Korkusuz

Meral Akşener, Sinan Oğan'ın destek kararını değerlendirdi

Meral Akşener, Sinan Oğan'ın destek kararını değerlendirdi
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Sinan Oğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turunda Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklamasına ilişkin; “Sayın Oğan'ın kişisel kararını elbette saygıyla karşılıyorum. Kendisine başarılar diliyorum ama o 5.3’lük seçmenin Sayın Erdoğan'a koştura koştura desteklemeye gideceğini düşünmüyorum. Sandığa gitmemiş vatandaşlarımızdan, Sayın Oğan'a oy vermiş kardeşlerimizden sayın Kılıçdaroğlu'na oy vermelerini istiyorum” dedi. Akşener, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ görüşmesi hakkında da “Arkadaşlarımın öğrendiği birlikte metin üzerinde çalıştıklarına dair. Bir mutabakat metni olacağına dair” diye konuştu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bu akşam Haber Türk Televizyonu’nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Akşener, şunları söyledi:

“KENDİSİNE BAŞARILAR DİLİYORUM AMA O 5.3’LÜK SEÇMENİN SAYIN ERDOĞAN'A KOŞTURA KOŞTURA DESTEKLEMEYE GİDECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM”

“Ben olumlu veya olumsuz değerlendirmeye dair kendimi hak sahibi görmüyorum. Bu değerlendirmeyi yapacak olan sayın Oğan'a 5.3 oy vermiş seçmendir. Bu seçmenler Sayın Erdoğan'ı desteklemeye mi gideceklerdir ya da bir denge unsuru olarak tutum mu alacaklardır, onu bilmiyoruz. Sayın Oğan'ın kişisel kararını elbette saygıyla karşılıyorum. Uzun zamandır Türkiye'de siyasi partilere, şahıslara oy veren seçmenin iradesi sıfır, o partinin bendesi marabası gibi tarif edilen sistem var. Seçmen velinimettir. Kendisine başarılar diliyorum ama o 5.3’lük seçmenin Sayın Erdoğan'a koştura koştura desteklemeye gideceğini düşünmüyorum.

İkinci tur için bir aktör olacağını ortaya koyarak Sayın Oğan yol yürüdü. Millet İttifakı'nı da Cumhur İttifakı'nı da eleştirdiği alanlar vardı. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Kılıçdaroğlu bizatihi Sayın Oğan'ı ziyaret ederek cevap verdi. Soru işaretlerine çok net, açık cevaplar verdi Sayın Kılıçdaroğlu. Sayın İnce özellikle üzerinde durduğum kişidir. Sayın İnce, Sayın Özdağ, Sayın Oğan dahil olmak üzere onlarla konuşmaya arzu ettikleri bir durum var ise o konuda olumlu yanıt vermeye yetkili kıldık biz. (Seçimden sonra herhangi birisiyle konuştunuz mu?) Hayır çünkü Sayın Kılıçdaroğlu'nun konuşması gerekiyor muhatap olarak. Buna karşılık Sayın Erdoğan davet etti ve Sayın Oğan'ın itiraz ettiği her şey yerinde duruyor. Şaşırdığımı söylemem. Görüşmelerden sonra gidişata göre şaşırmadım. Tekrar söylüyorum bu 5.2'lik alan sayın Oğan'ın hareketiyle koştur koştur gidip sayın Erdoğan'ı destekleyecek diye kavram da yok.

“BİZE OY VEREN SEÇMENİN ÇOK STANDART SAPMASI DIŞINDA SAYIN KILIÇDAROĞLU'NA OY VERDİĞİ GÖRÜLÜYOR”

Esasında bu seçmenler muhalif. İki muhalif ittifak vardı. Biri ATA bir tanesi Millet İttifakı. İki ittifakın da itirazları vardı Cumhur İttifakı'nın bileşenlerinin bazılarına. Bunun üzerine elbette İYİ Parti'den de CHP'den de verenler vardır. O sesin duyulmasını isteyen insanlardı. Hep Z kuşağı diye konuşuldu. Yaş gruplarına göre gruplandırdığınız zaman farklı farklı alanlarda itirazları olan, kendisinin duyulması olan insanlar vardı. ‘Bizi duyun’ diyen kişilerdir. İYİ Parti'den de başka siyasi partilerden de giden olmuştur. Bize oy veren seçmenin çok standart sapması dışında sayın Kılıçdaroğlu'na oy verdiği görülüyor. Bize oy vermeyi düşünüp, sonra kızıp oy vermemiş olabilir.

