Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Kaderimizi belirleyen şey nedir?..

Mozart’ın tüm dünyası müzikti...

Ölümün kendisini çok genç yaşta alıp gideceğini bilirmiş gibi:

Aceleciydi...



Gece gündüz çalışır...

Beste yapar...

Konser verirdi...





Beste yaparken bazı yerleri boş bırakır...

Daha sonra o boşlukları:

Doğaçlamalarla doldururdu...

Sebebi sorulduğunda:

“Özgürlüğün tadını yaşamak” derdi...



O kadar beste çalışmasının arasında:

Mutlaka zaman ayırır:

Kitap okurdu...



Viyana İmparatorluk Polisi’nin işkence yaptığına ilişkin haberlerle ilgilenir...

İşkencenin yasaklanması için çalışmalar yapardı...

Ve...



İşkencenin yasaklanması amacıyla:

Mücadele eden ünlü hukukçu Joseph Von Sonnefels ile görüşür:

Sohbet ederdi...



“Benim bütün dostlarım; despotluğun ve aptallığın düşmanıdır” diyordu...



İşkencenin yasaklanması için gösterdiği çaba...

Ve...

Despotizme karşı verdiği mücadele...

Profesyonel müzisyen olarak çalıştığı Saray’ı öfkelendirince:

Saray’dan kovuldu...



Bestelerinin telifi...

Ve...

Verdiği konserlerden gelen çok az parayla:

Geçinmeye çalıştı...



35 yaşında ve borç içinde öldüğünde...

Eserlerini bıraktığı insanlıktan:

Dünya durdukça tahsil edemeyeceği kadar çok:

Alacağı vardı...



Canlarım:

Hak...

Hukuk...

Adalet...

Ve...

En az eşitsizlik için çabalar:

Despotizm...

Totaliterizm...

Dikta...

Ve...

İşkencenin her türüyle mücadele ederseniz:



Mozart gibi borç içinde...

Ancak...

Yine Mozart gibi...

İnsanlıktan:

Alacaklı olarak ölürsünüz...



Sözümün özü:

Hayatın akışını...

Kaderiniz değil...

Tercihleriniz belirler...

Kime


Canan Kaftancıoğlu:

“Siyasetçiler genelde başkalarının emeğinin üzerine konmayı severler. İstanbul seçimlerinin mimarı, Kemal Kılıçdaroğlu’dur...”.



Ne demek istemiş olabilir?..

Ya da:

Bu lâfı kime:

Sokmuş olabilir?..

İlahi Kihara


SÖZCÜ’nün haberi:

ABD’deki resmi ziyaretinde, Japonya Başbakanı Fumio Kişida’ya eşlik eden Başbakan Yardımcısı Seiji Kihara’nın ellerini ceplerine sokması, saygı kurallarına çok dikkat eden ülkede tartışmaya yol açtı.

Asıl bomba ise Kihara’nın “Senden utanıyorum” diyen annesinden azar yemesi oldu.





Şu Japonlar âlem insanlar...

Bizimkilerin neredeyse:

“Ana avrat” düz gittikleri...

“Sömürgeci Yanki!” diye aşağıladıkları ABD’lilerin karşısında...

Ellerini cebine sokan kendi başbakan yardımcılarına...

Yapmadıklarını bırakmadılar...



Demek ki zenginlik ve saygı:

Birbirinin karşıtı değil:

Mütemmimi...



Demek ki...

Az gelişmiş ülkeler:

Hem birbirlerine...

Hem de başkalarına karşı:

Saygısız oldukları için:

Bu kadar fakir...



Adını hatırlayamadığım ünlü ve karizmatik Dünya liderlerinden biri yıllar önce:

“Fakir neden fakir?” diye sormuş...

Sorusuna cevabı da kendi vermişti:

“Çalmasını bilmediği için fakir...”.



Ama haksızmış...

Çünkü...

Japonlar:

Hem utanmayı bildikleri...

Hem:

Saygılı oldukları...

Ve fakat:

Çalmayı ise...

Bilmedikleri için:

Zenginmiş...

İyi ki:


Erdoğan dedi ki:

“CHP demek çöp demektir, çukur demektir, çamur demektir.”



İyi ki:

Japon değiliz...

Aksi halde...

Sayın Cumhurbaşkanımız...

Atatürk’ün partisine bunları söylemek bir tarafa:


Adı geçtiğinde...

Cebindeki ellerini bile:

Çıkarmak zorunda kalırdı...

