Korkusuz
Can Ataklı

Koç Grubu’nun vakur sessizliği

ANALİZ

Koç Grubu’nun vakur sessizliği


Tarih 1 Aralık 1966.

Bursa’da kurulan Türkiye’nin ilk yerli binek otomobil fabrikası üretime geçti.

Anadol A1 serisi bantlardan inmeye başladı.

Koç Grubu’nun otomotiv kolu Otosan Cortina motoruyla başlayan serüveni değişik marka ve otomobil tipleriyle bugüne kadar sürdü.

Tarih 29 Ekim 2022.

Yine Bursa’ya bağlı Gemlik’te Türkiye’nin ilk yerli otomobili diye sunulan TOGG fabrikasının açılışı bizzat AKP genel başkanı ve hükümet yetkililerinin katıldığı olağanüstü şatafatlı bir törenle yapıldı.

Fabrikada gerçek üretim şubat ayı sonunda başlayacak.

Bu bilgileri niye verdim ki zaten sizler de biliyorsunuz, onu anlatayım.

AKP genel başkanı aylardır sanki bu ülkede hiç yerli otomobil yapılmamış gibi “Bunu da biz gerçekleştirdik, bu böyle biline” diye konuşuyor.

Türkiye’nin yeni bir otomobil fabrikasına daha kavuşması elbette övünülecek bir konudur.

Ama bu uğurda bugüne kadar çok emek veren, ter döken, mücadele eden insanları sanki bir hiç şey yapmamışlar gibi kenarda tutmak olacak iş değildir.

AKP genel başkanı büyük şovunda tamamı Türk mühendis ve işçiler tarafından yapılan Devrim otomobilini sözde över gibi görünüp “Ama beceremediler” diye üstü kapalı kötülerken, gerçekten seri üretime geçebilmesi ve yerlilik oranı bugünkü TOGG’dan çok daha fazla olan Anadol’u hiç anmaması en azından nazik bir tutum değildir.

Bugünle kıyaslandığında belki Anadol çok basit bir otomobil
gibi görünebilir, ama şunu kimse unutmasın, Türkiye eğer bugünlere gelebildiyse, sanayide, otomotivde, tekstilde, kimya alanında yüksek ihracat rakamlarına ulaşabilmişse uzun yıllar önce her türlü olanaksızlığa rağmen yılmadan mücadele eden insanlara borçludur bunu.

Dikkat ettiyseniz günlerdir adeta başımızda boza pişirilir gibi “Biz yaptık, dünya lideriyiz, herkes bizi kıskanıyor” çağırışmalarına karşı Koç Grubu’ndan tek söz edilmiyor.

Türkiye’nin lider sanayi şirketlerini içinde barındıran Koç topluluğu vakur bir sessizlik içinde.

Anadol üretimin sona erdirildiği 1984 yılına kadar 62 bin 923 adedi otomobil ve 30 bin 265 adedi pick-up olmak üzere toplam 93 bin 188 adet araç piyasaya çıktı.

Anadol üretimi devam edebilirdi.

Ancak o sırada yerli ve yabancı güçler bu otomobili kötüleme yarışına girdiler.

Grubun kurucusu Vehbi Koç bir dünya fuarında gördüğü “fiberglas” kaportanın Türkiye’de yapılabileceğini görmüş ve Anadol’un böyle üretilmesini istemişti.

Ama ne yazık ki “Anadol’un kaportasını keçiler yiyor” kara propagandasının önüne geçilemedi.

1971 yılında Koç Grubu Anadol’u üretmeye devam ederken İtalyan Fiat firmasıyla anlaşarak Murat 124 markasını piyasaya çıkardı.

1976 yılına kadar bu araçtan 134 bin 867 adet üreten TOFAŞ, 1977 yılında Murat 124’ün üretimine son vererek, çok büyük ticari başarı elde eden “Kuş Serisi”ni üretmeye başladı.
“Kuş Serisi” üretimine önce Şahin ile başlayan TOFAŞ, seriye 1981 yılında Kartal ve Doğan’ı, 1983 yılında da Serçe’yi ekledi. TOFAŞ, 1977 yılından, 1 Temmuz 2003 tarihine kadar bu otomobillerden 1 milyon 257 bin 651 adet üretti. Ardından “Kuş serisi” üretimine son verildi.