"AK PARTİ 2002'DEKİ OYUNA DÜŞTÜ"

Cumhurbaşkanlığı seçimi açısından başarısızlık olarak görmüyorum (Kılıçdaroğlu’nun oy oranı). Ben birinci turda geçilebileceğine inanmıştım. 45 miting yapmışım. 39 miting Sayın Kılıçdaroğlu yaptı. 66 miting de Sayın İmamoğlu yaptı. Organik mitinglerde Sayın Kılıçdaroğlu'na oy istediğimde oluşan alkışı görüyorsunuz. Kalabalık olmuş, az olmuş gibi iddiamız yoktu. Güzel ve coşkulu mitingler oldu. Erzurum'dan sonra ben Sayın Kılıçdaroğlu'nun birinci turda seçimi alacağına inandım ve bunu da belirttim. Böyle gördüğünüz zaman Meclis'in de Millet İttifakı tarafından alabileceğini denk düşürüyorsunuz. Bir bahane uydurmuyorum. Cumhur İttifakı'nda AK Parti 2002'deki oyuna düştü, ilk defa, 21 yılda. Sayın Erdoğan ikinci tura kaldı. Buna karşılık Meclis'i aldılar. Bu Türkiye açısından büyük fayda da getirebilir. Ben inanıyorum Sayın Kılıçdaroğlu'nu seçtireceğimize o zaman yasama ve yürütmede denge ve denetleme olur. O zaman sağduyu Türkiye'ye hakim olur. Hep beraber Meclis'te referanduma gerek kalmadan, bütün partilerin 'evet'i ile parlamenter sisteme geçiş daha kolay, uzlaşı ile olur diye düşünüyorum.

“SAYIN KILIÇDAROĞLU’NU SEÇTİRDİĞİMİZ DE AK PARTİ DE DAHİL OLMAK ÜZERE BU SİSTEMİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ”

Benim derdim şu; biz bu ucube sistemin, burada özne sayın Erdoğan değil Sayın Kılıçdaroğlu da değil. Göreceksiniz en fazla 2 sene sonra özellikle kadınlar 'Meral Hanım haklıymış' diyecekler. Özellikle kadınlar nefes alamayacaksınız. Bu sistem Sayın Erdoğan’ı bu dile sahip bir partiyle el sıkışma durumunda bıraktı. Bunu kaybedersek, bu ucube sistemi bir tartışamayacağız. Sayın Erdoğan'ın son seçimi, bir daha aday olamıyor, bunu bir kenara koyun. Burada çok büyük haksızlık var. Sistemden kaynaklanan abukluklar var. Ben bugün derin yoksulluk çalıştığım Ümraniye'deki evlerden geliyorum. Okulları anlattı çocuklar, şu duvara kafamı vurasım var. Bugün milletvekili diye bir kavram yok, var milletvekili kıymeti harbiyesi yok. Sayın Kılıçdaroğlu’nu seçtirdiğimiz de AK Parti de dahil olmak üzere bu sistemi değiştirebiliriz. Sayın Erdoğan kazandı, sanıyorum 326 civarında milletvekili oldu. Bir dahaki seçime kaç yıl sonra ise Sayın Erdoğan aday olamayacağı için bir oraya bir kişi koyun. Bu tarafta öfkesi artmış, bu yarık, bu fay hattı iyice genişleyecek. 50 yılık siyasi hafızaya sahibim. 21. yüzyılda sizin çocuklarınız bambaşka şeyler konuşurken biz 1947'nin Türkiye'sindeyiz. 1947'yi değiştirmek üzere rahmetli İnönü ile rahmetli Bayar oturdu. Rahmetli İnönü bu değişimi sağladı ve biz çok partili sisteme geçtik. Şimdi tekrar oraya döndük.