Ne diyeceğiz


70 yaşındaki AKP Ordu Milletvekili Şenel Yediyıldız...

67 yaşındaki Erdoğan’ı överken:

Şöyle dedi:

“Tayyip ağabey Türkiye’nin başında, dünyanın lideri. Biz Tayyip ağabeye ihaneti bırak ayakkabısını yalamamız lazım...”.





Çok yalaka gördüm...

Ama...

Bir insanoğlunun ayakkabısını...

Eliyle yalayanına...

İlk defa:

Rast geldim...



Diliyle yalayana:

“Yalaka” denildiğini herkes biliyor...

Da...

Eliyle yalayana:

Ne diyeceğiz?..

Kaç kişi yedi


Dünyanın en saygın gazetelerinden biri olan The New York Times’da yayımlanan habere göre...

İspanya’da Başbakan ve diğer üst düzey yetkililere yönelik bombalı mektupların arkasında Putin var...



Gazete:

Rus ajanların, bombalı mektupları göndermesi için aşırı sağcı grubu yönlendirdiğinden şüphelenildiğine dikkat çekiyor...

ABD’li yetkililer bu operasyondan sonra Rusya’nın, Ukrayna’yı destekleyen ülkeleri uyarmak amacıyla bu tür eylemleri sıklaştırabileceğini söylüyor...





Ve burada...

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini destekleyen...

Aşırı sağcı bir Danimarkalının...

Tüm Arap İslam Devletlerinin büyükelçilikleri dururken...

Kuran-ı Kerim’i:

Türkiye Büyük- elçiliğinin önünde yakmasından sonra:

İsveç hükümetini aşağılayan gösteriler yapıldı...



Bu tuzağı...

Bu kumpası yiyen:

Kaç kişi oldu?..


Böyle anladım


Nebati dedi ki:

“Türk lirasını değerli hale getirirseniz sanayi yavaşlar, işsizlik olur. Türk lirasını değersiz hale getirirseniz ise bunun tam tersi olur...”.



Tercüme edebilir miyim?..

Paramız rezerv paralar karşısında çok değerli...

O nedenle:

Sanayi ve ihracat yavaşladı...

İşsizlik arttı...

Epistemolojik bir kopuşla...

Paramızı acilen:

Devalüe etmeliyiz...”.



Ben böyle anladım...

Başka türlü anlayan varsa:

Saygı duyarım...

Açıklamadım...


Hollandalı damada sordum:

“Akademi, hukuk, medya, kamuoyu araştırması yapma ve siyaset ahlâkı çürümüş bir toplumun yurttaşı olmak nasıl bir duygu?..”.



Şaşırdı...

“Ne alâka?” der gibi gülümseyerek baktı yüzüme...

Çünkü...

Bir Hollandalı...

Yaşamı boyunca böyle bir sorunun muhatabı olmaz...



Şaşırdığını anlayınca:

“Affedersin” dedim... “Bir Hollandalı için değil... Yani böyle bir ülkenin yurttaşı olsan ne hissedersin?..”

“Daha önce hiç yaşamadığım şeyler için ne hissedeceğimi bilemem ki” dedi yine gülümseyerek ve devam etti: “neden sordun?..”.

Sağ elimle boşluğu tokatlayarak:

“Boş ver” dedim Türkçe...

“Boş ver... Öylesine sordum...”.



Kıskanmasın diye...

Sorumun gerekçesini:

Açıklamadım...

Cevap yok


Erdoğan:

“2023’te Ay’a gideceğiz” vaadinde bulunmuş:

Muhalefet partileri ve muhalif medya:

İtiraz etmişti...



2023 bütçesinde uzay çalışmaları için 25.000 lira ayrılınca...

Muhalifler:

“Bu parayla bir kişi İstanbul’dan New York’a bile gidemez” diye...

Ülkenin koskoca cumhurbaşkanını:

Sarakaya aldı...



Bu arada...

Uzay araştırmaları için milyar dolarlık bütçe yapan gelişmiş ülkelerin...

25 bin liralık uzay bütçesi olan Türkiye’yi neden kıskandıkları sorusuna halen:

Cevap verilemedi...

Sorulsaydı


Hülya Koçyiğit’e Fatma Girik’i sormuşlar:

“Çok yürekli bir kadındı” demiş...



Fatma’ya...

Son 15 yılın Hülya Hanım’ını sorup sormadıklarını hatırlamıyorum...

Ama...



Gerçekten o kadar yürekliydi ki Fatma:

Sorulsaydı:

Sadece:

Gülerek cevap verirdi...