Komünistler Moskova’ya
Bu sözleri 70 yıldır NATO üyesi, 75 yıldır ABD müttefiği, topraklarında onlarca Amerikan ve NATO üs ve tesisi bulunduran, ‘her kış komünizmi bekleyen’ ve İslamcıları yıllarca “komünistler Moskova’ya” diye bağıran bir ülkenin Cumhurbaşkanı söylüyor.
Kırım’ın ilhakını tanımayan, Kiev’le askeri işbirliği anlaşmaları imzalayarak ona İHA-SİHA satan, Suriye’de biraz da Libya’da Moskova ile kavga edip duran Cumhurbaşkanı.
24 Kasım 2015’de düşürülen uçak için özür dileyen, 27 Haziran 2016’da (Temmuz darbesinden iki hafta önce) Putin’le Petersburg’da bir araya gelerek Suriye’de operasyon izni alan, 30 milyar dolarlık nükleer reaktör anlaşması imzalayan ve iki milyar dolarlık S-400’leri satın alan Erdoğan.
Gırgır tarafından hep söylerim:
Görünmez adam olsaydım da Petersburg buluşmasında Erdoğan’la Putin’in neyi nasıl konuştuklarını ve hangi konularda nasıl anlaştıklarını duymak isterdim.
Bence o toplantıda Putin son altı yılda yaşanan her şeyin ya da çoğunun çerçevesini çizdi, kendi kafasına göre Türkiye ile birlikte bölgenin geleceğine yönelik bir planlama yaptı ve uygulamaya koydu. Bu planın bir parçası olarak Kiev’deki 2014 darbesinden sonra Ukrayna’da savaş hazırlıklarına başladı ve 2021 yazında Türkiye ile birlikte Karabağ sorununa müdahil oldu.
Bu arada milyonlarca Rus turist Türkiye’ye geldi, Türk sebze ve meyveleri Rusya’ya ihraç edildi ve Türk inşaat şirketleri milyarlarca dolarlık iş yapmayı sürdürdü.
Yine bu arada “Erdoğan-Putin aşkı”na anlam veremeyen Amerikalılar Trump’la başlayan ve Biden’la devam eden farklı içerik ve tonlarda tavır alarak Ankara’yı tehdit edip durdu ve son olarak Ege’deki gerginlikte Atina’ya destek verdi. Öncesinde de Fırat’ın doğusunda PYD-YPG-PKK’ya destek vererek Ankara’yı sıkıştırmanın planlarını yaptılar. Bu da yetmeyince “F-35’ler yeni bitti F-16 verelim” dediler ama son anda yan çizdiler.
Olası gelişmeleri önceden sezen ya da ‘Büyük Tiyatro’da yeni perdelere hazırlanmak için BAE, Suudi Arabistan ve İsrail’le barışan ve Mısır’la benzer bir çaba içinde olan Erdoğan’ın işi zor.
Amerikalılar dış ilişkilerinde genellikle tam bağımlılık ister.
Arap ve İslam coğrafyasında olduğu gibi.
Bir zamanlar Latin Amerika’da olduğu gibi.
Bir zamanlar Türkiye’de durum böyleydi.
Şimdi de aynı oyunu Ukrayna bataklığına itilerek perişan edilen Avrupa ülkeleriyle oynuyorlar.
Amerikalılar herkesle flört edebilir ama başkalarının flörtüne tahammülleri yoktur.
Bunu da en çok Ankara’dakiler bilir.
Nisan 1946’da Missouri Zırhlısı’nın İstanbul ziyareti ile başlayan, Johnson sonra da Trump’ın mektubu ile devam eden ve Biden’ın tehditleriyle şimdilik noktalanan bir “aşk-ı memnu” hikayesi. Arada “bizim çocuklar darbe yaptı” dediler ama 1 Mart’da tezkere geçmeyince Türk askerinin kafasına çuval geçirdiler.
Peki Ankara ne yaptı?
“Müzik notası” bile veremedi sonra da çuvalı geçiren generalleri cafcaflı törenlerle karşıladı.
Uğruna Kore’ye asker gönderdiğimiz “Büyük Aşk” sen nelere muktedirsin!