"KILIÇDAROĞLU'NUN ÖCALAN'I ÇIKARACAĞI İFTİRASI TUTMUŞ"

Mesela bana PKK'lı dendi. Diyarbakır'a gittiğim zaman da faili meçhulcü… Dürüst bir şekilde söylüyorum; bu işle alay etmeyi tercih ettim. Dünya kadar televizyon kanalı, sosyal medyada büyük bir güç ve devlet gücü inanılmaz bir kampanya olmuş. HDP'nin o masada olduğuna dair bu kadar büyük bir soru işareti olduğunu düşünmemiştim, bu tutmuş. Sayın Kılıçdaroğlu'nun Abdullah Öcalan'ı hapisten çıkarabileceğine dair yapılan iftiralar mesela onların bir karşılığı olmuş.

“BU KADAR BÜYÜK BİR KAMPANYANIN BOCA EDİLDİĞİNİ BELKİ DE İYİ GÖREMEDİK”

3 yıldır esnaf geziyorum. İlk buz gibi karşılandım. Zaman içerisinde o sıcaklığa döndü. Kadına karşı ters davranmıyor bizim insanımız. Bu kadar abukluğun üzerine yürüdüğünüz zaman asıl yapılması gereken, sizler için doğru olanı anlatmaktan geri düşüyorsunuz. Burada bir tercih yapıldı onun dengesini kaçırmış olabiliriz. Seçmen velinimettir. Seçmenin talebi şöyle olmalıydı; biz onu dönüştürememişiz. ‘Bunların söylediklerinin bana ne faydası var?’ Bu ülkede hiç kimse vatan hainliği yapmaz, ülkede kimse PKK ile el ele tutuşmaz. Bir de bu kadar büyük bir kampanyanın boca edildiğini belki de iyi göremedik.

“BENİM EĞER PKK İLE BİR ALAKAM VARSA BUNUN GEREĞİNİ YAPMAYAN BU ÜLKEYE ASIL İHANET EDEN ODUR”

Duran Kalkan uzun uzun bir şeyi (video) kesildi verildi. İkinci bölümü yayınlandı. Dendi ki, ‘En fazla bizimle görüşen Tayyip Erdoğan'dır.’ O kadar çok şey söyleyebilirim ki. Şurada oturup, Tayyip Erdoğan'ı PKK'lı ilan ederim. Hem de karineli. Habur rezaletini sorarım. Bütün fasit dairenin içine girdiğiniz zaman siz unutuluyorsunuz. Sizin çocuğunuz için ne yapmayı düşünüyoruz ne benim ne Kılıçdaroğlu'nun ne Erdoğan'ın cevaplamadığı bir seçim olamaz. Buradan kaçtı iş. Ama özü buydu bu işin. Ben hep burada tutmaya çalıştım. Mansur Bey'le gittiğimiz mitinglerde PKK mevzusunu konuştuk. Benim eğer PKK ile bir alakam varsa bunun gereğini yapmayan bu ülkeye asıl ihanet eden odur. Sizin karşınızda konuşamıyor olmam lazım, gereğinin yapılması lazım.

“HUKUK OKUMAK İSTEYEN GENÇ KIZ KAZANAMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYOR. BU KIZ ANADOLU LİSESİNDE”

Eğitim gitmiş. Parası varsa çocuklarını okutabiliyor aileler. Anadolu lisesinde okuyan bir kız. Ağlarsınız. Öğrencinin geleceği ile ilgili plan yapan öğretmeni inşa etmeniz lazım. Bir öğretmen sözleşmeli, ücretli, başöğretmen, normal öğretmen olamaz. Öğretmeni yaz tatilini yeni değer setleriyle eğitirsiniz. İki gündür eğitim boyutunu görüyorum felaket. Hukuk okumak isteyen genç kız kazanamayacağını düşünüyor. Bu kız Anadolu lisesinde.

Mesela bugün bir kadın, sandık görevliliği yapmış o mahallelerde. ‘Meral Hanım orada AK Parti’ye oy 200 kişilik bir sandıksa 150 AK Parti’ye çıkar gerisi dağılırdı. Şu anda 75’i CHP ve size çıktı, 70’i AK Parti’ye çıktı diğerleri dağıldı’ dedi. 49’lardan 35’e düşmüş bir yapıdan bahsediyorum. Gayret etmemiz lazım. Seçmen patrondur. Seçmeni ikna etmek görevimiz. Eksiğimiz varmış tamamlamaya çalışıyoruz.

