Korkusuz
Ümit Zileli

İmamoğlu’nun feryadı!..

Önceki gün İstanbul Beylikdüzü’ndeydim...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Büyükşehir’den önce başkanı olduğu ilçe... Hatırlayacaksınız, AKP’li Cumhurbaşkanı, İstanbul seçimleri esnasında  İmamoğlu için  “Kenar ilçe başkanı” diyordu, işte o ilçe!

Beylikdüzü’nün tee 1980’lerde, oralar henüz bir “hiç” olduğu sıralarda inşa edilen, yıllar sonra nasıl çürük, deniz kumu karışımı, incecik demirimsi şeylerle yapıldığını ortaya çıkan Gürpınar Siteler Bölgesi evlerinin 1. Etap Kentsel Dönüşüm imza töreni için oradaydık... Protokol imzaları İBB iştiraki Kiptaş ile Beylikdüzü Belediyesi arasında atılacaktı; Ekrem İmamoğlu da kendi deyişiyle “şahit” olarak orada bulunuyordu!

Aslına bakarsanız, Gürpınar Siteler Bölgesi 1. Etap Kentsel Dönüşüm Projesi, yüz binlerce yapının elden geçirilmesi, yıkılıp yeniden yapılması gereken İstanbul için “devede kulak” bile denemeyecek bir sayıyı içeriyordu:

-260 dairenin dönüşümü sağlanacaktı!

Ancak simgesel olarak büyük önemi vardı; çoğunluğu elinde bulundurduğu belediye meclislerinde her işe “taş koyan” AKP ile küçük ortağı MHP sayesinde hemen her konuda engellenmeye çalışılan muhalif belediyeler, deprem konusunda da ellerinin kollarının bağlanmak istenmesine isyan ediyorlardı! Yalnızca bu da değil, yetkilerinin sürekli budanması, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredilmesi de bir başka büyük sorundu...

İmamoğlu törende yaptığı konuşmada, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde neredeyse “üflesen yıkılabilecek” Gürpınar’ı gördüğünde büyük bir “şok” yaşadığını anlattı. O dönemde İBB Meclisi’nde verdiği mücadeleyi paylaşan Başkan,  8 ay uğraştıktan sonra 2017 Haziran ayında durumun Meclis’te ele alındığını, teşekkür konuşması yapmayı beklerken, “maddenin geri çekildiğini” görerek bir büyük şok daha yaşadığını belirttikten sonra nedenini de söyledi:

-Bu madde kabul edilirse maazallah İmamoğlu güçlenir başa bela olabilirdi!..

Kürsüye çıkmış, feryat etmiş ama hiçbir şey değişmemişti!

★★★

“Türkiye’nin bağımsızlık sorunudur!”

Deprem ve kentsel dönüşüm, bir çocuğa bile sorsanız yanıtlayabileceği üzere siyaset üstü ve seferberlik isteyen konular...

Ancak “ucuz siyaset” bu yaşamsal konularda da başrolü bırakmıyor ne yazık ki! İmamoğlu, daha önce de açıkladığı “bakanlık öncülüğünde bir deprem konseyi” kurulması teklifini bir kez daha yineledi ve şu çağrıyı yaptı:

-Kimsenin kafasını kuma sokma hakkı yok!

Cumhurbaşkanı’nın 5 Mayıs 2020’de “Biz 975 bin bina yaptık Türkiye’de” açıklamasına  değinen İmamoğlu anında bir hesaplama da yaptı:

-Daha sırada 6.5 milyon dönüştürülmeyi bekleyen bina var! Kaç yılda yaptınız? 18 yılda! O halde 6.5 milyon için ne kadar zamana ihtiyacınız var? 120 sene! İşte o nedenle bu işi Cumhurbaşkanlığı, bakanlık, büyükşehir belediyesi çözemez diyorum. Bu işi TOKİ, KİPTAŞ da çözemez. Bu işi ancak hep beraber çözebiliriz!

1999 depreminin 2001 krizini getirdiğini de belirten Büyükşehir Belediye Başkanı, asıl konunun yitirilen canlar olduğunu da vurgulayarak en büyük tehlikeyi de şöyle işaret etti:

-İstanbul depremi, Türkiye’nin bağımsızlık sorunudur!

★★★

İBB’de yine ret!..

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bunları anlattı da ne oldu peki?

Evet, bizler aydınlandık, hiç olmazsa ilk etapta dönüştürülecek 260 dairenin sahipleri sevindi, depremin ancak bir seferberlikle alt edilebileceğini, İstanbul’da bir büyük depremin Türkiye’nin bağımsızlık sorunu olduğunu da öğrendik...

-Hepsi o kadar!

Dün İBB’ye sunulan “İstanbul’u depreme hazırlama teklifi”, AKP ve MHP’li meclis üyelerinin oylarıyla reddedildi!.. İstanbul’u güçlendirme için Meclis’in gündemine dört önemli gündem maddesi sunuldu. Bunların arasında şöyle bir madde yer alıyordu:

-Kullanışsız, konforsuz çatıların veya çatı arası piyeslerin kullanılır, konforlu mekanlar haline dönüştürerek; bağımsız bölüm haline getirilmesi, ekonomiye kazandırılması, kaçak kullanımların önüne geçilmesi, kentsel dönüşüme finansal katkı sağlanması, önünün açılması...

İşte bu teklif Cumhur İttifakı tarafından üçüncü kez reddedildi!

Burada gündeme gelen soru ise şu doğal olarak:

-İnsanların hayatı kimin umurunda, kimin değil?!