Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

İlk günahımızın sonucu

O meşhur, “ilk düğmenin yanlış iliklenmesi” örneğini bilmeyeniniz yoktur...

Eğer...

İlk düğme yanlış iliklenmişse...

Diğer düğmelerin hepsi yanlış iliklenmiştir...



Bu metaforu ülkemiz için kullanırsak?..

Soru şu:

Halkımız ilk düğmeyi:

Bahçeli’nin başının altından çıkan 3 Kasım 2002 seçimlerinde mi yanlış ilikledi?..

Yoksa:

16 Nisan 2017 anayasa değişikliği referandumunda mı?..





Soruya cevap vermeden önce...

22 yıl geriye gidip...

Oradan bugüne geleyim...



2001 ekonomik krizinden sonra:

Dünya Bankası’ndaki görevini bırakıp Türkiye’ye gelen...

Ve...

Ekonomi yönetimini teslim alan Kemal Derviş yönetiminde ekonomimiz:

Toparlanmış...

Yaralarımızı sarmış...

Ayağa kalkmış...

Ve...

Tam da koşmaya başlayacaktı ki...



Bugün halâ...

Ülkenin en büyük beka sorunlarından biri olmaya devam eden Bahçeli...

Koşmaya hazırlanan ekonomiyi...

Adeta...

“Yeniden yatağa düşürmek” istermiş gibi bir...

Erken seçim çağrısı yaptı...

İki ortağı Ecevit ve Yılmaz’ı da...

Tehdit ve şantajla ikna etti...



Muhalefet partileriyse (Ki birisinin/DYP Genel Başkan Danışmanıydım):

Aç sırtlan gibi...

Erken seçime gitmeyi...

2001 kriziyle çok büyük yara almış koalisyon ortaklarının yerine geçmeyi hayal ediyordu...

Sonuçta:

İktidar partileriyle birlikte...

Sırtlan rolüne bürünmüş muhalefet partileri de kaybettiler:



Birisi, 1999 seçimlerinde meclise giren FP’yi parçalayıp gurup kurmuş olan AKP...

Diğeri ise 1999 seçimlerinde baraj altında kalan CHP olmak üzere:

İki partili bir Meclis oluştu...



Şimdi sorunun (Bana göre olan) cevabına geleyim...

Ben ilk yanlış düğmenin...

Devlet Bey’in müdahalesiyle ve...

3 Kasım 2002 seçimlerinde yanlış iliklendiği kanaatindeyim...



Son bir haftadır yanlış iliklenen son düğme ise...

İşte o:

İlk günahımızın sonucudur...

Kader ve şükür zafiyeti


Canlarım:

Diyelim ki size, bir kişiyle paylaşmanız şartıyla bin lira verildi...

İnisiyatif sizin...





Karşınızdakine 100 lira verebilirsiniz...

100 lirayı çok görüp 10 lira da verebilirsiniz...

Hatta...

Onu da çok bulup:

Bir lira bile verebilirsiniz...



Karşınızdaki:

Uysal...

Kadere inanan...

Şükretme duygusu yüksek biriyse...

Ve...



Siz de onun bu zaafını bilirseniz...

Ve vicdanınız...

Ve insafınız da infisah etmiş...

Çürümüşse...

Dilediğiniz kadar vermekte özgür olduğunuz için.

Bir lira bile verseniz itiraz etmeyecektir...



Biliyor musunuz?..

İlk çağlarda...

Böylesine haksız...

Ve adil olmayan:

Bencil teklifleri kabul edenler:

Ayakta kalamazdı...



Bugün...

Gelişmiş ülkelerin; gelişimini tamamlamış halkları,

Haksız teklifleri reddediyorlar...

Onun için halkları refah içinde yaşıyor...



Az gelişmiş ülkelerin bırakın gelişimini tamamlamayı...

Gelişim yolunda birkaç adım bile atamamış halkları ise:

“Allah kaderime bu kadarını yazmış, buna da şükür” dedikleri için...

Hep kaybediyor...

Hep eziliyorlar...





“Kaza, kader, talih ve tesadüf deyimleri Arapçadır; Türkleri ilgilendirmez...”

Gazi Mustafa Kemal Atatürk...

Yeni tip


Şuara Suresi 30. Ayet buyurur ki:

“Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar...”.



Bizim Yeni Müslüman tipi ise:

Musibetleri...

