Korkusuz

Keşke olmasaydı!

Keşke olmasaydı!
Gara Operasyonu ile ilgili yazılabilecek olanların hemen hemen hepsi yazıldı.

Yazılanlara ve konuşulanlara kızan Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yönelik “Utanmadan, sıkılmadan 13 şehidimizle ilgili olarak ‘Bunun sorumlusu Cumhurbaşkanıdır’ diyorsun. Ya sen ne yüzsüzsün, sende yüz var mı? Terbiyesiz herif. Sana Milli Savunma Bakanımı gönderiyorum, sana İçişleri Bakanımı gönderiyorum, seni bilgilendirsinler diye, sen bunlara layık değilsin. Utanmadan, sıkılmadan kalkıp Cumhurbaşkanına fatura kesmeye kalkıyorsun. Senin bu yaklaşımlarınla bu ülkede biz terörizmle mücadeleyi durdurmayacağız. Sen teröristlerle el ele, kol kola Ankara’dan İstanbul’a yürüyebilirsin ama biz teröristlere karşı mücadelemizi sürdüreceğiz, sen de tribünlerden seyret. Bay Kemal şu teröristlere bir gün ‘terörist’ de. Diyebiliyor mu? Diyemez. Niye? Onlarla ortak. Diyemez ve demeyecek ama biz gümbür gümbür, üzerine üzerine gidiyor ve bunları çökertiyoruz ve çökerteceğiz. PKK’nın Suriye’ye uzantısını ‘Terör örgütü olarak görmüyorum’ diyenler, Bay Kemal ve yandaşlarıdır. Bunlar bize terörle mücadele dersi veremez. Kılıçdaroğlu ve şürekası bilsin ki baş veririz ama onlar gibi teröristler ve destekçileri karşısında baş eğmeyiz.”

Demek ki Erdoğan Gara Operasyonu ile ilgili haber ve yorumlara çok fena kızmış.

Normal çünkü müjdesini vermeye hazırlandığı operasyon kendi itirafıyla başarısız olmuş ve 16 Türk vatandaşı şehit edilmişti.

Hesabını sorması gerekir ama böyle bir olasılık görünmüyor.

Gara Operasyonu ile ilgili Arap ve yabancı medyada çok şey yazılıyor ama esas konu ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Bakan Akar’ın açıklamasına kuşkuyla yaklaşmasıdır.

Bölgede İHA, her türlü casus uçakları, uyduları ve olay yerine yakın askeri üsleri (Erbil ve Malatya) bulunan ABD’nin operasyonla ilgili her şeyi bildiği kesindir.

Gün gelir her şeyi yazdırırlar çünkü ABD bu olayın bir tarafı.

Çünkü PYD/YPG’nin arkasında ABD ile birlikte İngiltere, Fransa, İtalya ve İsrail dahil başka ülkeler var.

PYD/YPG PKK demektir.

Onun için de Türkiye’nin Kuzey Irak’ta PKK’ya yönelik tüm faaliyetleri ABD’nin takibinde.

Yani gerçek muhatap ABD.

Kırk yıldır (18 yılı AKP dönemi) Türkiye içinde ve Kuzey Irak’ta bir türlü bitirilemeyen PKK’nın şimdi artık Fırat’ın doğusunda YPG olarak en az 60 bin militanı bulunmaktadır.

Hem de aklınıza gelebilecek her türlü ağır silahlara ve en gelişmiş savaş teknolojilerine sahipler.

Bu durumun müsebbibi büyük ölçüde AKP’dir.

2011 sonrasında Suriyeli Kürtler’in Esad’a karşı ayaklanmasını sağlamak için PYD lideri Salih Müslim’i Haziran 2015 seçimlerine dek kaç kez Türkiye’de misafir etti.

Müslim “Hayır” deyince Ankara PYD’ye düşman kesildi onlar da gidip ABD’den yardım istedi.

Şimdi var olan durumun nedeni Ankara’nın saplantılarıdır.

2011 öncesinde ne PYD/ YPG ne de IŞİD vardı.

Fırat’ın doğusu, Fırat’ın batısı, İdlib ve benzeri konular da yoktu.

Ah şu “Arap Baharı” başımıza ne belalar açtı.

Ne güzel de geçinip gidiyorduk herkesle.

Keşke olmasaydı!

Öncesinde BOP vardı ama “Arap Baharı” olmasaydı belki şimdi çok farklı bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık.

Belki de FETÖ’nun darbe girişimi olmayacak ve başkanlık sistemine de geçmemiş olacaktık.

Belki de Metin Akpınar ve Müjdat Gezen gibi bu ülkenin çok değerli iki sanatçısı gözaltına alınıp yargılanmayacaktı.

Belki de son konuşmasında olduğu gibi Erdoğan’ın sinirleri hiç bozulmayacaktı.

Belki de 2017’de Binali Yıldırım’ın konuşmasını 4 yıl sonra aynen tekrarlamayacaktı.

O zaman da Erdoğan’la birlikte herkes bu ülkede rahat, mutlu ve esenlik içinde yaşayacaktı.

İşte o zaman toplumsal uzlaşma kolay sağlanır ve 1982 Evren’in faşist anayasası yerine çok daha demokratik bir anayasa yazılır ve halkın ezici çoğunluğu tarafından kabul edilirdi.

Yüzde 92 olmazsa da olur!

Yeter ki kavga bitsin.

Yorulmadınız mı?