Korkusuz

İranlı yönetmen tutuklandı!

İranlı yönetmen tutuklandı!
Cafer Penahi İranlı yönetmen...

Dün tutuklanmış.

İran’lı yönetmen ama İran rejimine muhalif bir yönetmen.

Bu yüzden bir kez daha cezaevine atılmış.

★★★

Penahi...İran rejiminin baskılarını anlatan filmler çekiyor.

İlk filmi “This is not a film” Yani “Bu bir film değildir” adını taşıyordu.

Yönetmen Penahi bu filmi evinde çekti.

Çünkü 20 yıl ev hapsine mahkum edilmişti...!

Senaryosu evde geçen bu filmi, İran dışına bir kekin içine gizlenen USB bellekle gönderdi.

★★★

Batı dünyası İran rejimini afişe edecek filmi ve yönetmeni bulmuştu.

Balıklama atladılar...

Yönetmen Penahi’ye ödüller yağmaya başladı.

Ardından Penahi ikinci filmini çekti.

Bu kez bir Taksinin içinden çektiği “Taksi” filmine ise sinema dünyasının en prestijli ödüllerinden Altın Ayı verildi.

★★★

Batı’nın İran ilgisi bitti mi?

Elbette hayır...

Batı dünyası İran’a yüklenmeye devam ediyordu.

2012’de... Senaryosunu yakışıklı abimiz Ben Affleck’in yazdığı ve yine başrolünü kendisinin oynadığı “Operasyon Argo” filmi İran’daki ABD Büyükelçiliği’nde rehin kalmış ABD’lilerin kurtarılmasını anlatıyordu.

Doğru tahmin ettiniz.

Devasa bütçeyle çekilen bu filme de ödüller yağdı.

★★★

Peki bunlar olurken... Doğu bloğunun (Yani Avrasya’nın) eli armut mu topluyordu.

Elbette hayır...

Hatırlayacaksınız...

2013’te... ABD, tarihinin en büyük casusluk olayıyla karşı karşıya kaldı.

Edward Snowden adlı NSA çalışanı elindeki bütün datalarla birlikte kaçtı. On binlerce isim bilgi gizli yazışmanın yanı sıra devlet başkanlarına kadar uzayan tele kulak bilgileri de sızmış oldu.

İki gazeteci...Daha doğrusu bir belgeselci Laura Poitras ve bir gazeteci Glenn Greenwald bu yüzyılın en büyük casusluk olayını an be an kayıt altına aldılar.

İşte Citizenfour adlı belgesel yani “Dört No’lu Yurttaş” böyle doğdu.

Ajan Snowden uzun bir kaçış macerasının ardından tahmin ettiğiniz ülkeye sığındı.

Rusya!

Citizenfour yayınlandığı andan itibaren tüm dünyada büyük yankı uyandırdı.

Bu, Avrasya bloğunun lider ülkesi Rusya’nın Amerika’ya attığı harika bir goldü.

★★★

Bu durumdan canı fazlasıyla sıkılan Hollywood hemen atağa kalktı!

Büyük bütçeli bir belgeselle vizyona soktular.

Icarus!

Dünya Olimpiyat Komitesi Dopingle Mücadele Komisyonu’nun Ruslar tarafından nasıl kandırıldığını anlatan bir belgeseldi.

(Daha önce bu sütunda kısa hikayesini yazmıştım.)

Gregori Rodçenko, Rus Dopingle mücadele komitesinin başındaki isimdi.

Rodçenko, iddiaya göre Rus sporcuların doping örneklerini saklıyor ve sahteleriyle değiştiriyordu.

Skandalın patladığı andan itibaren Rusya’da tam bir sürek avı yaşadı.

ABD’ye kaçmayı başardı.

Ve iltica etti.

Doğru tahmin ettiniz...

Belgesele en iyi Belgesel Oscar’ı verildi.

★★★

Ruslar durmadı...

“Putin Interview...”

Putin’i anlatan 4 bölümlük belgesel...

Putin’in liderlik sırlarını övgüyle anlatıyordu.

Yapımcısı dünyaca ünlü Amerikalı bir yönetmendi. Oliver Stone.

Aklınız karışmasın...Oliver Stone ABD’nin muhalif yönetmeni olarak tanınıyordu.

Amerika’nın gizli tarihi adlı on bölümlük belgeselle ABD’ye çok sert eleştiriler yöneltmişti.







★★★

Putin Interview’ün rüzgarı devam ederken, Rusların imajını yerle bir edecek bir mini dizi piyasaya sürüldü.

“Çernobil!”

HBO yapımı dizi, dev bir bütçeyle hazırlanmıştı.

Çernobil mini dizisinin esas mesajı şuydu, “Ruslar nükleer santral yapamaz!”

Patlatır ve küresel bir felakete yol açarlar.

Üstelik yaşanan büyük felaketi, insanlıktan gizlerler.

‘Çernobil’ tüm dünyada büyük yankı uyandırdı.

İzleyen herkes bir anda nükleer enerji uzmanı olmaya başladı.

Rusya’nın başta Türkiye olmak üzere başka ülkelerde ihalesini aldığı nükleer santral işlerine de gölge düşürmeyi başardı.

Çernobil yıllar sonra bir de beyazcamda patlamıştı yani.

★★★

Uzun lafın kısası...

Kültür, sanat, sinema...

Her şey gibi onlar da iki kutuplu dünyadan nasiplerini aldılar.

Avrasya’yı kötülerseniz Atlantik’ten...Atlantik’i kötülerseniz Avrasya’dan ödül alır, rağbet görürsünüz.

Hepsi bu...