Ama Koç’un otomotiv macerası Fiat ve Ford’un değişik marka ve türleriyle devam etti.

Bugün Koç Grubu otomobil ve ticari araçlarının yerlilik oranı TOGG’un çok üzerinde.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Adamlar bizi ciddiye almıyor bizim medya “küstahlar” diye saydırıyor


Bizim saray medyası bir alem.

Artık haberlerin içeriği falan önemli değil.

Bütün mesele algı yaratmak.

Onlara göre bütün dünya Türkiye’ye cephe aldı, hepsi bizi batırmak için uğraşıyor ama çok şükür başımızda Erdoğan var, hepsine karşı dik duruyor, hadlerini bildiriyor.

Türkiye’ye yönelik söz söyleyen herkes ya “hadsiz” ya “küstah” ya “densiz” ya “şerefsiz” diye yaftalanıyor.

Son örnek Mısır.

Mısır Dışişleri Bakanı Şükrü, Libya politikaları nedeniyle ülkesinin Türkiye’yle temaslara son verdiğini duyurdu.

Saray medyası haberi  “Mısır’dan küstah açıklama” başlığı ile duyurdu.

Oysa hesapta Mısır’la yeni dönem başlıyordu. İki ülke arasında yeniden iyi ilişkiler kurulacaktı..

Peki ne oldu da Mısır böyle çark etti?

Kimse bunu sormuyor, araştırmıyor.

Sakın bu cümlelerimden “Mısır haklıdır” dediğim manasını çıkartmayın.

Ancak her dış olayda işin gerçeğini araştırmadan güya Türkiye’yi savunuyoruz edasıyla haberden çok “dış güçler” algısı oluşturmanın yararsızlığını anlatmaya çalışıyorum.

Dikkat edin, son yıllarda “biraz Rusya” hariç aramızın bozuk olmadığı ülke yok gibi.

Herkesle arası bozuk olanların hiç olmazsa bir dakika durup “Niye ben kimseyle iyi ilişkiler içinde olmuyorum” diye düşünmesi gerekmez mi?

ŞAKA GİBİ

Günün en komik haberi


İktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Akit Gazetesi yine saçma sapan bir haberiyle komik duruma düştü.

Cumartesi akşamı Beşiktaş’ın maçı vardı.

Gün 29 Ekim’di.

Seyirci coşkuyla Cumhuriyet’in 99’uncu yılını kutluyordu.

Tribünlerde hep bir ağızdan söylenen İzmir Marşı yankılanıyordu.

Ama bu durum Akit isimli renkli kağıt tomarının hiç hoşuna gitmedi.

Anında Beşiktaş seyircisi hedefe kondu. “Stadı Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı, onlar Yaşa Mustafa Kemal Paşa dedi” başlığı atıldı.

Haberde “Beşiktaş’ın sahası ‘Vodafone Park’ın yapımı için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük destek verdiği ve stadın yapılmasında emek harcadığı biliniyor” ifadeleri kullanıldı.

Ne yani velev ki stadın yapımında Erdoğan’ın büyük katkısı olmuş olsun.

Bu yüzden Beşiktaş seyircisi Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamayacak mı?

Atatürk, cumhuriyet, medeniyet düşmanlığı böyle bir şey işte.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Söz konusu doğa katliamı olunca polis sosyeteyi de dinlemiyor


Defalarca yazdığım bir konu dün ciddi bir çatışmaya neden oldu.

İstanbul Kemerburgaz’daki Kemer Country bir süre önce Demirören grubu tarafından satın alınmıştı. İstanbul’un süper zenginlerinin yaşadığı bu sitenin içinde bir de golf alanı var.

Bu golf alanı evlerini milyon dolarlarla satın alanların ortak alanıydı.

Ancak Demirören borçlarını ödeyebilmek ve ekstra para kazanabilmek için bu alanı imara açmaya kalktı.

Büyük tepkiler üzerine Demirören amacına ulaşamadı.

Bunun üzerine Erdoğan iktidarı, Ziraat Bankası’na talimat vererek bu araziyi satın aldırdı. Bu kez arazinin yeni sahibi Ziraat Bankası burayı imara açtı, hükümet bunu kabul etti ve üstelik “ÇED raporuna da gerek olmadığı” karara çıktı.

