Korkusuz
Can Ataklı

İYİ Parti’ye saldırı hazırlığı

ANALİZ

İYİ Parti’ye saldırı hazırlığı


Lütfü Türkkan’ın bir şehit babasına sebebi ne olursa olsun küfür etmesi mazur gösterilebilir mi?

Asla.

İYİ Partili milletvekili, genel başkanını protesto eden bir kişiyi kendince “dostça arkadaşça” teskin etmeye çalıştı.

Oysa hiç gereği yoktu.

Kaş yaparken göz çıkarıldı ama sonuçta.

O şehit babasının tahrik edildiği, o protestoyu yapması için teşvik edildiği konusunda fazla kuşkum yok.

Sarayın propaganda ekipleri, ellerindeki medyayı da iyi kullanarak bu tür eylemleri organize edebiliyor.

Nitekim benzer bir protesto eylemi yapılması için bir haber kanalı muhabirlerinin bir vatandaşla yaptığı pazarlıklar, sosyal medyaya dağıldı iki gün önce.

Buraya nokta koyalım.

Lütfü Türkkan’ın anlamsız davranışından sonra, iktidar kendi çevresini ayağa kaldırdı.

Valilikler bile talimatla halkı protesto etmeye çağırdılar.

Bu protestolarda Türkkan’ın partisinin grup başkanvekilliğinden istifasının yeterli olmayacağı milletvekilliğinden de istifa etmesi gerektiği ileri sürüldü.

Protesto gösterilerinde başta Lütfü Türkkan olmak üzere İYİ Parti’ye ve dolayısıyla muhalefetteki tüm bileşenlere de ağır hakaretler savruldu.

Buraya da bir nokta koyalım.

Ama işin asıl vahim tarafı bu tür davranışların saray tarafından da dile getirilmesi.

AKP genel başkanı Erdoğan son iki günde değişik yerlerde yaptığı konuşmalarda Lütfü Türkkan’a haddinin bildirilmesi gerektiğini tekrarlıyor.

Erdoğan; İYİ Parti’ye üstü kapalı gönderme yaparak, “Türkkan’ın mecliste tutulmaması gerektiğini” söylüyor.

Daha önce “terörist, FETÖ’cü, yalancı, gelin hanım” diye hitap ettiği Akşener’e bu kez, “Hanımefendi” diye seslendi Erdoğan ve “Bu kişiyi Meclis’te tutamazsın” dedi.

Peki, Akşener Lütfü Türkkan’ın milletvekilliğinden istifa etmesini sağlamazsa ne olacak?

İşte orası meçhul.

Ve meçhul olduğu kadar karanlık da.

AKP genel başkanı bu konuda ne yapacağını çarşamba günü yapacağı AKP grup toplantısında söyleyeceğini bildirdi.

Anlaşılan şu ki, Erdoğan bugün Akşener’e “hanımefendi” diyerek bir kibarlık gösterisi yapıyor.

Ama mutlaka o da biliyor ki, Lütfü Türkkan’ın milletvekilliğinden istifa etmesi pek mümkün değil.

O zaman hedef bu milletvekili olmaktan çıkacak ve topyekun İYİ Parti’ye savaş açılacak.

Tahminim şu ki asıl amaç sürekli halk arasında gezen Meral Akşener’i hiçbir yere gidemez hale getirmek.

Öyle görünüyor ki AKP teşkilatları İYİ Parti’yi her yerde ve her zaman protesto edecek.

İş bu noktaya gelince kabalalıkları kontrol etmek çok zorlaşır.

Böyle bir gerginlik ortamının kazanını olmayacağını bilmek gerek.

Ancak şunu da biliyoruz ki iktidar bugüne kadar hep gerginlikten ve kavgadan nemalandı.

Yine öyle olması kimseyi şaşırtmaz.

Görünen o ki saray ne pahasına olursa olsun iktidarı bırakmamak için olabilecek her şeyi yapmaya hazır halde.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Bu sözler bir AKP milletvekiline söylense savcılar ne yapar?


Lütfü Türkkan’ın bir şehit babasına ettiği küfür AKP için bulunmaz fırsat oldu.

Bu olay sayesinde AKP’liler Lütfü Türkkan üzerinden muhalefete istediklerini söyleyebiliyorlar.

Tabii asıl önemli olan “yetkili-etkili” kişilerin söyledikleri.

Örneğin AKP genel başkanı, Lütfü Türkkan için aynen şunları söyledi;

“İYİ Parti’den malum bir kişinin, üstelik bir şehit ailesine bu şekilde küfretmesi yenilir, yutulur bir şey değildir. Buna, AK Parti teşkilatı olarak durmadan, duraksamadan gereken dersi vermemiz gerekiyor. AK Parti teşkilatının yanı sıra bütün milletimizin bu ahlaksız, müptezel adama gereken dersi vermesi lazım.”

Erdoğan’a göre Lütfü Türkan “ahlaksız-müptezel” bir kişi.

Bu iki kelime kime karşı söylenmiş olursa olsun ceza kanunlarımıza göre hakaret olarak niteleniyor.