“ÇOK MEŞHUR BİR ANKET ŞİRKETİNİN ÜST DÜZEY YÖNETİCİSİ BİLGE YILMAZ HOCAYI ARAYIP ‘MASA MESELESİ’ OLDUĞUNDA 'İSTİFA ET BU PARTİDEN' DEMİŞTİR”

(Anketlerin manipülasyonu olabilir mi?) Anketlerde Sayın Kılıçdaroğlu birinci çıktığında borsa yükselmişti. Dolayısıyla ekonomi onu satın almıştı. Perşembe günü ne kararlar alındı, bu da başka bir durum. Anketler doğru mu eğri mi onu bilemem. Anket şirketi sahiplerinin temel sorunu, istisnalar kaideyi bozmaz, onların her biri Türkiye’deki çalıştıkları siyasi partilerin yöneticilerini, görüşüyorlarsa genel başkanlarını siyasi iletişim açısından tanzim etmeye çalışıyorlar. Hata burada. Orada bilim kayboluyor. Çok meşhur bir anket şirketinin üst düzey yöneticisi Bilge Yılmaz hocayı arayıp ‘masa meselesi’ olduğunda 'istifa et bu partiden' demiştir ve biz kendisiyle çalışıyoruz. Bunlar olamaz. Bu bilime, ahlaka yansıyor.

“O SORU İŞARETİNİ GİDERECEK BİR DİL BENİMSENDİ, ÖNERİSİ DE SAYIN KILIÇDAROĞLU’NDAN GELDİ”

Seçmenin kafasına bir soru işareti takıldığını söylediğiniz benim de önemli bir ölçüde katıldığım, o soru işaretini giderecek bir dil benimsendi, önerisi de Sayın Kılıçdaroğlu’ndan geldi. Tek dil. İkincisi; Sayın Kılıçdaroğlu'nun İnce, Oğan, Ümit Özdağ ile görüşmesiyle ilgili tam yetkiyi verdik. Ben görüşmedim hiç kimseyle ama bu arkadaşlarımızın destek vermesine itirazımın olmadığını ilk önce ben söyledim. Çarşamba günü toplantı yaptık. 2 bin sandık civarında itirazımız vardı. 4 şehirde itirazımız vardı. İkisi hala sürüyor. Bütün bu çalışmaları basınla paylaştım.

“O GÜÇ GÖSTERİLERİNİ BÜTÜN PARTİLER YAPTI. ŞİMDİ BİREYE DOKUNMA ZAMANI”

(İkinci turda tersine dönmesi mümkün mü?) 1 milyonun biraz üstünde geçersiz oy var. 1 milyon 37 bin. Katılma oranı yüzde 87. Sayın Kılıçdaroğlu 44.88 almış 24 milyon 595 bin oy. Sayın Erdoğan 49.5 27 milyon 133 bin 849 oy almış. Aradaki fark 2,5 milyon civarında. 64 milyon kayıtlı seçmen küsuratı da var oy kullanan 55 milyon 833. Böyle baktığınız zaman potansiyel seçmen 12 milyon oy vermemiş. Bu seçime iki taraf da sıfırdan başlıyoruz. Cumhur İttifakı'nda da BBP, MHP, Yeniden Refah gibi partiler ayrı girdiler. Bizim Millet İttifakı'nda ise CHP ve biz ayrı ayrı girdik. Ben bir oy Kemal’e bir oy Meral’e diye formüle ettim. Çeşitli kafa karışıklıkları her tarafta olabilir. Bugün sadece iki kişi için oy istenecek. Daha sadeleşti konu. Arada 2,5 milyon rakam olduğu için mikro seviyede bire bir, şahıs olarak temasla bu işi sağlamak. Mitingler yaptık. O tamam. Trabzon'a defalarca gitmişimdir. Böyle bir mitinge ilk defa şahit oldum. İnanılmaz kalabalıktı. O güç gösterilerini bütün partiler yaptı. Şimdi bireye dokunma zamanı. Şimdi 50 bin genç yeni oy kullanacakmış. Bunlardan iki gençle karşılaştım ‘mami’ diyorlar bana. 'Mami ne söylüyorsun, Sayın Kılıçdaroğlu'na oy vermek için ikna et beni' dedi.