Konu yine mahkemeye gitti.

Dün mahkemenin karar vereceği gündü, ama iktidar “ters bir karar çıkar” korkusuyla iş makinalarını sabahın erken saatlerinde araziye soktu.

Sitenin sosyetik halkı iş makinalarının önüne geçti, ama polis de çağrılmıştı ve site sakinleri dövülerek iş makinalarının önünden uzaklaştırıldı.

Bölgeye gelen CHP milletvekili Gökhan Zeybek de polis tarafından yerlerde sürüklendi.

Derken mahkemenin durdurma kararı geldi.

Bundan sonra ne olacak bilinmiyor.

Ama görüldüğü gibi iktidar doğayı katletmek söz konusu olunca polisini sosyetenin üzerine sürmekten de hiç çekinmiyor.

KOMİK

“Yerli ve milli” edebiyatı bir anda “ötekiler çok mu farklı” söylemine döndü


TOGG’un sanıldığı gibi yerli olmadığı anlaşılınca şimdi “Dünyanın en büyük markalarının ne kadarı yerli” tartışması açtılar

Zavallılık.

Neymiş Mercedes’in parçaları 2400 tedarikçiden geliyormuş

Volvo’nun motoru Ford’muş.

BMW’nin çoğu parçası yabancıymış.

Tamam bunları biliyoruz zaten.

Soru şu; Madem sizler de bunu biliyordunuz neden “yerli ve milli” diye gürültü çıkarıyorsunuz?

Ama öyle bir hava yarattılar ki, sanki bu otomobil dünyadaki en gelişmiş en iyi otomobil üstelik yerli ve milli ve bir de üstüne bunu ancak Erdoğan başarabilirdi, o da yaptı zaten algısı oluşturuluyor.

Günümüz dünyasında artık “yerli ve milli” kavramı yok.

Özellikle yüksek teknolojik ürünlerin bir ülkede yapılması artık mümkün değil.

Buna karşı kamuoyu o çok şatafatlı açılışı izlerken gerçekten her şeyin “yerli ve milli” olduğunu sanıyordu.

Sonra bunun doğru olmadığı anlaşıldı.

Bu kez tamamı saray destekli sosyal medya trolleri harekete geçti.

Başladılar TOGG’u iyi göstermek için dünya markalarının üretim durumlarını anlatmaya.

İşte birkaç örnek;

Mercedes ne kadar Alman, Renault ne kadar Fransız, Volvo ne kadar İsveç, Chevrolet ne kadar Amerikan, Honda ne kadar Japon ise TOGG da o kadar Türk olacak. Mercedes’in ne kadarı Almanya dışında yapılıyor biliyor musunuz? Bu devirde üretim şekli bu. Yapılanı karalamak ne işe yarar?

★★★

Sanki, İtalya’da herkes Lamborghini’ye, Almanya’da Mercedese, Amerika’da Chevrolet’e, İsviçre’de herkes Volvo’ya biniyor Ama hiç biri niye üretiyoruz ne gerek vardı demiyor, O kişiler sadece bizde var.

★★★

TOGG’un yerli ve milli olmadığını söyleyenlere fotoğrafı dikkatlice incelemelerini tavsiye ederim. Volvo denilince İsveç tankı akla gelir değil mi? Öyle değil, ama arabanın neredeyse her parçası ayrı ülkeden geliyor.

★★★

Fransız Renault markası Alman Mercedes’in motorunu, Fransız Peugeot ise Alman BMW, Alman mini, Amerikan Ford ve İsveçli Volvo için motor üretiyor. Amerikan Ford, İngiliz Land Rover için İsveçli Volvo için motor üretiyor Ama bu ülkelerde kendi malını kötüleyen yoktur

Ve son notum; dikkat ederseniz mesajlarda “Bir otomobil fabrikası açılması bir tek bizde kötüleniyor” vurgusu var.

Bu da yalan.

Kimse kötülemiyor, kimse karşı çıkmıyor, sadece bir otomobil fabrikasının iktidarın seçim propagandasına çevrilmesine karşı çıkıyor.