İyi de Lütfü Türkkan bu sözleri söylediği için Erdoğan’a dava açsa kazanamaz ki, hatta dava açabileceği bile şüpheli.

Buna karşı bu sözleri birinin bırakın Erdoğan için söylemesine, herhangi bir AKP’li için bile söylemesi halinde başına neler geleceğini tahmin
ediyor musunuz?

Tamam, tahminlerinizi kendinize saklayın, burada söylemek olmaz!

OKURDAN MESAJ

Yakın bir benzeri benim de başıma gelmişti


Bir okurumdan gelen mesajı paylaşmak istiyorum bugün sizlerle.

Bunun bir benzeri başıma gelmişti, yani bu tür şeyleri yapıyorlar.

Kimileri elindeki devlet gücünü kişisel hırslarını tatmin etmekte kullanabiliyor.

Sokağa çıkma yasağı sırasında Beylerbeyi’nde bir trafik polisi arabamı sadece 15 saniye park ettiğim için ceza yazmıştı bana. Üstelik “Ceza mı yazdınız?” diye sorduğumda da “Hayır” diyerek yalan söylemişti. Ama iki gün sonra ceza makbuzu eve gelmişti.

Ankaralı bir okurum da benzer biçimde bir fahri trafik müfettişinin hışmına uğramış.

Adı, telefonu adresi hatta TC kimlik numarası bile bende olan okurumun mesajı şöyle;

“Ben 70 yaşındayım bir bayanla asla en ufak karşılıklı hakaret dahi olmayan 17/10/2021 tarihinde araçlar hareket halinde bile değilken tartışmamız oldu. 15 gün sonra 46/2-G suçu işlediğimden (Art şerit değiştirerek trafiği tehlikeye düşürmek) fahri trafik müfettişinin tespitine istinaden

155515 sicil nolu İlyas Gültekin adlı polis memurunun düzenlediği 1339 TL’lik ceza makbuzu geldi. Mahkemeler bu cezaları iptal ediyor. Ben de müracaat
edeceğim. Görevini amaç dışı kötüye kullanan  bu kişileri, ilgili makamları uyaran bir yazınızla dile getirmenizi saygılarımla rica ederim. İsmail  K.”

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Şaka bir yana Kuzey Kore gibi olduk


Erdoğan hafta sonu Batman’daydı.

Karşılanışından uğurlanışına, yaptığı konuşmalardan katıldığı etkinliklere çok ilginç şeyler yaşandı.

Hasankeyf’e sırf Erdoğan’ın helikopteri inebilsin diye özel pist yapıldı, Valilik, asker, sivil tüm kamu çalışanlarının Erdoğan’ı karşılama törenine ve diğer etkinliklerine katılmasını zorunlu tuttu, öğrenciler oradan oraya taşındı.

AKP genel başkanı gittiği her yerde yaptığı gibi Batman’da da “gençlerle buluşma” programı yaptı.

Yine çocuklar ellerine verilen soruları sordular, saray görevlilerinin işareti üzerine alkış tuttular, sevgi gösterilerinde bulundular.

Batman’da 4’üncüsü yapılan gençlerle buluşma her zaman olduğu gibi yine bir gün sonra aynı saatte tüm haber kanalları (muhalif olan bir iki kanal hariç tabii) tarafından yayınlandı.

Şaka falan değil artık, Türkiye giderek Kuzey Kore ya da kimi krallıklara şeyhliklere benzemeye başladı.

Bu tür ülkelerde de lider, şef, kral, başkan kimse bütün televizyonlar sadece onu gösterirler.

Üstelik o tür ülkelerde televizyon sayıları da çok azdır. Hatta örneğin Kore’de bir tane var.

Bizde ise sanki demokratik ülkeymişiz gibi görünmek için çok sayıda televizyon kanalı var.

Ama bir emirle hepsi aynı anda aynı yayını yapıyor.

Sanki ülkede tek televizyon varmış gibi oluyor o zaman.

BUNU YAZMAK GEREK

Lafı çarpıtmamak gerek, dava o söze açılmamış


Diğer yazıda söz “hakaret etmeye” gelince dikkatimi çeken bir başka konuyu bu yazıda paylaşmak istedim.

Pazar günü birçok internet sitesinde ve haber portallarında “Yahudi sözü, hakaret kabul edildi” başlıklı bir haber vardı.

Haberde Erdoğan’a “Yahudi” diyen bir kişinin 10 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldığı bu cezanın daha sonra 7 bin liraya para cezasına çevrildiği belirtiliyordu.

Tabii merakla haberi okudum.

O zaman gördüm ki hakaret olarak kabul edilen “Yahudi” denmesi değil.

Hüseyin A. isimli vatandaş Erdoğan’a “Tayyip, kendini Müslüman gösteren bir Yahudi’dir” demiş.

Durum farklı oluyor o zaman.

Adam Erdoğan’a “Yahudi” demiyor, adeta yalancılıkla, sahtekarlıkla suçlayarak “Müslüman gösteriyor ama aslında Yahudi” diyor.

Bu ayrıntıya hiç bakmadan yorum yapmak yanlış olur.

Aynı zamanda toplumda da yanlış bir algıya yol açar.