlerinin yaptıklarından eksik kalır yanı yok...

O denli gözü dönmüş ki, dayanamamış muhafazakar okulları da aynı “ahlaksızlığa” dahil edivermiş, muhterem! Bizim de karşı soru sorma hakkımız doğuyor tabii; Liseyi ya da üniversiteyi bitirmiş gençlerin mezuniyet töreni ahlaka aykırı, “6 yaşında kız çocukları evledirilebilir” demek, iki yaşındaki bebeğin hem de babası tarafından “dini nikahla” 30 küsur yaşındaki mürite peşkeş çekmesi, ve o pislik tarafından tecavüz edilmesi ahlaka pek uygun olacak öyle mi?

Diyanet Sendikası elemanı, liseli gençleri hatta ortaokul çocuklarını da ihmal etmemiş; bakın nasıl bir ahlaksızlıkla yüklenmiş:

-Liselilerin mezuniyet programları ise erotizme dönüştü. Okul bahçelerinde gencecik kızlar üzerlerinde dini ve milli değerlerimizi ayaklar altına alan kıyafetler giydirilerek oynatılıyor. Kızlar erkekler iç içe. Hareketler, danslar erotizm içerikli. Ortaokul çağındaki çocuklara da bu hastalık bulaştı. Ahlak krizi de yaşıyoruz...

“Erotizm içerikli oynatılma”, “ahlak” krizi öyle mi? Mezuniyet töreninde ya da balosunda kızla erkek dans edince, dini ve milli değerlerimiz  ayaklar altına alınmış olacak, vakıf yurtlarında, Kuran kurslarında, tarikat evlerinde minnacık kız ve oğlan çocukları cinsel istismara, tecavüze uğrayınca “bir kereden bir şey olmaz”, “tecavüze uğrayan çocuk tecavüzcüsüyle evlendirilsin” olacak öyle mi? -Bu nasıl bir kafa, nasıl bir vicdan, nasıl bir ahlaktır?

Böyle bir düzene “Kabile Devleti” denir!


Bu zat, içindeki kini bir güzel döktükten sonra bakın nasıl bağlıyor kustuklarını:

- Tüm bunlardan aileler, idareciler mesuldür. Devlet yetkililerimizin de mezuniyet vb. programlara bir el atmalarını bekliyoruz.”

Ne yapacak peki devlet? Adamın söyleminden belli değil mi; tüm mezuniyet törenlerini yasaklayacak, o okullara bu tiplerin ağızlarında sakız olan “milli ve manevi değerlerimize” uygun yöneticiler atayacak, onlar da tarikatlarla el ele bu gençlerimize ahlakı, vicdanı, haysiyeti öğretecek, öyle mi?

Bunların kafasındaki, hayalindeki devlet, Bedevi çöllerinde, Afganistan’da yaşatılan, Ortaçağa bile ulaşamamış devlet... Kadınların eve kapatıldığı, sokaktan tamamen temizlendiği, minnacık çocukların pazarlık yoluyla peşkeş çekildiği bir düzen...

-O düzene de devlet denmez, kabile denir!

Zıvanadan çıkanlar!


Günlerdir, haftalardır izliyorum... Aslına bakarsanız biliyordum olacakları; CHP, karışacak, genel başkanlık yarışı başlayacak, ortalık darmadağın olacaktı... Tam da düşündüğüm gibi oldu; ancak öngöremediğim bir çirkinlik de oldu... Bir takım “gazeteci” kılıklı cengaverler de karıştı işin içine; eleştiriyi, yorumu, analizi anlarım da bu yiğitler işi düpedüz hakarete vardırdı!

Gazetecilikle asla bağdaşmayacak meydan okumalar da işin cabası... Halbuki bu tayfa seçime kadar övgüler düzüyor, “yok artık” dedirtecek güzellemeler döktürüyorlardı! O da gazetecilik ölçülerini aşıyordu... Ancak bu yaptıkları ahlaka da sığmıyor...

-Böyleleri için “zıvanadan çıkmış” denir!