Korkusuz
Can Ataklı

LGS’de de aynı numara mı yapıldı?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

LGS’de de aynı numara mı yapıldı?


Cemaatin AKP ile en iyi geçindiği ve kirli işlerini yaptığı yılların en çarpıcı olaylarının başında üniversite girişi, LGS ve KPSS sınavlarının sorularının daha önceden belirlenen öğrencilere verilmesi gelir.

İktidarın devlete yerleştirmek için kendi yandaşlarına KPSS sorularını, aynı şekilde kendi yandaşlarının çocuklarını iyi okullara sokmak için LGS, ÖSS sorularını önceden verdiği ortaya çıktığında koro halinde “Bu bir iftiradır” diye bağırmışlardı.

AKP Genel Başkanı Erdoğan, dönemin ÖSYM Başkanı’na sahip çıkmış “Kefilim” demişti.

Oysa o sırada bile soruların istenilen kişilere önceden verilmesi ahlaksızlığı devam ediyordu.

Yıllar sonra bu gerçek ortaya çıktığında “Kandırıldık, Allah affetsin” diyerek işin içinden sıyrılmışlardı.

Hiçbirinin vicdanı sızlamamıştı, yüz binlerce öğrencinin geleceğinin çalınması AKP’lileri hiç rahatsız etmemişti, olan olmuştu, cemaatçiler de cezalandırılmıştı.

Bu kepazeliğin ortaya çıkmasından sonra böyle bir hırsızlığa artık kimsenin kalkışamayacağını düşünüyor insan değil mi?

Normali öyle ama son LGS sınavından sonra ortaya çıkanlar yine mide bulandırıcı nitelikte.

Milliyet gazetesi, ki saray medyasının elemanlarından biridir, sınavdan aylar önce “MEB soruyor Sinan Kuzucu Yayınları önceden biliyor!” başlıklı bir haber yayınladı.

Haberde şöyle deniyordu; “Bu yıl 6 Haziran günü gerçekleşecek olan LGS’de yine Sinan Kuzucu Yayınları’nın test kitaplarını çözen çocukların başarısı konuşulacak. Biz 2020 yılındaki LGS’de 90 sorudan 32’sini tıpatıp aynısı olarak yakaladık. Bu çok ciddi bir oran. Soruların içeriği, renklendirmesi, hatta kağıdın cinsine kadar LGS soru kitapçığı ile birebir aynı.”

Sınavdan sonra konu yine gündeme gelince Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk şu açıklamayı yaptı; “Biz yıl içinde örnek soruları her ay yayınladık. Sadece 3 soru daha önce yayınladığımız sorulara benzer. Bunu iddia eden her kimse, bu iddiaları ispatlaması gerekiyor. Ortada somut delil yok. Biz hiç kimseden soru almayız, kimsenin de sorusunu yayımlamayız.”

Bakan gerçeği mi söylüyor bilemem.

Tıpatıp aynı ya da çok benzer soruları bulmak eğitimcilerin işi.

Bu nedenle konu üzerinde fikir belirtecek kadar bilgi sahibi değilim.

Ancak çok ilginç bir şey dikkatimi çekince, “soruların yandaş ailelerin çocuklarına önceden verildiği” yönünde kuşkularım oluştu.

Şansa bakın ki, bu yıl çocuğu LGS sınavına giren pek çok tanıdığım var.

İstisnasız hepsi aynı şeyi söyledi; “Bu yıl matematik soruları çok zordu. Bu soruları üniversite giriş sınavına girenler bile yapamaz.”

Bu tanıdıklarımın başka arkadaşları da aynı şeyi söylüyormuş.

İlk başta güldüm tabii.

Ancak yine “soru rezaleti oldu mu?” türü haberler çıkınca ortaya, “yapmış olabilirler gerçekten” dedim kendi kendime.

Bu konuda hiçbir ahlaki ve vicdani kaygıları olmadığını daha önce kanıtlamışlardı, bu sefer niye yapmasınlar?

“Matematik sorularının zorluğu” ne anlama geliyor?

Herkes matematikten çöktüğüne inanırsa sınav sonuçlarını kimse irdelemez, bir araştırma yapmaz ve sonuca razı olur.

Şu anda çocukların çoğu bu psikoloji içinde ve istediği yeri kazanamayacağını düşünüyor.

