Canlarım, kanaatim o ki:

Türkiye ekonomisi ilk çeyrekte %5.7 büyüdükten sonra:

Önümüzdeki aydan itibaren dezenflasyonun başladığına tanık olacağız...

Yani...

Fiyatlar yine artacak ama...

Aylık %7 değil de %3-4 gibi artacak...

Eş zamanlı olarak...

(Program uygulanmaya devam ederse...).

İşsizlik artacak (Bakınız: Philips eğrisi...).

Bilhassa açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan milyonlarca tüketici, piyasalardan çekilecek...

Üretici satamayacağı malı ve hizmeti üretmeyecek...

Ekonomik durgunlukla birlikte...

İflaslar başlayacak...

Çöp kredileriyle bazı bankalar batacak...

Ama...

Şimşek zannediyor ki:

Bunların sonunda:

Yeniden, yatırım ve istihdam artışıyla birlikte ekonomi canlanacak...

Bu arada:

Fiyat istikrarı gelecek...

Canlarım...

Şu yaşıma gelinceye kadar, sayısını unuttuğum kadar çok:

İstikrar programı uygulamalarına tanıklık ettim...

Yani stagflasyon (Hem durgunluk ama hem de fiyat artışlarına devam) süreçleri yaşadım...

Ve...

Acılarını bizzat çektim...

O deneyimlerime dayanarak diyorum ki:

Ekonomi yakında durgunluğa girecek...

Ancak...

Kabağın büyüğü heybede...

Yani...

Bu günler iyi günlerimiz...

Asıl acıları:

Ekimden sonra yaşayacağız...

GÜNÜN SÖZÜ

“Dalkavuklara asla değerli şeyleri emanet etmeyin, çünkü kriz zamanlarında gemiyi ilk terk edenler onlar olur...”.

Sahibi bilinmiyor

KAYNANANIZ MERYEM’SE...

Mehmet Şimşek’in uygulayacağı Friedmancı sıkı para politikasının acısını gelecekte:

Cebimizi delip midemize indiğinde daha çok hissedeceğiz...

Zira...

Mehmet Şimşek’in uygulamaya koyduğu Friedman’ın sıkı para politikaları daha önceki uygulamalarında bakın ne gibi sonuçlar doğurdu?..

24 Ocak 1980’den 8 ay sonra, 12 Eylül’de...

Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren komutasındaki kuvvet ve ordu komutanları:

Darbe yaptı...

5 Nisan 1994’ten yaklaşık 1.5 yıl sonra...

1995 yılında yapılan erken seçimde Siyasal İslam’ı temsil eden RP, meclisin birinci partisi oldu:

Demokrasinin ve laik devletin çivisi çıktı...

14 Nisan 2001’den 1.5 yıl sonra:

2002 erken seçimlerinde Siyasal İslam’ı temsil eden AKP tek başına iktidar oldu...

İktidarı halen sürüyor...

Yani canlarım:

Hep aynı yanlışı yapıp doğru sonuç almayı beklemek:

Kaynananızın, eşinizi:

Hz. Meryem gibi doğurduğuna inanmaktır...

UMURUNDA BİLE DEĞİL

Canlarım lütfen not ediniz...

Mehmet Şimşek’in uygulamaya niyetlendiği politikalar...

Politikacı karakteri, devlet insanı şahsiyetine ağır basan politikacılar yönetiminde uygulanamaz...

Çünkü...

Erdoğan ekonomide iyileşme aramıyor...

Arasaydı:

Ekonomik durgunlukların zorluğunu, yoksul ve dar gelirli milyonların çektiğini bilir...

Ekonomi yönetimini bir döviz bulma uzmanına değil...

Ekonomiyi bir bütün olarak kabul edip ona göre çözümler üretip uygulamaya koyacak bir:

İktisatçıya emanet ederdi...

AVANSA DEVAM AMA

Canlarım...

Ekonomik durgunluklar tabii ki zor zamanlardır ancak...

Doğru hükümetler döneminde:

Doğru seçilmiş ekonomi yöneticileri...

Doğru politik kararlar...

Doğru stratejik adımlarla desteklenebilirlerse:

Durgunluk aşılabilir...

Oysa Mehmet Şimşek’ten istenen ekonomiyi düzlüğe çıkarması değil:

Döviz bulması...

Erdoğan o nedenle ekonomi yönetimini bir iktisatçı teknokrata değil:

Bir finans uzmanına emanet etti...

Şimşek (Şimdilik) düşük kur yüksek faizle sıcak para bulabiliyor gibi...

Ama...

Gelen paralar çantada değil daldaki keklik...

Erdoğan’ın beklenen çıkışlarından (Rahip Brunson olayı meselâ) biri...

Bütün keklikleri daldan uçurabilir...

Her ne kadar Mehmet Şimşek’e 1 Ekim’e kadar avans verdimse de...

