Adamın adı Ahmet Uysal...
Akademik ünvanı “Prof. Dr.”
Çalıştığı kurum, ülkenin en saygın bilim merkezlerinden İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi...
ODTÜ Sosyoloji mezunu...
Kendisini, “Arap dünyasını ve bu bölgenin Türkiye ile ilişkilerini araştıran bir siyaset sosyoloğu” olarak tanımlıyor.
Kocaeli Valiliği’nin ve Müftülüğü’nün, Atatürk için camilerde mevlit okutulması kararını eleştirmiş ve X hesabından bir paylaşım yapmış... Aynen şöyle:
“Atatürk, İslam’ı bu topraklardan söküp atmaya çalışmışken ve bu tip dini merasimlere karşıyken Atatürk için mevlit okutmak kimi memnun etmek için?
- Atatürk’ü sevdirmek için olamaz...
- Atatürkçüler’e yaranmak için olamaz, olmamalı.
- Allah rızası için olamaz.
- Eziklik yüzünden olabilir.
- Başka neden olabilir?”
★★★
Şu kısacık paylaşımın neresini düzelteceğimi şaşırmış durumdayım.
Atatürk, İslam’ı bu topraklardan söküp atmaya hiçbir zaman çalışmadı; bunun aklının ucundan bile geçirmedi. Çünkü o zaman; koyu bir dindar olan kendi annesinden bile vazgeçmesi gerektiğini bilecek kadar zekiydi.
Tam tersine inandığımız dini sadece Arapça bilenlerin değil herkesin anlamasını ve inananların, neye inandıklarını bilmesini sağlamaya çalıştı.
Kuranı Kerim’i Elmalılı Hamdi’ye Türkçeleştirerek, insanların dinlerini anlamasını ve doğru yaşamasını sağladı.
Türkçe ezan uygulaması da bu yüzdendi ve çok doğru bir adımdı. Onun amacı Türkler’i, dinlerini anlamadan, ne dendiğini bilmeden ibadet eden bir “halk” olmaktan kurtarmaktı.
Ama bu; din istismarcılarının işine gelmedi!
Her fırsatta inananları Allah’la, İslam’la, Kuran’la korkutanlar, ellerindeki silahın gittiğini görüp büyük paniğe kapıldılar.
O yüzden onun “dinsiz” olduğunu yaymaya ve kitleleri buna inandırmaya çalıştılar.
★★★
Ahmet Uysal isimli profesör bunca yıl sonra Atatürk’ün İslam’ı bu topraklardan söküp atmaya çalıştığını iddia ederek, Atatürk ve laiklik düşmanlığını körüklemeye çalışıyor.
Daha açık yazayım:
Atatürk, İslam’ı bu topraklardan silmeyi bir dakika bile aklından geçirmedi ama İslam’ı kullanarak...
Kitleleri uyutanları...
Yönetenleri...
Kandıranları...
Sömürenleri...
Siyasete ve ticarete alet edenleri...
Bu topraklardan söküp atmayı çok istediğinden adım gibi eminim.
Keşke yapabilseydi...
Keşke bu din yalancılarına, madrabazlarına hak ettikleri gibi davransaydı.
Ama yapmadı.
O yüzden de bu madrabazlar bugün kalkmış, onun hakkında yalan söylemeye devam ediyor.
★★★
Bilim adamı, bilimsel yöntemlerle konuşur.
İddialarını da bilimsel olarak kanıtlar...
Madem Ahmet Bey “bir bilim insanı” o zaman X’te yazıp silmek zorunda kaldığı iddiayı, tamamen bilim insanlarından oluşacak bir jüri önünde kanıtlamak zorundadır.
Bunu yapamazsa, taşıdığı tüm ünvanlar elinden alınmalı ve üniversite gibi güzide bir kurumda ders vermesi yasaklanmalıdır.
Seçim habercisi!
Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllardır ilk kez yeniden vatandaşların arasına karıştı. AKP Genel Merkezi’ne yakın bir kafeye giderek, içeridekilerle sohbet etti, fotoğraf çektirdi...
Şimdi kendisine soruyorum:
Bu kafe ziyareti, önceden planlanan bir ziyaret miydi yoksa o an mı karar verdiniz?
Önceden planlandıysa, o kafe neye göre, kimin tarafından seçildi?
Kafedekiler özel belirlenmiş kişiler miydi?
Kafedekilerin ve çalışanların suç kayıtları önden incelenmiş miydi?
Ziyaret sırasında herhangi bir güvenlik önlemi alındı mı? Güvenlik ekibinde kaç kişi görev yaptı.
Halkın arasına girmeye başladığınıza göre bir semt pazarına da “pat” diye dalacak mısınız?
Ve son soru:
Bu ziyaret, baskın bir erken seçimin habercisi mi?
İddia değil, karar!
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 bin 900 sayfalık İstanbul Büyükşehir Belediyesi iddianamesini dün mahkemeye sundu. İddianamede İBB Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun “suç örgütü lideri” olduğu söyleniyor ve 142 ayrı suçtan 800 ile 2 bin 352 yıl arasında hapsi isteniyor.
İddialara göre İmamoğlu, 12 ayrı rüşvet alma, 7 kara para aklama, 7 dolandırıcılık suçu işlemiş...
★★★
Ben bu 3 bin 900 sayfalık metnin “dili”ne takıldım.
Kullanılan dil, iddia değil, karar dili...
Yani, savcılar henüz iddianame bile kabul edilmemişken, kendilerini hakimin yerine koymuş; kararı vermiş...
Ergenekon başta olmak üzere kumpas davalarını baştan sona kadar izleyen bir gazeteci olarak iddia ediyorum ki bu dava kabul edilirse dört yıldan önce bitmez...
Sonuçta da tıpkı o davalarda olduğu gibi herkes serbest kalır. Bugün koparılan fırtınaya bakmayın...
Bu sütten yoğurt olmaz!
GÜNÜN SORUSU
Anayasa Mahkemesi tarafından laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan suçlu bulunan ama kapatılmayan AKP’nin iktidarında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, cumhuriyetimizin kurucu partisi CHP’nin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulundu. Sorum İBB iddianamesiyle ilgili her şeyi önceden bilen iktidar yandaşı Yeni Şafak Gazetesi’ne:
Nasıl oldu da bu haberi atladınız?