Yani kimsenin aklına “Sorular önceden verildi” kaygısı düşmez, çocuklar “Ben zaten yapamamıştım ama başkaları yapmış meğer” diye düşünür.

Bu oyunu oynamış olabilirler mi?

“Mutlaka yapmışlardır” diyemem ama böyle olduğu ortaya çıkarsa hiç şaşırmam.

Ya siz?

CANIMI SIKAN ŞEYLER

İngiltere, Türk turizmine ağır darbe vurdu


Türkiye’de korona konusunda “durum biraz iyiye gidiyor” umudu yeşermiş ve özellikle turizmciler “işler açılacak” beklentisine girmişken, İngiltere’den inanılmaz bir haber geldi.

İngiltere çeşitli alanlarda ilişkide olduğu 228 ülkeyi korona konusunda üç kategoriye ayırmış.

Türkiye bu listede Avrupa ve Ortadoğu’da tek, Asya’da ise iki ülkeden biri olarak en riskli olan kırmızı kategoriye konmuş.



Korona sürecinin başından bu yana çok etkili raporlar hazırlayan Polimetre’nin son raporunda bu konu ayrıntılı biçimde ele alınmış.

Raporda İngiltere’nin tamamen siyasi nedenlerle böyle bir karar aldığı “inkâr edilemez rakamlara dayandırılarak” ortaya konuyor.

İngiltere’nin aldığı karara göre, “yeşil listedeki” 11 ülkeyi risksiz, “sarı listedeki” 167 ülkeyi orta riskli, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 50 ülkeyi de “kırmızı listede” yüksek riskli ülkeler olarak sınıflandırmış.

Polimetre’nin yayınladığı dünya haritasına bir bakışta Batı Afrika, Güney Afrika, Güney Amerika Kıtası, Hindistan Yarımadası ve uzantılarının yanı sıra, Türkiye tek başına “kırmızı” olarak görülmektedir.

Raporda öncelikle kriterleri Türkiye’den olumsuz olan ülkelerin “sarı /yeşil listelerde” olup olmadığının araştırıldığı belirtiliyor.

Buna göre;

- TEST YOĞUNLUĞU Türkiye’den düşük olan 57 ülkenin,

- AŞILANMA ORANI Türkiye’den düşük olan 82 ülkenin,

- OLGU YOĞUNLUĞU Türkiye’den yüksek olan ülkenin,

- ÖLÜM YOĞUNLUĞU Türkiye’den yüksek olan 38 ülkenin,

- 1.000 OLGUDAKİ ÖLÜM SAYISI Türkiye’den yüksek olan 93 ülkenin “sarı/yeşil listelerde” yer aldığı belirlendi.

Raporun sonunda şu yargıya varıldı; Bu bilgilerin ışığı altında, İngiltere’nin Türkiye’yi kırmızı listeye almasının altında yatan nedenlerin salgına ilişkin olmadığı, kamuoyunun yeterince bilmediği farklı nedenlere dayandığı bellidir. Türkiye’nin bu konuda uğradığı haksızlığı uluslararası zeminlerde anlatmaması halinde, başka ülkelerin de İngiltere’yi izleyeceği ve 2021 turizm gelirlerinin iyice azalacağı bellidir.

ÇOK GÜLDÜM

Günün esprisi: Valla bizi sürerler


Sözcü Gazetesi’nin dünkü manşetinde yer alan haberin özetini burada sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Adam feryat ediyor; “Oğluma, Recep Tayyip Erdoğan adını koymuştum. O zaman AK Partiliydim. Şimdi pişmanım. Oğlumun adını değiştirmek istiyorum.”

Değiştirebilmiş mi?

Hayır.

Neden?

Çünkü memurlar “Biz bu ismi değiştirsek tayinimizi çıkarırlar, o nedenle değiştiremeyiz” demişler.

Ülke değil, komedi sahnesi sanki.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Belki de Türkiye merkez olduğu için böyledir


İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Peker’in başına açtığı iş nedeniyle hayli panikte biliyorsunuz.

Bu nedenle hemen her gün terörle nasıl baş ettiğini; çeteleri nasıl dize getirdiğini, uyuşturucu mücadelesini nasıl kahramanca yaptığını açıklıyor.

Yersek tabii.