"2018'DEKİ OYUMUZUN AYNISINI ALDIK"

(Babacan’ın anayasa değişikliğine ilişkin açıklamaları üzerine) Kastettiği muhtemelen öyle bir şey değil. Millet İttifakı Cumhur İttifakı üzerinden olmuştur. Çarpıtmaya müsait cümleler kurmamamız gerekiyor. Çok kritik bir süreçten gidiyoruz. Oradan ne anlaşılır, Sayın Erdoğan'a yeşil ışık. Benim ağzımdan böyle bir şey çıksaydı Türkiye birbirine girmişti. Meral Hanım Sayın Erdoğan'a göz kırpılıyor diye. Millet İttifakı'nın bünyesindeki siyasi partilerin toptan bir özeleştiri yapması diye bir kavramını doğru bulmuyorum. Ama biz 2018'deki oyumuzun aynısını aldık. 43’tü 44 milletvekili çıkarmış oluyoruz. Bütün bu kararları oylayarak aldık. Dolayısıyla aynı kaldık. Olumlu yönden bakarsanız bizim yüzde 10'lik kemikleşmiş oyumuz var ama bizim daha yüksek oy almamız gerekiyordu. Bugün itibariyle bir genelge imzaladım gönderdim. 24-25 Haziran'da olağan büyük kongre yapacağız. Bu benim sorumluluğumdadır. Sorumluluk bana aittir, başarı olarak kabul ediliyorsa herkesindir. Başarısızlıksa benimdir. İtirazı olarak arkadaşlarımız yan yana gelir 1, 2, 3 aday çıkarır yarışılır kim kazanıyorsa ona eyvallah denir. (Siz adaysınız) Elbette adayım.

Masadaki mevzu da partimizin bilgisi dahilinde, sonraki aşamada parti yöneticilerimizin bilgisi dahilinde. Yani ben kafama göre takılmadım. Bundan dolayı problem yaşamışsa partimiz 10 ay sonra belediye seçimleri var. Bütün bunları kendi iç bünyemizde konuşacağız. Cumhurbaşkanlığını aldığımız halde de bunlar olacak.

“SONUÇ İTİBARİYLE ANAHTAR MİLLETTİR, SEÇMENDİR”

(HDP kilit parti deniyordu ama artık milliyetçi seçmen kilit diye bir değerlendirme yapılıyor. Öyle mi?) Bu kutuplaşma işlerinden bıktık ama böyle bir sonuçla karşılaştığımız gerçekliktir. Bir el Türkiye’de kötü anlamda söylemiyorum, komplo anlamında söylemiyorum, HDP'nin dışında HDP’yi tanzim etmeye kalkışan genellikle de Türki kişilerin, yazar-çizer kesiminin ısrarlı bir şekilde anahtar, kilit her neyse HDP'nin olması gerektiğini çekiçle vura vura götürdüler işi. HDP'nin Cumhur İttifakı'nın bileşenleri tarafından PKK ile özdeşleştirip çünkü PKK bir terör örgütüdür diyemediği için bu defa bizim kafamızda çekiç olarak özellikle İYİ Parti üzerinde bir çekiç olarak kullanılması. Benim bulunduğum yerde ne FETÖ ne İBDA/C ne PKK ne de Hizbullah olur. Bunları söylemek bile insana kendini kötü hissettiriyor. Cumhur İttifakı da HDP'yi sopa olarak kullanırken diğer taraftan Kürtlere hakaret edildi. Kürt eşittir PKK'lı oldu bu ülkede. Sonuç itibariyle anahtar millettir, seçmendir. Dolayısıyla o seçmenin Kürt, Türk, HDP'ye, İYİ Parti'ye, CHP'ye, AK Parti'ye, MHP'ye oy vereni de seçmenin hayallerini, hedeflerini duymak gerekir.