Felâketleri:

Allah’a...

Güzellikleriyse:

Kendilerine:

Yazıyor...



Neden?..

Ayette:

“.... Allah birçoğunu da bağışlar” diyor ya...

Ona güveniyorlar...



Buna:

“Yüzsüzlük” denilmezse...

Ne denir?..

Şimdilik bilmiyorum


2018 cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri arifesiydi...

Erdoğan çıkarttığı İmar Barışı Yasası’nı övüyor...

Miting düzenlediği üç şehirde...

Şöyle diyordu:

“İmar barışıyla toplam 205 bin Hataylı vatandaşımızın sorununu çözdük...”.

“İmar barışıyla toplam 144 bin 556 Maraşlı vatandaşımızın sorununu çözdük...”.

“İmar barışıyla toplam 88 bin 507 Malatyalı vatandaşımızın sorununu çözdük...”.





Erdoğan bunları söylerken...

Ben o günlerde henüz 5 bin kişinin (Bugün 306.000) ancak izlediği Youtube kanalımda:

“Sorun çözmüyorsunuz

Recep Bey, sorun yaratıyorsunuz; hem de ölümcül bir sorun” diyordum...



Bırakın da:

“Kim haklıymış?” sorusunu sorayım...

Çünkü...



Erdoğan’ın...

“Sorununu çözdük” dediği 438.063 vatandaşın:

Kaçı öldü?..

Kaçı yaralı?..

Kaçı enkaz altında?..

Kaçı evsiz kaldı?..

Şimdilik:

Bilmiyorum...

Asrın safı




AKP Genel Başkan Yardımcılarından, Sakarya Milletvekili Ali İhsan Yavuz dedi ki:

“Can kurtarma derdindeyiz, şu ana kadar seçimle ilgili herhangi bir şeyi toz zerresi kadar bile konuşmadık...”.



Beri bak İhsan Bey...

Hiçbir şey konuşmamış olsanız bile...

Mutlaka bir şeyler:

Konuşmuşsunuzdur...

Beka sorunu




Dünkü MHP Meclis Gurubunda konuşan...

Ve...

AHBAP/Haluk Levent ve BABALA TV/Oğuzhan Uğur’u hedef alan Bahçeli...

Anayasasında:

“Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti” tanımı yapılan Türkiye Cumhuriyeti için...

“Beka sorunu” olma özelliğini:

Sürdürüyor...

Alkışlıyorum


İç kargaşa çıkarmak için mültecileri istismar eden bir gurup “sözde” muhalif...

Özde iktidar destekçisi...

Mersin’de bir haber yaydı:

“Bir kız yurduna depremzedeler yerine yerleştirilen Suriyeliler, nargile içip müstehcen görüntüler izliyorlar...”.





CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır...

İktidar partisinin siyasi ahlâkıyla hareket edip...

Provokasyon kokulu bu haberin üzerinde tepinmek yerine...

Adı geçen yurda gitti...

İnceleme yaptı...



Yurtta depremzedeler vardı...

Yurdun kapısında da:

“Burada depremzede vatandaşlarımız en güzel koşullarda barındırılıyor, hiçbir sorun yok” yazıyordu...

Bunu da kamuoyuyla paylaştı...



Alkışlarım:

Sağduyulu...

Soğukkanlı...

Ve sorumlu davranarak...

Kentte yaşanabilecek büyük bir faciayı önleyen Ali Mahir Başarır için...

Akılları tutulmuş


(Şimdilik) 31.643 yurttaşımız can verdi...

80 bin 278 yurttaşımız yaralandı...

6 bin 444 bina yıkıldı...

11 bin 302 bina için:

“Yıkıldı” ihbarı yapıldı...

Enkaz altında...

150.000 yurttaşımız olma ihtimali:

Çok yüksek...





Bu tablonun sorumlusu olan iktidar...

Yeni bir Meclis...

Ve...

Yeni bir hükümet ile...

Sıfırdan başlanması için büyük fırsat olan seçimleri...

Bir yıl ertelemek için:

Bahaneler uyduruyor...

PR yapıyor...

Gazetecileri de...

Bu akıl almaz bencil hesaba:

Çanak tutuyor...



Allah’ım...

Bu zihniyetin kafasına...

Ve kalbine...

Lütfen biraz:

Vicdan gönder...