“Kazanacak aday” lafı safsatadır
Seçimler bitti, iktidar kanadı zafer sarhoşluğu içinde “Türkiye’nin yüzyılı başladı” klişesini daha etkili biçimde kullanmaya başladı.
Aslına bakarsanız herkes bundan sonra işlerin ne kadar zor olduğunu biliyor.
Dakika bir gol bir örneğindeki gibi dün pek çok ihtiyaç maddesine zamlar geldi.
Hakim inanış; kısa sürede hayat pahalılığının daha da artacağı, ekonomik krizin derinleşeceği, döviz fiyatlarının fırlayacağı, halkın daha fazla ezileceği yönünde.
Buna rağmen iktidar kanadı, “yeni kabineden” yola çıkarak umut pompalamaya çalışıyor.
Muhalefet ise derin bir sessizlik içinde.
Kılıçdaroğlu’nun seçim akşamı “Yola devam” mesajı vermesi CHP içinde bir çalkantıya neden oldu.
CHP’nin müzmin muhalifleri yine sonuçtan yola çıkarak “başarısızlık bahaneleri” üretmeye çalışıyor.
Önceliği “Kılıçdaroğlu’nun gitmesine” bağlayan CHP içindeki mutsuz/umutsuz kesimler, yeni genel başkan arayışına girdiler bile.
Şu sırada adı en çok öne çıkan kişi kuşkusuz Ekrem İmamoğlu.
Kılıçdaroğlu göreve geldiği 2010 yılından bu yana kurduğu düzenle, partide rakipsiz genel başkan olarak oturuyor.
Geçen 22 yılda Kılıçdaroğlu’na alternatif olabilecek tek isim olarak Haluk Pekşen çıkabilirdi ama ne yazık ki o da talihsiz bir kazanın kurbanı olarak aramızdan ayrıldı.
Akla gelen tek isim Ekrem İmamoğlu ise bu makamı en iyi dolduracağına inanılan değil hem İstanbul’u kazanan hem de cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda adının ortaya atılması üzerine popüler olan bir isim.
CHP’deki “değişim” taleplerini besleyen en önemli faktör, seçimlerin kazanılamamış olması elbette.
Bunun sorumlusu olarak da “aday seçimindeki yanlış” üzerinde duruluyor.
En çok söylenen söz de şu: “Kazanacak aday yerine, Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olması bize seçimi kaybettirdi.”
Bana göre “kazanacak aday” sözü bir safsatadır.
Aday Kılıçdaroğlu değil de bir başkası olsaydı da AKP devletin tüm gücünü kullanarak yürütecekti propagandasını ve her türlü hile yine yapılacak, habersizce vatandaş yapılan 2 milyona yakın yabancı yine oy kullanacak, seçim sürecinde söylenen yalanlar aynen tekrar edilecekti.
Seçim dönemi boyunca, CHP ya da diğer muhalefet partilerinin tabanından olmayan bir kişiden bile “Aday başkası olsaydı, oy verirdim” sözünü duymadım.
Hedef bu iktidarı bitirmekti.
Aday belirlenene kadar isimler üzerinde tartışma olmasına rağmen, Kılıçdaroğlu’nun adı açıklandığı andan itibaren bunlar bitti.
Seçimin Kılıçdaroğlu yüzünden kaybedildiğini söylemek CHP içinde makam hırsı içinde olanların kendilerini tatmin etmesinden başka bir şey değildir.
Kılıçdaroğlu ve arkasındaki tüm güçler kampanya boyunca gereken her şeyi yaptılar.
Ayağı yere basan vaatlerde bulundular.
Halka dokundular, her yere gittiler, gerçekleri olağanüstü bir nezaket içinde anlattılar.
“Kazanacak aday” olarak lanse edilen hatta dayatılan iki büyükşehir belediye başkanı hemen her yerde Kılıçdaroğlu’nun yanında oldular ve onun kadar da çalıştılar.
Sonuç olarak, siyasi gerçeklikler göz önüne alındığında, “kazanacak aday” sözü saf bir siyasi propagandadan başka bir şey değildir.
Kazanacak aday diye bir garantinin olmadığı bir siyasi arenada, belirleyici olan iktidarın 21 yıllık döneminde halkı yoksullaştırması, cahilliğe itmesi, ülkenin toplam kalitesini düşürmesi, yalana dayalı propaganda, bel altı vuruşlar ve kılcal damarlara kadar giren devlet gücüdür.
Bu böyleyken Kılıçdaroğlu yerine “Kazanacak aday bulmalıydık” söylemi havada kalır.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Sinan Bey bu kadar utanmayın, tuttuğunuz el HÜDA PAR’ın başkanının elidir
İkinci tur seçimlerin en konuşulan isimlerinden biri Sinan Oğan oldu.
