Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Keser döner sap döner gün gelir hesap döner...

Erdoğan, ABD’de; Spacex ve Tesla’nın kurucusu Elon Musk’la görüştü...

Ve bildiğiniz gibi Musk, Erdoğan’ı ziyarete:

3 yaşındaki çocuğuyla gitti...



Peki...

Musk’ın bu Erdoğan sevdasının sebebi ne?..

Ya da:

Erdoğan bu Musk’ı neden bu kadar çok seviyor?..

Kıdemli ve dürüst iş insanlarımızla yılda bir kere bile görüşmezken:

Musk ile adeta kanka?..





Canlarım önce şunu kabul edelim:

Musk için dostluk ya da arkadaşlık diye bir şey yok:

Kişisel çıkarları vardır...

Tabii ki:

“Uzatma da Musk’ın Erdoğan’dan nasıl bir çıkarı olabileceğini söyle” diyeceksiniz...

Bir örnekle anlatayım...



Deyin ki mandıracısınız?..

Hammaddeniz nedir?

Süt...

Süt olmazsa mandırada:

Top oynarsınız...



Ne alâka mı?..

Çok alâka...

Çünkü...

Mandıracı için süt neyse...

Musk’ın ürettiği bütün ürünler için:

Bor madeni de öyle...



Zira:

Muskın tüm ürünlerinde:

Geleceğin petrolü veya beyaz altını olarak anılan lityum pil kullanılıyor...

Lityum’a en kolay ve düşük maliyetli dönüştürülen bor madeni cevheri ise...

Dünyada en çok:

Türkiye’de var...



Yani...

Süt, mandıracı için neyse...

Bor cevheri de Musk için o...

Çünkü...

Ürettiği:

Otomobiller...

Uzay araçları...

İnternet erişimini kolaylaştırmak için çalışılan uzay tabanlı sistemlerin hepsi:

Lityum pille çalışıyor...



Ve canlarım...

Eti Maden’in (Kamu kurumu) 2020 yılının aralık ayının sonunda açtığı Lityum Karbonat Üretim Tesisi:

Bor cevherini lityuma dönüştürebiliyor...



Bu vesileyle sık sık:

“Enseyi karartmayın” deyiş sebeplerimden biri de...

Türkiye’nin doğru yönetildiği takdirde:

Olağanüstü bir ekonomik büyümeyi gerçekleştireceğine olan inancım...



Yani canlarım...

Ülkemizde:

Un var...

Yağ var...

Şeker var...

Ama:

Helva yapacak:

Usta yok...



Usta olarak görevlendirilenler de:

Hem undan çalıyor...

Hem yağdan...

Hem şekerden...



Yaa...

İşte böyle...

Enseyi karartmayın...

Böyle gelmiş ama...

Daha fazla böyle gidemez...

Keser döner sap döner...

Gün gelir:

Hesap döner...

Günün sözü


“Herkes aynı anda geceyi yaşar ama herkesin karanlığı farklıdır...”.

Laedri

Ama söylemem...




Erdoğan New York’ta başka kimle görüştü?..

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’le...

Ne görüştü?..

“Kardeş, gel bizde silah fabrikası kur” falan mı dedi?

Elbette değil...

Ancak...



Stoltenberg, SAKP Genel Başkanı’na:

“Reis, İsveç’in şu NATO üyeliği konusunu bir an önce açıkla da rahatlayalım...” demiş olabilir...



Erdoğan bu talebe:

“Türkiye’de Kuvvetler Ayrılığı Prensibi var, ben parlamentonun iç işlerine müdahale edemem” demiş olabilir mi?..



Eğer öyle demişse...

Bizi bizden daha iyi tanıyan Stoltenberg’in...

O cevaba neresiyle gülmüş olabileceğini tahmin ediyorum...

Ama...

Söylemem...

Ajan mı ne?




Levent Gültekin, seçimlere bir buçuk yıl varken...

Akşener’in aradığını...

Ve...

Yavaş ile İmamoğlu’nu kastederek kendisine:

“Bunlar kendilerini ne zannediyor. Belediyenin parası ile anket yaptırıyorlar, kendilerini önde gösteriyorlar. Ben bunlar cumhurbaşkanı olsun diye mi parti kurdum. Ben onlara geçit vermem” dediğini iddia etti...



Akşener ise:

“Bunlar YouTube’da kanal kurup abuk subuk şeyler söylüyor. Ben Gültekin’in 3 videosunu mahkemeye verdim, bunu da vereceğim” diyerek Levent’i yalanladı...



Levent doğru söylüyorsa...

Meral’le ilgili daha önceki “Hasan Cengiz, 100 milyon dolar” falan gibi iddialarının doğru olma ihtimali de yüksek...



