Merkez’in faiz indireceği, 4.5 milyar dolar dövizli borç...
4.5 milyar dolar da %6 faizli swap yapışından belliydi...
★
Şimdi...
İşte o gelen dövizlerle doları/Euro’yu baskılayacaklar...
Ve sonra...
Yine başa dönecekler...
Yani döviz kurları yine artmaya başlayacak...
★
Canlarım...
MB faiz oranlarını:
Enflasyonu...
Ya da...
Döviz kurlarını baskılamak amacıyla yükseltirse:
Doğru dengeyi bulamaz...
★
MB faiz oranlarını...
Piyasayı hareketlendirmek amacıyla düşürürse de:
Doğru dengeyi bulamaz...
★
Eğer piyasadaki para miktarı (para arzı...).
Paraya olan talepten çok ise...
MB’nin faiz oranlarını emir komutayla yükseltmesi:
Hiçbir işe yaramaz...
Zira...
Faizler serbest piyasada daha düşük bir noktada oluşur...
★
Eğer piyasadaki para miktarı (para arzı...).
Paraya olan talepten az ise...
MB faiz oranlarını ne kadar düşürürse düşürsün...
Yine hiçbir işe yaramaz...
★
Döviz kurlarıyla birlikte...
Serbest piyasada faizler de yükselir...
★
Sözün özü:
Eğer samimiyetle piyasa ekonomisi uygulanacaksa:
Faiz oranlarını piyasalar belirlemeli...
★
Bunun için ilk yapılması gereken ise:
Mevduatlara verilen garanti miktarının sıfırlanmasıdır...
★
Kolay mı?..
Kolay değil...
Ama...
Doğru olan o...
DEVLET DEĞİL MİLLET GARANTİSİ...
Tabii ki mevduatlar sigortalansın ama...
Mevduat sigortasını özel sigorta şirketleri yapsın...
Haliyle:
Yüksek pirim yüksek risk...
Düşük pirim düşük risk olsun...
★
Oysa...
Türkiye’deki mevduat sigortacılığı bir garip...
Belirli miktarda mevduat, devlet (Yani millet) garantisinde...
Yani...
Kolayca batabilecek bir banka ile...
Batırılması ayakta durmasından daha zor olan banka, aynı garantiye sahip...
★
Yani...
Sıfır rekabet...
Böyle piyasa ekonomisi olur mu?..
FAİZ İLE KİRA ARASINDA FARK VAR MIDIR?..
Kira, ev sahibine ödenen vazgeçme bedelidir...
Yani...
Ev sahibi, kiracısına der ki:
“Evimde oturmaktan senin lehine vazgeçiyorum ancak bana bunun bedelini ödemelisin...”.
★
Faiz de...
Para sahibine ödenen vazgeçme bedelidir...
★
Kiralanan şey nasıl ki “arz” ise...
Kiralayan da “talep’tir...
★
“Ev” yerine “para”...
“Kiracı” yerine “kredi borçlusu” yazın, değişen bir şey olmaz...
★
Yani para, arz...
Faiz, taleptir...
FAİZLE KİRAYI AYNI ŞARTLAR BELİRLER...
Canlarım...
Piyasa ekonomisine göre:
Kiralanan sayısı az...
Kiralamak isteyen sayısı çok ise:
Kiranın fiyatı artar...
★
En çok kirayı ödemeyi teklif edenin çıktığı nokta:
Kiranın piyasa fiyatıdır...
★
Aynı şey faiz için de geçerlidir...
Kiralanacak (Faize verilecek) para miktarı...
Paraya faiz ödeyip yatırım ya da harcama yapacak miktardan fazla ise: Faizler düşer...
★
Kiralanacak (Faize verilecek) para miktarı...
Paraya faiz ödeyip yatırım ya da harcama yapacak miktardan az ise: Faizler yükselir...
DEVLET ELİNİ ÇEKSİN...
Devlet kiralara müdahale ediyor mu?..
Etmiyor?..
★
Devlet pazardaki mal ve hizmet fiyatlarına müdahale ediyor mu?..
Etmiyor...
★
İyi de birader...
Paranın fiyatına neden müdahale ediyor?..
BİR PAPAĞAN KADAR BEYİNLERİ YOK...
Piyasa ekonomisinde bir mal ve hizmetin fiyatını arz talebin belirlediğini ilk okul çocukları bile biliyor artık...
★
Piyasa ekonomisinin kurucu babası Ahlâk Profesörü Adam Smith şöyle demişti:
“Bir papağana arz-talep yasasını öğretirseniz onu iktisatçı yapmış olursunuz...”.
★
Bu kadar basit bir gerçeği bilmeden...
Tüm mal ve hizmet fiyatlarına (Para da bir maldır) müdahale ederek ekonomiyi yönetebileceğini zannedenlere hatırlatırım:
Bir papağan kadar beyniniz yok...
HİÇ ZOR DEĞİL...
Canlarım...
Yaklaşık 11 gün süren teşhis ve çözümleri çalışmaları sonucu, sevgilimle Akyaka’daki yuvamıza döndük...
★
Elbette önemli biri değilim...
Cumhurbaşkanı gibi, sağlık durumumu yurttaşlarla paylaşma gibi bir sorumluluğum da yok...
Ama...
★
Hem siz KORKUSUZ okurlarına...
Hem de...
Youtube kanalımdaki 263 bin kişilik dijital aileme karşı, sağlık durumum hakkında bilgi vermekle mükellefim...
O halde kısaca anlatayım...
★
İlk kez:
KOAH olduğumu (Çocukluğumdan beri “nefes darlığı” olarak bildiğim hastalık olsa gerek...) öğrendim...
Oysa...
13 yıldır:
Sevgilimle doğal oksijen tüpü içinde (Akyaka’da çam ormanı içinde) yaşıyoruz...
Ve...
36 yıldır tek bir sigara bile içmedim...
★
Teşhisi koyan ve tedaviye başlayan Prof. Dr. Sayın Selim Nalbant’a göre farkında olmadan Covid atlatmış olabilirmişim...
★
10 yıl önce akciğer embolisi geçirdiğimi...
Ve...
Bir hafta hastanede tedavi gördüğümü hatırlatınca:
“Ondan sonra da farkında olmadan birkaç kez daha emboli yaşamış olabilirsiniz” dedi...
★
Tedavisi var...
Ve...
Hiç zor değil...
İYİYİM...
Prof. Dr. Sayın Nalbant’ın ikinci doz demir takviyesinden sonra daha iyiyim...
★
Çarşamba günü 800 km (İstanbul-Muğla/Akyaka) araba kullandım...
Hiçbir sorun yaşamadım...
★
Yani...
İyiyim...
Çok daha iyi olacağım:
Söz veriyorum...
SORUN YOK...
Prof. Dr. Sayın Manuk Manukyan, kalın bağırsaklarımdan yaklaşık 1 cm büyüklüğünde bir polip aldı...
Biyopsi sonucunu bekleyeceğiz...
Ama...
Sayın Manukyan’a göre büyük ihtimalle kötü huylu değil...
★
Yani...
Sorun yok...