Kibirli bir toplum haline mi geldik?..

Yoksa hep böyleydik ama...

Tam olarak anlaşılmıyor muydu?..

Kimseyi beğenmiyoruz...

Muhalif seçmen, iktidardakileri...

İktidar seçmeni muhalefettekileri aşağılıyor...

Orada dursalar iyi...

Başka ülkelerin liderlerini de aşağılıyorlar...

Meselâ İtalya Başbakanı Liberal Demokrat GİORGİA MELONİ...

İlk seçildiğinde Hanımefendi’yi nasıl da aşağıladılar...

Ne faşistliği kaldı...

Ne ırkçılığı...

Ne İslâm düşmanlığı...

Peki...

Giorgia Meloni anlattıkları gibi çıktı mı?..

Hayır...

Aksine...

Şu anda kendi ülkesinde ve AB üyeleri arasında saygınlığı olan bir başbakan...

İslâmiyet’le değil ama...

Siyasal İslâm ve İslâmî terörle mücadelede kararlı...

Ve en güzeli:

İtalya ekonomisi, son bir yılın parlayan yıldızı...

Yine meselâ Arjantin’in çiçeği burnunda Devlet Başkanı Javier Milei...

Yine bizim klâsik solculara göre Trump hayranı...

Faşist...

Irkçı...

O halde:

O da kötüydü...

Arjantin’i felâkete sürükleyecekti...

“Popülist muhafazakâr(!) bir politikacı olduğu için...

Arjantin ekonomisi bulunduğu yerden çok daha kötü noktalara sürüklenecekti...

Sürüklendi mi?..

Hayır...

Aksine...

Seçimlerden önce:

“Devlet başkanlığına seçilirsem bütçe açığının milli gelire oranını yüzde üç düşüreceğim” vaadinde bulundu...

Çünkü...

2023 yılı seçimlerine gidilirken Arjantin’de bütçe açığı GSMH’nın yüzde 5.5’uğuydu

Milei sözünü tuttu...

Onun yönetiminde Arjantin son 10 yıldır ilk kez (Ocak ayında):

Bütçe fazlası verdi...

Neden?..

Kamu harcamalarını acayip kıstı da ondan...

Kimseye avanta vermedi...

Yandaşları kayırmadı...

Yani canlarım...

Hem liberal demokrat Giorgia Meloni zoru başarıyor...

Hem liberal demokrat Milei (Şimdilik) çok iyi bir başlangıç yaptı...

Peki bizim ümit bağladığımız sözde liberal demokrat(!) Mehmet Şimşek, 9 aydır ne yaptı?..

Söyleyeyim:

Yıllık %8.5 olan politika faizlerinin:

%45’e yükseltilmesini sağladı...

Başka?..

Başka yok...

Günün sözü

“Hükümetin üç temel işlevi vardır. Ulusun askeri anlamda savunmasını sağlamalıdır. Bireyler arasındaki sözleşme hukukunu gözetmelidir. Vatandaşlarını ise, kendilerine veya mallarına karşı işlenen suçlardan korumalıdır...”.

Milton Friedman

LÜTFEN UNUTMAYINIZ

Özgür Özel’in İspanya’da, Sosyalist Enternasyonal’in Başkan Yardımcısı seçilmesi tabii ki güzel bir haber...

Ancak...

Ve unutulmasın ki...

Halk giderek klâsik soldan kaçıyor...

Mesela Almanya...

Hafta sonu seçim olsa...

Merkel seçime girse...

%60 oy alır...

Çünkü:

Sol partilerin iktidarı:

İnsanları canından bezdirdi...

İtalya ve Arjantin’de de ekonomiyi perişan eden sol partilerden sonra halk çözümü:
Liberal demokrat iktidarlarda buldu...

Türkiye’de yaklaşık 50 yıldır sağ iktidarların alternatifinin de sağ patiler olmasının sebebi:

Ecevit’in 1978-1979 ile 1999-2002 yılları arasındaki ekonomi yönetimindeki başarısızlıklarıdır...

Önümüzdeki dört yılda...

Merkezi kucaklayacak bir lider ve kadrosu...

Erdoğan anayasayı bir kez daha delse bile:

Yine seçilir...

DİZ ÇÖKMELERİNİ İSTİYORSUNUZ...

AKP milletvekili ve Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş şöyle bir açıklama yaptı:

“Artık Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci asrında yeni, çağdaş, katılımcı, demokratik, kapsayıcı, millî bir anayasaya bir ihtiyaç olduğu ortadadır. Bu sadece siyasi bir talep değil, toplumsal bir ihtiyaçtır...”.