“15’LERDE KONUŞULAN BİR İYİ PARTİ ONUN ÜSTÜNE ÇIKMASIN VE MİLLET İTTİFAKI’NIN BİLEŞENLERİNİN MECLİS’TEKİ SAYISI HDP İLE TAMAMLANSIN İSTEDİLER AMA OLMADI

Türkiye'de bir insan kitlesi var ki, sayısı çok değil. Onlar da beğendikleri siyasi partileri, herkesi mecbur bırakmak istiyor. Bu dönem beğendikleri parti HDP’ydi. Daha önce sayın Erdoğan'ı tanzim etmeye kalkıştılar. Sayın Erdoğan onları kapının önüne koydu. Burada mümkünse 15’lerde konuşulan bir İYİ Parti onun üstüne çıkmasın ve Millet İttifakı’nın bileşenlerinin Meclis’teki sayısı HDP ile tamamlansın istediler ama olmadı. Bunların anlamı şu; halkı tanımıyorlar, insanları bilmiyorlar. O benim gittiği evlerin içine girmemişler, ayaklarının altına rutubet değmemiş. Bugün bir çocuğa sordum 'ne istersin oğlum' dedi. TOKİ'den ev istedi. Satın almak için değil, o iğrenç evden kurtulmak istedi.

Ben Atatürkçüler azaldı, çoğaldı (Meclis’te) kısmına bir şey diyemem. Oy için burayla (HÜDA-PAR) el sıkışacak kadar işi götürürseniz, bu tarafı da sürekli olarak HDP ve PKK üzerinden tanzim etmeye çalışırsanız sonuç itibariyle bu ülkede insanlar birbirinden uzaklaşır. Kürtler eşittir PKK'lı haline döner, bu yanlış. Eğer öyle bir şey olsa Güneydoğu'da ne durumda olacaktık biz. İYİ Parti saldırıya uğradı. Çok pis bir dille karşılaştık. Bunu yanlış bulduğumu ifade etmek istiyorum. Atatürk'ü sevmek, Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmak, ülkede her vatandaşın refah içinde yaşamasını istemek, milliyetçilik anlayışının öne çıktığını söyleyebilirim. Bundan çok mutluyum.

“SAYIN KILIÇDAROĞLU'NA KEFİLİM NE ABDULLAH ÖCALAN'I ÇIKARIR NE PKK İLE EL SIKIŞI NE HABUR REZALETİNİ YAŞATIR NE DE FETÖ İLE EL SIKIŞIR”

İYİ Parti açısından başından beri ayrıştırmanın dışında olmaya gayret ettik. Bu makul dilin, kapsayıcı dilin yanında durmanın Türkiye'nin bütün siyasi partilerinin onlarından bu işin içine dahil olmasını diliyorum. Seçmenden ricam şudur; terörle mücadele yapmış bir şahıs olarak net bir şekilde şunu söylüyorum, Güneydoğu’da Kürtler devletinin, polisinin yanından yer almamış olsaydı Güneydoğu’da neyi konuşacaktık? Dolayısıyla Kürtlere karşı dilimizi dikkatli tutacağız. Ben Sayın Kılıçdaroğlu'na kefilim ne Abdullah Öcalan'ı çıkarır ne PKK ile el sıkışı ne Habur rezaletini yaşatır ne de FETÖ ile el sıkışır. Seçmenimizden ricam şu; Kılıçdaroğlu'na oy versinler onu seçelim. Parlamenter sisteme ülkenin geçmesinin elzem olduğuna Allah şahittir, kalpten inanıyorum.

Sayın Kılıçdaroğlu'na oy istiyorum varsa bir önemi kefalet koyuyorum. Bu basit bir şey değil.  PKK, Apo, FETÖ ile asla bir terör örgütüyle yan yana gelmeyeceğine dair…MHP Kocaeli İl Başkanı olmuş bir abinin kız kardeşi olarak söylüyorum bunu.

(Ümit Özdağ’ın yarın yapacağı açıklama üzerine) Sayın İnce ile ilgili bir kulis bilgim var aynı sizin gibi. Sayın Ümit Özdağ beyefendi ile ilgili Kemal Bey'le yaptığı konuşmadan, parti bünyesinden, takip eden arkadaşlardan…Sahadaydım oradan buraya koştum geldim. Kemal bey ile konuşmadık. Arkadaşlarımın öğrendiği birlikte metin üzerinde çalıştıklarına dair. Bir mutabakat metni olacağına dair. İçeriğini bilmiyorum. Arkadaşlarımdan aldığım bilgi. Kılıçdaroğlu ile bir görüşmem olmadı. Sahadan buraya geldim. Sığınmacılarla ilgili Türkiye’de Sayın Özdağ en başından beri bu konuya dikkat çeken bir arkadaşımızdır, partimizdeyken de aynı şekildeydi, ayrıldıktan sonra da bu hakkını teslim ettik.