Bunları da arşivlere girsin diye yazmalıydım...

Çünkü...

Şimşek’in bu politikaları, hem de AKP-MHP-İYİ Parti ortaklığında uygulayıp uygulayamayacağını:

Önümüzdeki dört ayda ancak anlayabileceğiz...

AVRUPA’NIN YÖNÜ NEREYE?

Her 5 yılda bir yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri, kıtadaki politik peyzajın önemli bir göstergesidir...

Bu seçimler:

Avrupa Birliği’nin demokratik yapısının ve üye ülkelerin politik eğilimlerinin yanı sıra...

Avrupa’nın geleceği ve iç dinamikleri hakkında önemli ipuçları sunar.

Geleneksel olarak, Avrupa Halk Partisi (EPP) ve Sosyalistler/Demokratlar İttifakı (S&D) en büyük gruplar arasında yer alır ancak...

Son yıllarda popülist ve aşırı sağ partilerin yükselişi, mevcut siyasi manzarayı önemli ölçüde etkiledi..

Yeşiller ve Liberal gruplar da giderek artan bir etkiye sahip...

Son yıllarda Avrupa’da görülen siyasi değişimler, Avrupa Parlamentosu son seçim sonuçlarını da etkilemiş olmalı...

Mesela, bilhassa Suriye iç savaşı ve Afganistan’ın Taliban’ın eline geçmesiyle hızlanan göç...

Mesela, ekonomik belirsizlikler...

Çevreyle ilgili endişeler ve...

Kültürel kimlik tartışmaları...

Bunlar:

Seçmenlerin tercihlerini etkileyen önemli faktörler...

Bunun sonucunu son seçimlerde hep birlikte gördük:

Geleneksel siyasi partilerin gücü azaldı...

Popülist ve yabancı düşmanı, ideoloji partilerinin yükselişi sürdü...

Gelecekte de bu etki devam edeceğe benziyor...

Yine de karamsarlığa kapılmak için henüz erken olduğu kanaatindeyim...

Çünkü...

Her ülkede ve her seçim bölgesinde farklı faktörler etkili olabiliyor...

Burada önemli olan şu:

Almanya’da yaşayan Türkler, Alman ırkçılarının nefret ettikleri DAVA Partisine oy vermiş gibi görünüyor...

Bakalım, Türkiye’ye etkisi nasıl olacak?..

DÜNÜN X’İ

CEM TOKER

@tokcem

Avrupalı, sığınmacı denen çapulcu istilasına dün sandıkta “HAYIR” dedi.

Konuksever yüce Türk milleti en ağır ekonomik kriz ortasında bile “Kardeşlerimize 40 milyar dolar harcadık, gerekirse bir 40 daha harcarız” diyen siyasetçiye geçen sene sandıkta “EVET” dedi.

Vıdı vıdı yok!!

ERDOĞAN’IN YALAKALARI...

Padişahın biri, patlıcanı çok severmiş.

Ne zaman:

“Şu patlıcan musakkaya bir türlü doyamıyorum” dese, dalkavuğu da;

“Aman padişahım, siz söyleyince ağzımın suyu akıyor. Akşam olsa da yesek” dermiş...

Padişah imambayıldıdan söz edecek olsa;

“Padişahım, şu imambayıldıyı icat edenin mekanı cennet olsun, nefis bir yemek, insan yemeye doyamıyor” dermiş...

Padişah; masada ne zaman patlıcanlı bir yemeği övse dalkavuğu da aynı yemeği övermiş...

Gün gelmiş padişah patlıcanın sadece yemeğinden değil, adından bile nefret eder olmuş...

Birileri “patlıcan” der demez sözünü keser...

İnsan olanın, o sebzenin hiçbir yemeğini yememesi gerektiğini anlatırmış...

Dalkavuk durur mu?..

Patlıcanı yerin dibine batırır hatta:

“Aman padişahım, bu mübarekten yapılan bütün yemekleri yasaklamak lazım” dermiş...

Bu konuşmaları duyan biri dayanamamış ve padişahın olmadığı ortamda, dalkavuğa sormuş:

“Yahu, sen bir zamanlar patlıcanı metheder ve adeta göklere çıkartırdın. Şimdi ise patlıcanı ve yemeklerini kötülüyorsun. Nasıl olur da bu kadar değişebilirsin hayret!..”

Dalkavuk:

“Beri bak arkadaş” demiş ve devam etmiş, “ben patlıcanın değil, padişahın dalkavuğuyum. Anlamadın mı?..”.

SÖZCÜ yazarlarından Deniz Zeyrek, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve İslam’ın yüz karası riyakarlara:

“Bir kere de Cumhurbaşkanı’na, ‘hani nas vardı, bu faiz oranları ne böyle?’ diye sormuyorlar” diye seslenmiş...

Deniz’ciğim onlar nasların değil:

Erdoğan’ın yalakaları...