Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Meğer Cumhurbaşkanına hakaret etmişim...

Yanda gördüğünüz fotoğrafta, Putin ve Erdoğan, “siyasi balayı” günlerinde:

Dondurma yalıyorlar...

Ve ben...

Bu dondurma yalama sahnesini...

Videomda anlatmışmışım...

Anlatırken de...

“Erdoğan dondurmayı yalayarak yedi” demişmişim...

Ve sıkı durun lütfen...

“Erdoğan dondurmayı yalayarak yedi” diyerek de:

Cumhurbaşkanı’na hakaret etmişim...



İnanmayacaksınız ama...

O nedenle:

Ceza mahkemesinde yargılanıyorum...

Ve büyük ihtimalle de:

Mahkûm olacağım...



Duruşmada, Savcı suçlamayı okuyunca güldüm tabii...

Bu iddiayı yapıp hapse girmemi isteyen genç Savcı’ya gülerek sordum:

“Bu cümleyi videolarımdan birinde mi kullanmışım?..”

“Evet...”.

“Videomun linki orada var mı?.. Varsa lütfen söyleyin ve izninizle hemen cep telefonumdan bulayım ve önüne arkasına bakalım...”.



Sıkı durun lütfen...

Çünkü...

Merhum Uğur Mumcu’nun, 12 Mart dönemindeki yargılanmaları sırasında yaşanan garabet gibi bir cevap geldi Savcı’dan:

“Videonun linki yok ama CİMER’e şikâyet eden vatandaş bunları söylediğinizi duymuş...”.

“Youtube kanalımda 3600 (O tarihte 3600 idi bugün 3800’e yaklaştı) tane videom var ve böyle bir video çektiğimi hatırlamıyorum, KORKUSUZ’daki köşemde yazmış olabilir miyim diye düşünüyorum ama onu da hatırlamıyorum...”

“Hayır, Youtube videolarınızdan birinde söylemişsiniz...”.

 “Hatırlayamadım ama deyin ki söylemişim... Bir cumhurbaşkanının dondurmayı yalayarak yediğini söylemek hakaret mi?..”.

“Siz hakaret amacıyla söylemişsiniz...”.

“Nasıl yani?..”.

“Kelimeyi söylerken vurgu yapmış ve genel ahlâka aykırı bir kelimeyi ima etmişsiniz...”.

“Beyefendi, ciddi olamazsınız...”.



Burada Yargıç devreye giriyor ve beni:

Savcı Bey’e karşı daha saygılı olmaya davet ediyor...





Bu defa Yargıca çeviriyorum bakışlarımı:

“Savcı Bey’in bana yaptığı saygısızlık değil mi Hanımefendi?” diye soruyorum...

Bu kez hem Savcı ve hem de Yargıç:

Kendilerine “Hanımefendi” ya da “Beyefendi” gibi sıfatlarla hitap edemeyeceğimi hatırlatıp...

Beni, uyarıyorlar...



Sözümün özü canlarım...

Cumhuriyet tarihimizde örneği var mı bilmiyorum...

Ancak ben...

Bu:

“Cumhurbaşkanına hakaret” olduğu iddia edilen suçlamadan dolayı halen beraat etmiş değilim...

Yargılama sürüyor...



Eğer bu dosyadan dolayı:

Mahkûm olursam...

Cezaevine, elimde dondurma külahı olduğu halde...

Ve...

Dondurmamı yalayarak gireceğim...

BURADA OLMAZ DEMEYİN...


Ey iktidar sahipleri!..

Ey iktidar gazetecileri!..

“Hak, hukuk, adalet, kardeşlik, özgürlük” gibi değerleri önemsemeyebilirsiniz...

Ancak...

Şunu da unutmayın:



Seçmenlerinizin de bu değerleri önemsemediği dönemler:

“Askıda ekmek” olmadığı...

Ekmeğin tanesini 2 lira daha ucuza satın alabilmek için...

Karda, kışta, yağışta ekmek kuyruklarında beklemediği...

Ay sonunda eline geçen maaşının dörtte üçünü:

Barınmak (Kira)...

Isınmak (Yakıt)...

Aydınlanmak (Elektrik)...

Ve...

Yıkanmak (Su) için harcamadığı...

Elinde kalan maaşının dörtte biriyle ise:

Evinin diğer tüm ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olmadığı dönemlerdir...



Ve bu gerçekleri asla unutmadan...

Tarihteki bütün halk ayaklanmalarının:

“İş, ekmek, hürriyet” diye haykıran milyonların...

“Eşitlik, kardeşlik, özgürlük” diye haykıran binlerce aydının peşine takılmasıyla gerçekleştirildiğini:

Hatırlayın...



“Bizde olmaz” demeyin...

Burası Türkiye...

Bu topraklarda:

Türk Müslümanları yaşıyor...