“EKONOMİNİN ESAS PATRONU GÜVENDİR. EN BASİTİNDEN KEMAL BEY KAZANACAK ANKETLERİNE İNANILDIĞI ANDA BORSA NE OLDU”

Millet İttifakı bileşenlerin tümümün ekonomi kadroları muhteşem. Bizde Bilge Bey, Ümit Özlale, Birol Aydemir, Cihan Paçacı, İsmail Tatlıoğlu, Ayfer Yılmaz var. Çok iyi ekonomistimiz var. Böyle bir sisteme ekonomi çok kolay. Ekonominin esas patronu güvendir. En basitinden Kemal Bey kazanacak anketlerine inanıldığı anda borsa ne oldu? Sayın Erdoğan ikinci tura kalınca perşembe günü neler oldu hatırlayın. Kredi limitleri düştü, kredi kartlarıyla ilgili ödemeler ne oldu? Seçim boyunca sürekli vaat verildi. Vaatlere ilişkin neyin nasıl yapılacağına dair tek kelime edilmedi.

“O İNSANLARA OY VERDİĞİ İÇİN BIRAKIN HAKARETİ ELEŞTİRME HAKKI BİLE YOKTUR. BEN NİYE AZ OY ALDIM DİYE TARTIŞAMAZSINIZ”

Sosyal medyada yer alan arkadaşlarımız seviyorlar orada insanları gagalamayı. Deprem oldu. Ben deprem yaşamış bir insanım. Berbat bir şeydir. Çok zor atlatıyorsunuz. Deprem olduğunda İstanbul'daydım. İzmit'e nasıl gittiğimizi bilemedik. İzmit'in yarısı yıkılmış. Annemleri, kayınvalidemi bulmak vs. bir sürü şey geçirdik. Ben orada kaldım. Orada birliktelik olması gerekiyor. Arama kurtarma çalışmalarını düdüklü arabalarla gittiğiniz için engelliyorsunuz. Bu kutuplaşma orada da yaşandı. Çift taraflı oldu bu mevzu. Orada siyasi partilerin birbiriyle ilişkisi kırmızı kuvvetler mavi kuvvetler gibi oldu. Kocaeli'nde şu olmuştu. Hasan Gemici Bey İzmit'ten bakandı. Osman Pepe Refah Partisi milletvekiliydi. Diğer partilerin milletvekilleri her sabah 09.30 Hasan Gemici bizimle toplantı yapar, gerekli kararları alırdı. İktidar bunu yapamadı. Sosyal medya üzerinden muhalefet ise 'hadi hadi' diyen sistem oldu. Sonuçta depremzedenin derdine çare olmak için kakofoni oluştu. Bunu söylemek zorundayım. O insanlara oy verdiği için bırakın hakareti eleştirme hakkı bile yoktur. Ben niye az oy aldım diye tartışamazsınız.

İKİ BELEDİYE BAŞKANININ ÇOK BÜYÜK KATKISI OLDUĞUNA İNANIYORUM”

İki belediye başkanının çok büyük katkısı olduğuna inanıyorum. Seçim esnasında su sayaçlarını DHKP/C'liler okuyacaktı. Seçimi kazandılar böyle bir şey söz konusu olmadı. İftiraların gerçekleşmediğini ispatlayan alanlar bunlar. Sosyal yardımlar kesilecek diye iddialar vardı. Ankara'da hangi yoksul eve girerseniz girin, ayda 1 kilo et aldığınız Ankara Belediyesi'nin verdiği bir kart var. Ankara çiftçisi 4,5 milyar TL kazandı. Bu iki arkadaşımızın somut yaptığı işleri konuşma imkanımız oldu bu iftiraların karşısında.

