Benim gibi, İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonraki yıllarda...

Veya...

27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonraki ilk beş yılda doğanlar...

Siyah beyaz Yeşilçam yapımı:

Saflığı, temizliği, mertliği, dürüstlüğü tavsiye eden (Öğreten) filmlerle eğitildik...

O filmlerde sadece iyiler ve sadece kötüler vardı...

İnsanların iyiliklerini ya da kötülüklerini çıkarlarının belirlediğini görüyorduk...

Ama...

Kötü insanların sayısı, iyi insanlardan azdı...

Ve sonunda mutlaka:

İyiler kazanırdı...

Mahkeme salonunda biten filmlerde:

Kötüler cezalandırılır...

İyiler mutlaka hakkını alırdı...

Ticaret ve siyaset bir düello değil...

İnsanların birbirlerinin karşılıklı ihtiyaçlarını gördükleri ve...

Birbirleriyle yardımlaştıkları iki kurumdu...

Bugün nasıl mı oldu?..

Dizi filmleri ve siyaset arenasını izleyenler görüyor:

Kötüler kazanıyor...

İyiler kaybediyor...

DEMOKRASİYE İHANET

Hafta sonunda seçim var...

Çok sayıda kararsız seçmen ile sandığa gitmeyecek seçmen olduğu ileri sürülüyor...

Kararsız seçmen, en iyi anladığım seçmendir zira...

Oy vereceği ana kadar çok şey değişebilir...

Ama...

Siyasetçiye küsüp sandığa gitmemek olmaz...

Çünkü sandığa küsmek:

Demokrasiye ihanettir...

DOĞRU OLAN

Türkiye Milli Futbol Takımı, Avusturya ile Viyana’da:

En yararlı hazırlık maçını oynadı...

Montella bundan sonraki kalan iki hazırlık maçında (Haziranda):

Kimlerin oynamaya-cağına karar verdi...

Haziranda oynanacak iki hazırlık maçında ise:

Turnuvada kimlerin oynayacağına karar verilecek...

Süleyman Demirel merhum derdi ki:

“Neyin olacağını görmek için önce, neyin olmayacağını tespit etmek gerekir...”.

Futbolseverler enseyi karartmasın...

(Bence) Montella doğru olanı yaptı...

İŞE YARAYAN ÇÜRÜME

Kimin deli kimin akıllı olduğu belli olmayan, şaşkın bir düzende yaşıyoruz...

Hangi kötülüğün sırtını kaşırsanız...

Altından aynı sebep çıkıyor:

İktidar...

Para...

Seks...

Hırsızlıklar bunlar için yapılıyor...

Cinayetler bunlar için işleniyor...

Birbirlerini hiç tanımamış...

Birbirleriyle hiç tartışmamış insanlar...

Savaşlarda birbirlerini:

Bunlar için öldürüyor...

Kadınlar kadınlıklarını...

İnsanlar insanlıklarını satıyor bunlar için...

Bunlar için küçülüyorlar...

Bunlar için:

Vicdanlarını ayaklar altına alıyorlar...

Bunun adı:

Toplumsal çürümüşlüktür...

Az gelişmiş ülke siyasetçisinin...

En çok işine yarayan çürümedir yani...

İYİCE İĞRENÇLEŞTİ

Kıbrıs’ta “sahte üniversite diploması” haberlerine dikkat!..

Kıbrıs’tan üniversite diploması alan bazı ünlüler:

Çamur altında bırakılabilir...

Bu uyarıyı yaptım çünkü...

14 Mayıs 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce...

Kılıçdaroğlu’nu dağdaki

terör örgütü elebaşıyla kol kola gösteren sahte videoları üretenler...

Seçime birkaç gün kala:

Rakiplerini:

Bu haber üzerinden yıpratmak isteyebilirler...

Sözümün özü canlarım:

Siyaset ve bilhassa iktidar siyasetçisi iyice iğrençleşti...

O SENARYOLARI ÖZLEDİM

Dizi filmler ve siyasilerin kavga yöntemleri topluma...

Küçük menfaatler içinde:

Mertliği...

Dürüstlüğü...

Temizliği...

Saflığı unutturdular...

Parasızlığın ezdiği kişilikler tez ise...

Çok paranın şımarıklığının yarattığı sapık ruhlardaki çöküntü:

Antitez oldu...