En son uyuşturucu ile ilgili açıklamalarda bulunmuş Twitter üzerinden.

Demiş ki, “Avrupa mal bulmakta zorlanıyor. Uyuşturucuyla mücadelemiz ve yakalamalar olmasa; Avrupa, tamamen uyuşturucuya teslim olurdu.”

Bunu kanıtlamak için de Avrupa uyuşturucu raporundan istatistikler koyarak şu bilgiyi vermiş;

“Türkiye’de ele geçirilen eroin miktarı, 29 Avrupa ülkesinde 8 bin 624 kilo olurken, Türkiye’de 20 bin 165 kilo oldu. 29 Avrupa ülkesinde 5 milyon 444 bin 451, Türkiye’de ise 8 milyon 695 bin 605 ecstasy hap ele geçirildi. 29 Avrupa ülkesinde 3 milyon 686 bin 482 kök kenevir ele geçirilirken, Türkiye’de bu rakam 42 milyon 276 bin 694 oldu.”

Süleyman Bey, “yakalanan” miktarını veriyor.

Öyleyse sorayım; “Peki yakalanmayan ne kadardır acaba? İkincisi, en çok uyuşturucunun Türkiye’de ele geçmesi polisin büyük başarısı mıdır yoksa ülkemiz ne yazık ki merkez haline getirildiği için en yüksek miktarda uyuşturucu Türkiye’de mi bulunuyor?”

Bİ SORALIM BAKALIM

Kiralık katil mi tutuldu?


İktidarın korkulu rüyası haline gelen, sarayın kimyasını bozan, saray medyasının altını üstüne getiren Sedat Peker, bu pazar yeni video yayınlamadı.

Daha önce yerinin deşifre olduğunu, bu nedenle uzun bir yol yapacağını söyleyen Peker, “Kimse merak etmesin, sözümü tutacağım” mesajı göndermişti.

Ancak Peker böyle söylese de kamuoyunda ister istemez bir kuşku oluştu.

Pek çok kişi “Acaba sarayla anlaştı mı?” sorusunu sordu.

Saray medyası ise Sedat Peker’e yönelik bir operasyon yapıldığını ileri sürdü.

Saray medyasından yayılan söylentilere göre, Sedat Peker’i yakalamak için bulunduğu otele baskın yapıldı, bir çatışma çıktı, Peker otelden çıkmayı başardı.

İktidarın en sadık yayın organlarından biri haline gelen Aydınlık ise, şu ayrıntılı haberi yaptı.

“Peker, otelini değiştirince etrafındaki çember daraldı. Bu nedenle birkaç kez otel değiştirmek zorunda kaldı. Daha sonra da kaldığı bir otele içinde rakip mafya elemanlarının adamlarının da olduğu bir operasyon gerçekleştirildi. Peker ve ekibi bu operasyondan kurtulmayı başardı. Peker’i bir an önce Dubai dışına çıkarmaya çalışan istihbarat örgütünün Peker için bulduğu ülke Mısır’dı. Ancak bu hamleye karşı da bir operasyon hazırlığı olduğu öğrenildi. Peker’in uçağını yolda Irak’a indirme planı konusunda bilgi de gelince Peker Ailesi ve 12 kişilik ekip, Birleşik Arap Emirlikleri’nde farklı bir bölgeye geçiş yaptı.”

Tabii haber hayli tuhaf...

Peker’in Dubai’de oteline hangi rakip mafya grubu, hangi nedenle baskın yapmış olabilir?

Rakip mafya, yabancı bir mafya örgütü olabilir mi?

Tabii mümkün de şu sıralar Peker, mafya dünyasını rahatsız edecek ne yapıyor da öldürülmeye çalışılsın?

Sedat Peker, son videosunda öldürülmek istendiğini bu nedenle Arnavut ve Sırp mafyaları ile konuşulduğunu ileri sürmüş ve “Haydi gelin, görün bakalım neler olacak” demişti.

Saray medyası üstü kapalı “Sedat’ın indirilmesini” talep ediyor ne zamandır.

Aydınlık gazetesinin haberi ister istemez “Peker’i indirmek için kiralık katiller mi tutuldu?” sorusunu gündeme getiriyor.

Ki eğer böyleyse ve bunun da resmi ayağı çıkarsa ortaya, bunun hesabını kimse veremez.