“BİZ GÜNEY ORDUSU KURACAĞIZ EGE ORDUSU GİBİ…GÜNEY ORDUSU O SINIRLARI KORUYACAK”

Suriye'nin iç işlerine karışmanın getirdiği sonuç bazı arkadaşlara göre 11 milyonluk sığınmacı. Aynı toprakta doğmuş, aynı kültürün sahibi 8 milyon yekpare bir yapıdan bahsediyorum. Hiçbir ülke bunu kaldıramaz. Sizin 36 bin askeriniz dışarıda. Biz Ege ordusu gibi Güney Ordusu kuracağız. Güney Ordusu o sınırları koruyacak. O ilden bu ilen asker toplamadan orada bir komutanlık kuracağız. Başındakinin orgeneral olduğu komuta merkezi. Hani var ya Ege Ordusu. 1. Ordu, 2. Ordu, Güney Ordusu. Sayın Erdoğan'ın bütün sınırların kevgire döndüğü noktada bekayı muhafaza etmeleri mümkün değil. 7 trilyon dolarlık ticaret hacmi olan sınırdaşlarımızla kavga ettik. Mısır'la kavga ettik, kimin işine yaradı? Yunanistan'ın. Mavi vatanın yarısı gitti. Şu anda ilişkinin onarılmasını olumlu buluyorum. Niçin kavga ettik? Cevabı yok.

"BÜTÜN VERİLERİN CHP'YE GÖNDERİLMESİ TALİMATINI VERDİM"

Bizim kendimize dair sistemimiz vardı oradan takip ettik. Bizim ıslak imzalarımız, kendi listelerimizden girilen her yerden ıslak imza geldi. Aksaklıklarımız oldu. Bazı yerlerde sandık kuruluna gönderdiğimiz arkadaşlarımızın o görevi alamama gibi aksaklıklarımız oldu. Bu başka bir şey. Aynı İstanbul seçimlerinde olduğu gibi nasıl o imzalar alındı 13 bin 500 oy farkı bile ortadan kaldırılamadığına göre, burada da sandık başında bütün üç kağıtlar, hileler sandığın başında olur. Sandıkta duracaksınız, ilçe seçim kuruluna kadar gidip görevini yapacaksınız. İYİ Parti olarak söylüyorum burada bazı aksaklıklar oldu ama oyumuz çalındı diyemem. Bütün gençlere şimdi verileri CHP'ye verilmesi talimatını verdim. Diğer siyasi partiler de aynı. Gönüllülük sayısı artmış durumda. Gençler hem CHP'ye hem bize sandık görevlisi olmak üzere geliyorlarmış. Sandığa gitmemiş vatandaşlarımızdan, Sayın Oğan'a oy vermiş kardeşlerimizden sayın Kılıçdaroğlu'na oy vermelerini istiyorum.

"KADINLARI SAHİPLENDİRMEK NE DEMEK?"

Samimi bir hayvanseverim. Aktivist denemez ama yardım edicilerindenim. Türkiye'de bu konuda ne kadar çalışan insan varsa dolaylı tanıyorum. Bir erkekle bir hayvanın evliliği dünyada yok. Bunlar tutmadı. HDP ve PKK üzerinden Kürtlerin eşittir PKK'lı haline getirilmesi şuuraltında burada gay ya da yönelimi farklı bireylerin ölüm korkusu hissetmesine sebep oldu. Hangi yönelimde olursa olsun, bir insan, hangi cinsiyette olursa olsun, doğduğu andan itibaren hakları mevcuttur. Siz gay bir bireyden hoşlanmayabilirsiniz, oğlunuzun, kızınızın böyle bir yönelimi olmasını istemezsiniz bu başka bir şey. Bir yönetici olarak onlara sopa attırmak istemezsiniz. Her türlü konu kadın üzerinden gidiyor. 7 sene Meclis'i yönettim. Yasakladığım bir şey vardı. Espri, şaka vs. gibi kadın üzerinden kim yapıyorsa Meclis'ten atıyordum. Sahiplendirmek ne demek. Şimdi küfredeceği, dangalak diyeyim. Böyle bir durum olabilir mi? Sokakta gezemiyor kadınlar. 21. yüzyılda yaşıyoruz…” (ANKA)