Neredesiniz ey:

Safa Önal...

Ertem Eğilmez...

Vedat Türkali...

Bülent Oran?..

Başkalarını bilemem ama...

Ben...

Sizlerin senaryolarınızı çok özledim...

DÜNÜN X’İ

CEM TOKER

@tokcem

Benim açımdan ekonomik sefaletten daha acısı ne biliyor musunuz?

Seçim kampanya döneminde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın göz göre göre ihlal edilmesinin, yok sayılmasının gündem bile olmaması!!!

Halbuki fakirlik ve sefaletin temel nedeni Anayasanın yok sayılması!!

Böyle başa böyle tarak!!

Böyle seçmene böyle adaylar!!

YARATTIKLARI CANAVARLAR SAYESİNDE İKTİDARDA KALIYORLAR

1930 yılının Ekim ayında, Wall Street’teki borsa krizinden bir yıl sonra...

Mançurya Buhranından ve...

Nazilerin Almanya’da iktidarı ele geçirmesinden de bir yıl önce...

Londra’da yayınlanan Ekonomist, o günün global meselelerini inceliyor ve şu sonuca varıyordu:

“Bizim neslin karşılaştığı en büyük güçlük şudur:

Yaşamın ekonomik düzlemindeki başarılarımız, siyasal düzlemdeki ilerlememizi o kadar arkada bırakıp geçmiştir ki...

Ekonomimiz ile siyasetimiz birbirleriyle tamamen ayrı tellerden çalmaktadır...

Ekonomik düzlemde dünya, bünyesinde herkesin yer aldığı tek bir faaliyet birimi şeklinde örgütlenmiş bulunmaktadır...

Siyasal düzlemde ise dünya, 60-70 kadar egemen devlete bölünmekle kalmamış; ülkeler küçülmüş, sayıları çoğalmış ve ulus olma bilinci daha artmıştır...

Birbirine antitez teşkil eden bu iki eğilim arasındaki gerginlik yüzünden, beşeriyetin sosyal yaşamı engebeli bir yolda, inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir...”. (21. Yüzyıla Hazırlanırken. Paul Kennedy. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Sayfa: 425).

Canlarım...

1930 yılında yayımlanan bu yazının üzerinden 93 yıl geçti...

2. Dünya Savaşı sonrası siyasi liderler, kozmopolit ekonomi ve ulus devlet antitezleri arasında tercihini:

Ulus devletten yana yaptılar...

2. Dünya Savaşı’ndan sonra 50 yıl süren soğuk savaş süreci de tercihini yine:

Ulus devletten yana koydu...

Batılı ülkelerin kurdukları sömürgeci imparatorluklarla birlikte:

Kendi halkının emeğini:

Politbüro üyelerine sömürten “ulus devlet” komünist Sovyet İmparatorluğu da çöktü...

1990’lı yılların başında devlet sayısı, 60 yıl önceki devlet sayısının neredeyse üç katına ulaştı...

Kurulan her yeni ulus devletin:

Bütün diğer egemen devletler gibi:

Ulusal hükümetleri...

Ulusal bütçeleri...

Ulusal merkez bankaları...

Ulusal orduları, ulusal gümrükleri ulusal yargıları oldu...

Demokrasilerde, ülke yönetimini “Devlet” isimli organizasyon yüklendiği...

Devleti ise “Siyasetçi” denilen:

Mesleksiz...

Muhteris...

Vasıfsız...

Vasat altı...

Hamasî...

Din ve ırk sömürüsü yapan...

Karizmatik ve paragöz kişiler yönettiği için...

Ticaret/ekonomi:

Siyasete teslim oldu...

Yine bu ülkelerde siyasi liderler:

Eğitimsiz...

Cahil...

Görgüsüz...

Sorgulamayan...

Din afyonuyla uyutulmuş...

Ulus devlet milliyetçiliği gazıyla şişirilmiş halk çoğunlukları yarattılar...

Ve...

Demokrasinin tek zaafı olan:

“Çoğunluk seçer, onların seçtikleri ülkeyi yönetir” çelişkisi yüzünden:

Kendilerini...

Kendi yarattıkları bu kitlelere seçtirdiler...

Sonuç?..

Belli değil mi?..

GÜNÜN SÖZÜ

“Ben söylediklerimden sorumluyum, sizin anladıklarınızdan değil...”.

Stefan Zweig