Onların...

Ne zaman?..

Ne yapacakları?.. Belli olmaz...

ABARTI...




Gördüğünüz fotoğraflardan birisi eski Türkiye’nin tarımını anlatıyor...

Diğeri ise: AKP Türkiye’sinin bugününü gösteriyor...



Ve bu fotoğrafların ikisinde de abartı yok...

Abartı...

Bu iki acı gerçeğe rağmen halen:

“Ekonomimiz uçuyor, mükemmel bir liderlik sayesinde ekonomimiz çok başarılı yönetiliyor” açıklamalarında...

YAZIK EDİLİYOR...


Dünyanın en güzel coğrafyasında...

Dünyanın en geniş değilse de...

Potansiyeli en yüksek imkânlarıyla...

Tam da...

Çağdaş uygarlıklar seviyesine:

Çıkmak üzereyken...

Geri döndürülen bu ülke insanlarına:

Yazık ediliyor...



Dört yıl önce...

Halkın %52’lik bir bölümünün...

Bu siyasal ve sosyal geri dönüşü onaylaması...

%48’lik seçmen kitlesinin hassasiyetlerinin görmezden gelinmesine:

“Gerekçe” olamaz...

Olmamalı...

28 ŞUBAT YARGISI...


“28 Şubat Darbe Girişimi” denilen süreçte, İBB Belediye Başkanı Erdoğan’ın:

Siirt’te okuduğu şiir yüzünden yargılanmasını...

Ve...

Yargılanma bahanesiyle görevden alınmasını:

Hem Öncü isimli gazetede...

Ve hem de...

btv isimli televizyon kanalında eleştirdim...



“Suç olan fiili övme” suçlamasıyla savcılık soruşturması geçirdim...

Savcılık, “takipsizlik kararı” verdi...



Erdoğan’ın yargılanma gerekçesini:

“Hukuksuzluk” olarak tanımladığım için yapılan savcılık soruşturması sonucu:

Ağır ceza mahkemesinde yargılandım...

İlk duruşmada beraat ettim...



Bugün ise...

İpe sapa gelmez suçlamalarla...

Mahkûm ediliyorum...



O nedenle...

28 Şubatçıların baskı(!) modelini:

Çok arıyorum...

Çooookkk...

ÖNÜMÜZE BAKALIM...


28 Şubat sürecinde, benimkilere benzer bir savcılık soruşturması da dönemin Kanal 7 televizyonu ana haber sunucusu Ahmet Hakan aleyhinde başlatıldı...

Yanılmıyorsam...

O konuda da savcılık takipsizlik kararı verdi...

Ya da kovuşturma açılsa da ilk duruşmada beraat çıktı...

[caption id="attachment_335762" align="alignnone" width="600"] Ahmet Hakan[/caption]



Şimdi bakıyorum da Ahmet Hakan o günleri unutmuş gibi yapıyor...

28 Şubat sürecindeki özgürlükleri bugün mumla aradığımıza ilişkin tek cümlesi yok...



Ey Türkiye Cumhuriyeti Yargısı...

“28 Şubat darbe girişimi” yalanlarını bitirin artık...

Emekli generalleri de tahliye edin...

Ulusça önümüze bakalım...

DÜNÜN TİVİTİ...


Prof. Dr. AHMET SALTIK MD, MSc, BSc

@profsaltik

Masum insanların katili olmayın!

Erdoğan ve Koca’ya Turkovac çağrısı:

Politik kaygılarla ve algı yönetmek için yapılan bir girişim.

TURKOVAC biyolojik sıvıdan ibarettir.

Bir hekim olarak utanç duyuyorum.

Bakanlık ve iktidar insanlığa karşı suç işliyor.

Er ya da geç hesap sorulur.

NERESİ BENZİYOR BİRBİRİNE?..


Öylesine vasatın altına indi ki, toplumun geneli...

Onlara değil...

Vasat üstünde kalmakta direnen diğer milyonlara acıyorum...



Vasatın altında kalan güruh ve sözcüleri...

6 siyasi partinin ittifakını aşağılamak için diyorlar ki:

“Altı tane birbirine benzemez...”.



Oysa...

Bilmiyorlar ki:

Demokrasileri demokrasi yapan:

Birbirlerine benzemeyen partilerin ittifakıdır...



Burada asıl olan...

İttifakların:

Bencil hesaplar nedeniyle değil...

Toplumun ve ülkenin çıkarları için...

Ve...

Temiz hukuk ahlakıyla yapılması...



“Milliyetçiliğin her türünü ayaklarımın altına alıp ezerim” diyen Erdoğan’ın AKP’si ile...

Bahçeli’nin “Milliyetçi” Hareket Partisi’nin:

Ortak çıkarlarından ve...

Bencil hesaplarından başka:

Neresi benziyor birbirine?..