Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Liberal kapitalist sistemin olmazsa olmazı

Sadece ekonomide liberalleşmeden yana olmak:

Vahşi ve ilkel kapitalizmin yanında durmaktır...

Yani...

Liberal ekonominin motoru:

Siyasetin de...

Hukukun da...

Yargının da liberal olmasıdır...



Çünkü:

Piyasa ekonomisinin uygulandığı bir ülkede...

Her türlü düşünce:

Özgür olmalı...



Hukukun üstünlüğü ve...

Kuvvetler Ayrılığı İlkesinden taviz verilmemeli...

Yargı, siyasetçi despotizminden kurtarılmalı...

Yetmez...

Bireyler, her türlü inançta ve girişimde de:

Özgür olmalı...

Ve:



Liyakatli...

Sorumluluk sahibi...

Ülkenin geleceğini kişisel siyasi çıkarlarından önde tutan:

Politikacı devlet insanı” kimlikli siyasetçiler yönetmeli ülkeyi...



Ekonomik krizi:

Öldürücü yükseklikteki tansiyona benzetebiliriz...

Bir insan bedeni nasıl ki sürekli felç geçirip iyileşerek...

Sağlıklı bir yaşam süremezse...

Bir ekonomi de aynen o beden gibi:

Liyakatsiz yöneticiler elinde sık sık kriz yaşar...



Ülkenin kaynakları:

Politikacı-üst düzey bürokrat-sözde iş adamı arasında pay edileceği için:

Orta gelir tuzağına düşer...



Başka?..

Liyakatsiz ve bencil hesapçı siyasi iktidarlar:

Yeni ve daha teknolojik iş alanları açılmasını engeller...

Yani...

İnovasyon imkânlarını kullanmaz, kullandırmazlar...






Oysa...

İnovasyonla birlikte:

Girdi sayısı düşer...

Maliyetler azalır...

Satışlar artar...

Sistem içi dinamikler hareketlilik kazanır...



Özetle:
Ekonomi canlanır...

Buna bağlı olarak:

Reel ücretler...

Ve...

Tüketicilerin alım gücü artar...



Sözümün özü:

İnovasyon...

Liberal kapitalist sistemin:

Olmazsa olmazıdır...

Günün sözü


“Ayakkabı boyacıları bile borsaya girdiyse, çıkmanın zamanı gelmiştir...”.

1. P. Morgan...

Rüşdü Saraçoğlu’ndan alıntı.

Patinaj çekiyoruz


İnovasyon:

Kapitalist sistem içindeki:

Büyümenin...

Kalkınmanın itici gücü...

Ve...

Refahı sağlamanın:

En başta gelen fonksiyonudur...



Soru:

İnovasyon için neler gerekir?

Cevap:

İnovasyonu:

Girişimcilerin yaratıcı ruhları ve enerjileri yaratır...

Bu ruhun ve enerjinin harekete geçmesini ise:

Schumpeter’in:

“Yaratıcı yıkıcı” anlayışı sağlar...

Bu anlayışla birlikte:

Eski olan...

İşe yaramayan...

Verimli olmayan yıkılır...
Yerine:

Yeni olan ikame edilir...



Türkiye...

Siyasette ve ekonomide inovasyonu başaramadığı için...

Az gelişmiş ülkeyle gelişmekte olan ülke arasındaki çamurlu patikada:

Patinaj çekiyor...

Dünün komiği


Muharrem İnce:

“2028’de aday olmak istiyorum...

300 akıllı insanla bu ülkeyi ayağa kaldırırım...

İnsanlara et yediririm...”.



21. yüzyılın 1. Çeyreği bitiyor...

Bir politikacı 2028 yılında seçilebilmek için halka et yedireceğini vaat ediyor...



Aslında komik değil...

Kara mizah...

Dünün tweeti


Aysenur Yazici_

@aysenuryazici

Pardon, bir emniyet müdürünün nasıl 70 dairesi ve gece kulübü olabilir? Cehaletimden soruyorum. Valla bak!

Bunları 1 günde edinmemiştir sanırım. Hiç mi göze batmadı? Hiç mi gören olmadı?