Oğan önce Erdoğan’a karşı cumhurbaşkanı adayı oldu.
Bu iktidarın gitmesi gerektiğini söyledi.
Suriyeliler konusunu çok ciddi biçimde eleştirdi.
AKP’nin HÜDA PAR’la iş birliği yapmasına dehşetli bir öfke gösterdi.
“Cehennemin kapılarını kapatmaktan” söz etti.
Sonra ilk tur bitti.
Erdoğan Oğan’ı çağırdı, koşa koşa gitti o da.
Muhalefetin ikinci tura kalan adayı ile görüşmeye bile gerek duymadan Erdoğan’a destek olacağını açıkladı.
Seçim gecesi de Erdoğan’ın zafer konuşmasına katılarak diğer destekçi isimlerle el ele tutuşarak fotoğraf çektirdi.
Bu zafer fotoğrafını görüyorsunuz.
Sinan Oğan en sağda.
Diğer uçta ise HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu var.
Yeşil Sol Parti; sosyal medya hesabında, bir fotomontajla sanki Sinan Oğan Zekeriya Yapıcı ile el ele gibi göstermiş.
Oğan da buna çok öfkelenmiş ve montaj fotoğrafı paylaşarak altına şunu yazmış;
“Alçakça FETÖ taktikleriyle yapılmış bir montaj görüyoruz. Bu kadar mı düştünüz, bu kadar mı alçaldınız? Yanımda duran DSP Genel Başkanı’nı montajla değiştirip yerine bunu koydunuz?”
Sinan Oğan’a şunu söylemek isterim:
Bu kadar öfkelenmenize gerek yok. Fiilen HÜDA PAR Genel Başkanı ile el ele tutuşmamış olsanız bile verdiğiniz toplu fotoğraf tam da budur.
Tutuşmuş ellerin havaya kaldırılması “Hepimiz aynıyız, hepimiz biriz” anlamına gelir.
Anladığım kadarıyla HÜDA PAR ile el ele tutuşuyor görünmekten dolayı çok utanıyorsunuz.
Niye utanıyorsunuz Sinan Bey, o platforma çıktığınızda kamuoyuna “HÜDA PAR ile benim aramda hiç fark yok” demiş olmadınız mı?
HÜDA PAR’dan bu kadar utandığınızı söylemek siyasi geleceğiniz açısından da risklidir.
Sonuçta bu parti ve lideri, Erdoğan’ın çok kıymetlisi.
Size makam ve para verecek olan da Erdoğan olduğuna göre, onu kızdırmayın.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Adam satmak bu kadar kolay olmamalı
CHP’nin adeta “demirbaş” isimlerinden biri Akif Hamzaçebi’dir.
Partinin her kademesinde görev almıştır.
Bütün seçimlerde “kontenjandan” hep ya liste başı ya da seçilecek yere konmuştur.
Bunu sağlayan da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Arkasında Kılıçdaroğlu durduğu için CHP içinde bir kişi bile Akif Hamzaçebi’yi eleştirmeye cesaret edememiş, onun her seferinde hep kayrılmasını asla sorgulayamamıştır.
İşte o Akif Hamzaçebi seçimler biter bitmez kendisine en büyük ikbali sunan Kemal Kılıçdaroğlu’na bayrak açtı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun sadece bu seçimde değil, bugüne kadar yapılan bütün seçimlerde başarısız olduğunu iddia etti.
Siyasetin ihanetlerle, vefasızlıklarla, menfaatçiliklerle dolu geçmişini elbette çok iyi biliyorum.
Buna rağmen bu kadar hızlı dönüşleri anlamakta çok zorlanıyorum.
Parti içi tartışmalardan hep uzak tutulan, hep kollanan, hep en önde yer verilen bir ismin, bazı haklı gerekçelere dayansa bile henüz parti meclisi bile toplanmadan kamuoyuna açık biçimde görüş bildirmesi bana göre çok ayıp olmuştur.
ÇOK GÜLDÜM
Çok eski bir karikatür bu kadar mı cuk oturur
Sanıyorum karikatür Selçuk Erdem’in.
Sosyal medya paylaşımlarında ne yazık ki imza bölümü görünmüyor.
Hayli eski bir karikatür çünkü hafızamda kalmış biraz.
Selçuk Erdem’in “absürt” esprilerinden biri.
Ama son seçimlere “cuk” oturmuş. Sadece dün yapılan zamlara ve dövizdeki artışa bakarak bile “Sanki bugün çizilmiş bir karikatür” diyebiliriz.