Yok eğer Meral doğru...

Levent yalan söylüyorsa:

Birileri çıkıp:

“Bu Levent var ya bu Levent; sosyal medyanın güvenilirliğini yıkmak için görevlendirilmiş bir ajan” dese:

“Haksızsın kardeşim” demem...



Canlarım...

İyi ki medyada ve siyasette:

Bir avuç temiz insan da kaldı...

Yoksa:

“Kökten çürümüşüz” desem...

İnananların sayısı...

İnanmayanların sayısından çok olur...

Batmak üzeresiniz


Seçimden önce Erdoğan dedi ki:

“2023’te enflasyon %20’ler seviyesinde olacak. Hesabınızı buna göre yapın...”.

Seçimden sonra ise OVP’yi açıkladı:

“Bu yıl (2023) enflasyon %65 olacak...”.



Düşünün ki...

Bir şirketin genel müdürüsünüz...

Erdoğan’ın önceki sözünü ciddiye aldınız...

İnandınız...

Bütçenizi de...

Erdoğan’ın bu sözüne göre yaptınız?..



Geçmiş olsun kardeşim...

Batmak üzeresiniz...

Bi dene ama tınnn...




Erdoğan, New York’ta aşağıda adı geçen başbakan ve devlet başkanlarıyla görüştü:



Gürcistan Başbakanı Garibaşvili...

Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun...

Polonya Cumhurbaşkanı Duda...

İtalya Başbakanı Meloni...

İsrail Başbakanı Netanyahu...

Yunanistan Başbakanı Miçotakis...

Güney Afrika Cumhurbaşkanı Ramaphosa...

Ve...

Malezya Başbakanı sayın Enver İbrahim ile:



Bu görüştükleri bana göre:

“O.ruruktan tayyare, selam söyle o yare...”.

Tümünü toplasanız:

Bir Biden etmez...



Sakıp Sabancı merhum böyle durumları şöyle anlatırdı:

“Çok şaapmakla çok çocuk olmaz gardaşum... Bi dene vuracan ama tınnnn; tam vuracan...”.

Dünün tweeti


İbrahim Öztürk

@Profiozturk

Dinci mahalleden gelip entelektüel özeleştirisini verip, Atatürk’ün hakkını teslim eden ilk akademisyen benim.

Artık Mustafa Öztürk, Dücane (Cündioğlu) Bey devam ettiler.

Tabii büyük kısmı Recep’ten ve mahallesinden korkup şeytanca susmaya devam ediyorlar.

Aydın olan yolu bulur.

Kapı kulu olan bulamaz.

Eli kolu boş kalınca




Adamın biri her gece eve; eli kolu dolu gelirmiş...

Kadın da kocasına kapıyı açtığında hemen kollarına bakar...

Getirdiklerini alır:

Mutfağa götürürmüş...

Bir gece adam eli kolu boş gelmiş...

Tabii ki öncelikle kocasının kollarına bakan...

Ve aralarının bomboş olduğunu gören kadın...

Bakışlarını kocasının yüzüne çevirmiş:

“A be adam” demiş “senin bi gözün körmüş ya...”.



Meral Akşener seçimlerden önce Kemal Bey’i yere göğe sığdıramıyor...

Ona nasıl minnettar olduğunu anlatıyor.

“Kendisine (Kılıçdaroğlu’na) her halde ölünceye kadar şükran duyacağım; yeğenlerim burada, kuzenlerim burada ben sülâleme; Sayın Kılıçdaroğlu’nu vasiyet ettim, çocuklarıyla beraber vasiyet ettim; siz sahip çıkamazsanız, başına bir şey gelirse benden bilin” diyor ve muazzam bir alkış alıyordu...



Şimdi artık görüyoruz ki...

Ne Kemal o Kemal...

Ne Meral o Meral...



Meral’in Kemal’i emanet ettiği “sülâle” ise...

Ümit Özlâle imiş...

Kürt düşmanı:

Özlâle...



Ve canlarım...

Meral, Kemal’in bi gözünün kör olduğunu:

Eli kolu boş kalınca anlamış...

Zemzem’e gidiyorum


Hemen her gün:

Bir gazeteci, bir siyasetçi, bir sanatçı, bir iş insanı, bir sporcu ya da sıradan biri:

“Zemzem Kuyusuna işedim” deyip ortaya çıkıyor...



Haydaaa!...

Hep birlikte:

“Zemzem Kuyusuna işedim” diyen kişiyi konuşup, kendisini cümle âleme tanıtıyoruz...



Neyse...

Bugün şu ana kadar:

“Zemzem Kuyusuna işedim” diyen çıkmadı...



Pardon ya...

Çişim geldi...

Zemzem Kuyusuna gidip geleceğim...