Suçlu psikolojisi


SÖZCÜ WEB’de okudum haberin başlığını...

Ve yine aklıma bir fıkra geldi...





Seçimden sonra iş başına gelen ekonomi yönetimi, “şeffaflık” vaat etse de...

Başta KKM olmak ve döviz alım satım verileri olmak üzere...

Karartma uygulamayı sürdürüyormuş...



Temel İstanbul’da bir cinayet işlemiş...

Yakalanmış...

Ağır Ceza’da yargılama başlamış...

Reis:

“Anlat bakalım” demiş...

Temel, Rize’nin falanca kasabasının filanca köyündeki sabah kahvaltısını anlatmaya başlamış...

“İstanbul’a gel” demiş Reis...

Temel duymazdan gelip devam etmiş:

“Koyden çiktum cittum kasabaya, minibüs yok idi...”.

“İstanbul’a gelsene kardeşim” demiş Reis bu defa öfkeyle...

Temel oralı bile değil...

Habire anlatıyor...

Ve henüz Giresun’a kadar gelmişken Reis kükremiş...

“Oğlum gel şu İstanbul’a yoksa...”.

Temel gülümsemiş:

“Celeyum İstanbul’a da asasin beni he mi?..”.



Suçlular...

Suçlu olduklarının herkes tarafından bilindiğini bildikleri halde...

Gizlemekten haz duyar...

Suçsuzluklarının kabul edileceğini sanırlar...

Öyle denmiş olabilir mi?




Canlarım...

İYİ Parti:

Kurulan değil...

Akşener ve arkadaşlarına...

Kendilerinde “derin devlet vasfı” görenler tarafından:

Kurdurulmuş bir partidir...



15 Temmuz’dan sonra Devlet Bahçeli’yi:

Erdoğan-HDP yakınlaşmasını önlemek için Erdoğan’ın yanına iliştiren akıl...

Meral Akşener’i de:

Kemal Beyi, HDP ile yakınlaşmasını engellemekle görevlendirilmişti...



2018 seçimlerini hatırlayın...

İYİ Parti %10 barajını aşamadığı halde...

CHP sayesinde 40’ın üzerinde milletvekili çıkarmıştı...



Lütfen düşünün...

İYİ Parti’yi kurmadan önce...

Akşener ve arkadaşları...

İyi saatte olsun amcalara:

“%10 barajına rağmen başarılı olabilir miyiz?.. Meclis’e bile giremeyiz” dediklerinde...

Partiyi kurduranlar:

“Sizleri meclise taşıyacak salaklar mutlaka bulunur” demiş olabilirler mi?..

Fıkrayla anlatmak




Birkaç gün önce Akşener’in katıldığı bir Youtube kanalında:

“İYİ Parti CHP’lileri başkan seçtirmek için kurulmadı...” diyerek CHP ile arasındaki bütün bağları koparıp attığını okuyunca...

Rahmetli (Bal) Mahmut Baler’in az sonra okuyacağınız fıkrasını hatırladım...



Hava olabildiğince sıcaktı...

Mendiliyle alnında biriken terleri silen yaşlıca adam, tek basamaklı yaşlarda olan erkek çocuğun ayaklarının dibinde duran çuvala acıyarak baktı...

“Ne var bunun içinde?..”.

“Kavun ve karpuz var amca...”.

“Dur sana yardım olayım sen bunları bu sıcakta taşıyamazsın” dedi yaşlıca amca ve çuvalı sırtladı...

Çocukla birlikte yokuşu çıktılar...

“Hangi ev sizin?..”.

“Şu ev amca” diyerek tek katlı bahçe içindeki evi işaret etti çocuk...

Yaşlıca adam çuvalı evin kapısının önüne bıraktı...

Alnında biriken terleri mendiliyle bir kez daha sildi:

“Baban sana bu vazifeyi verdiğinde ‘ben bunu taşıyamam’ demedin mi?..”

“Dedim ama” diye başladı çocuk ve devam etti: “babam, ‘mutlaka salağın biri çıkıp sana yardım eder’ dedi...”.