Bu açıklamada “yanlış” var mı?..

Elbette “yanlış” diyen çıkar ancak...

Mevcut anayasamız açısından bakarsanız:

Cümle tamamen doğru...

Hatta:

Alkışlanacak kadar doğru...

Ama...

Eksik...

Eksiği ne?..

Meselâ YÖK...

Darbeci generallerin:

İşlevsiz ve muktedirin emrinde bir üniversite sistemi yaratmak için kurdukları bir yapı...

Ve...

AKP iktidarı 21 yıldır bu faşist ve katılımcılığın en büyük engeli olan bu kurumu:

Tepe tepe kullanıyor...

Ama...

CHP’nin kaldırılması tekliflerinin hepsini geri çeviriyor...

Meselâ “seçim barajı...”.

Yarın getirilse Meclis’e:

Öbür gün kaldırılacak...

Ya da...

En geniş katılımı sağlayacak orana indirilecek...

Ama...

Erdoğan yapmıyor...

Uzatmayayım:

Numan Bey...

Siz önce “siyasi bir tartışma meselesi olmayacak” bu iki konuda adım atın...

Sonrası için ayrıca uzlaşma arayın...

Siz hem adım atmıyorsunuz...

Ama hem de...

Muhaliflerinizin karşınızda:

Diz çökmelerini istiyorsunuz...

Olmaz...

Olamaz...

GELECEK ÇALINDI

Dün gece, LDP Kurucu Genel Başkanı (Ben ise Ekonomiden Sorumlu Kurucu Genel Başkan yardımcısıydım) Besim Tibuk’u dinledim...

Besim Başkan’ın neredeyse her söylediğinden sonra:

Nurseli İdiz’in, yıllar önce özel bir TV’de yayınlanan “Saklambaç” programında, kaybedene sorduğu o soru beynimde dolandı durdu:

“Ne kaybettiğinizi görmek ister misiniz?..”.

Gelecekte, arşivler tarandığında...

Besim Tibuk’un ekonomiyle ilgili önerilerini ve eleştirilerini dinleyen genç kuşaklar büyüklerine:

“Besim Bey’i dinlediğinizde ona ve partisine oy vermediğiniz için pişman mısınız?” diye soracak...

Hemen ardından da sitem edecekler:

“Besim Bey’i seçmemekle bizim geleceğimizi çalmışsınız...”.

OKSİMORON

Erdoğan’ın Yahudi İsrail’le ilişkisini sadece paraya bağlamak yanlış...

Erdoğan ve ailesi her ne kadar 2. Abdülhamit’in ailesi gibi modern yaşamasa da...

Yahudi İsrail ile olan ilişkileri; 2. Abdülhamit gibidir...

İsrail Devleti’nin kurucu babası Theodor Herzl şöyle demişti:

“Yahudilerin II. Abdülhamid’den daha iyi bir dosta sahip olmadığının tamamen farkındayım...”.

Bir taraftan Erdoğan’ı “2. Abdülhamit hayranı” olarak tanımlamak...

Diğer yandan Yahudilerle olan dostluğunu eleştirmek:

Oksimoron değil mi?..

KÖR HALKIN KRALI

Japon’un biri, gece karanlıklarında her şeyi görebilmeyi kafaya koymuş...

Ve...

Çare aramış...

“Baykuş gözü tak” demiş biri...

Adamın aklı yatmış...

Baykuş gözü taktırmış...

Kap karanlık gecede yakın uzak her şeyi görüyormuş...

Ancak...

Gün ağarmaya başladıkça...

Görüntü mesafesi düşüyor...

Sonra bulanık görüyor...

Ve güneş doğduğunda:

Hiçbir şey göremiyormuş...

Despotlar, halkının baykuş gözüyle görmesini:

Özgürlük olarak tanımlar...

Oysa...

Asıl özgürlük:

Gündüz gözüyle gören gözleri kapamamaktır...

Kapanırsa ne olur?..

Kör halkın:

Gözleri gören kralı olunur...

GÜNÜN GAFI

Erdoğan demiş ki:

“Ülkeyi biz yönetiyoruz, İmamoğlu’nun böyle bir imkânı yok...”.

Dünyada hiçbir demokrasi yoktur ki:

Belediye başkanlarını ülkenin cumhurbaşkanı atasın...

Olursa sadece Türkiye’de olacak gibi...

Ya da...

Erdoğan’ın bu lâfı da pek çok diğer sözü gibi tarihe:

“Gaf” olarak geçecek...