Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

İletişim dehası Erdoğan gitti, yerine itişim-kakışım sevdalısı Erdoğan geldi

Sözlükler iletişimi şöyle tarif ediyor:

“Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme ve komünikasyon...”.

[caption id="attachment_365358" align="alignnone" width="600"] Tayyip Erdoğan[/caption]



Erdoğan’ı siyasette başarılı kılan en önemli hasletlerinden biri iletişim yeteneğiydi...

Belli ki bu yeteneği hem genlerinde vardı...

Hem de...

İmam Hatip’te eğitim gördüğü için; Hz. Muhammed’in iletişim konusundaki hadislerini çok iyi öğrenmişti...



O nedenledir ki...

Beyoğlu Belediye Başkanlığı’na aday olduğunda, genelevleri ve meyhaneleri ziyaret ediyor...

LGBT ile ilgili sorulara:

“O insanların da yasal haklarının korunması gerektiğine inanıyorum” diyordu...



Keza...

Kur’an’da geçen ayetleri de ezbere biliyordu...

Meselâ Nur Suresi 12. ayet bakın neyi emrediyor:

“İftirayı işittiğiniz zaman, mümin erkeklerin ve mümin kadınların, kendiliklerinden hüsnü zanda bulunup da: ‘Bu apaçık bir iftiradır´ demeleri gerekmez miydi?..”.



Erdoğan, kendisine rakipleriyle ilgili görüşleri sorulduğunda Nur Suresi 12. ayet ve benzerlerini hatırlatıyor:

“Haklarında kötü söz söyleyerek günaha girmekten korkarım” diyordu...



Artık...

O eski Erdoğan yok...

Yani...

İletişim kuran...

Empati yapan...

Tahammül eden...

Anlayışla karşılayan...

“Gerekirse papaz cübbesi bile giyerim” diyen Erdoğan yok...

Geçen günkü yazılarımdan birinde de dikkat çektiğim gibi...

O Erdoğan çoktan gitti...



Yeni Erdoğan, elinde hiçbir belge ve tabii ki mahkeme ilâmı da olmadan...

İstemediği...

Kendisine rakip gördüğü...

Ya da...

Siyasi zaferlerini engelleyeceğini düşündüğü kişilere “terörist” damgasını yapıştırabiliyor...

LGBT’leri aşağılayıp, “LGBT... Yok böyle bir şey. Bu ülke millidir, manevidir ve bu değerlerle geleceğe yürümektedir” diyebiliyor...



Bu yaptıklarının adı:

Hem günlük hayatta...

Hem de hukukta iftiradır...



İftira ise...

İnsani ilişkilerde “ayıp...”.

Dine göre “günah...”.

Hukuka göre ise “suç”tur...

Erdoğan yeni anayasaya uyuyor


Üstün Dökmen, “İletişim Çatışmaları ve Empati” adıyla yayımlanan kitabının 156. sayfasında şöyle diyor:

Çatışmalı iletişim kurmaya çalışan taraflar hem yeterli bilgi edinemezler hem de yalnız kalırlar. Çatışmasız iletişimde taraflar birbirlerine yeterli bilgi aktarabilirler, ancak yine de yalnızdırlar. Empatik iletişimde ise hem yeterli bilgi aktarımı olur hem de taraflar yalnız kalmazlar.”.



Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değiştirilmemiş halinde...

Bu empatiyi kurabilecek cumhurbaşkanı tanımı vardı...



2017 referandumunda kabul edilen anayasa değişikliğiyle...

Cumhurbaşkanının empati yapma zorunluluğu kaldırıldı...

Onun yerine...

“Çatışmalı İletişim” kuran cumhurbaşkanı modeli getirildi...



Yani...

Erdoğan yeni anayasaya uyuyor...

Ne yapabiliriz ki?..

Yazık oluyor bu güzel ülkeye


Abraham Lincoln, ABD’nin efsane başkanlarındandır...

Köleliği hem de senatodaki pek çok Demokrat Partili milletvekilini de ikna ederek kaldıran gerçek liderdir...

Sağduyusu, sükûneti ve akılcı politikalarıyla iç savaşı bitirmiştir...

Bunları başarırken kullandığı silâhları:

Vicdanı, aklı ve sevgi dolu yüreğidir...

[caption id="attachment_365359" align="alignnone" width="600"] Abraham Lincoln[/caption]



Bir gün; yaşlı, gelenekçi ve Kuzeyli bir kadın sert bir ses tonuyla Lincoln’ü azarladı:

“Sen Güneyli düşmanlarımızı yok etmek yerine onları seviyorsun... Yok et onların hepsini...”.

Lincoln hemen karşısında duran kadına uzanıp elini tuttu...

Gülümsedi...

“İyi ya işte” dedi... “Onları dost yaparak düşmanlarımızdan kurtulmuş olmuyor muyuz?..”.



Bir de bizimkilere bakın lütfen...

Düşmanları dost olarak kazanıp onlardan kurtulmak yerine...

Dost olma ihtimali bulunanları bile düşmanlaştırıyorlar...



Yazık oluyor bu güzel insanlara...

Yazık oluyor bu güzel ülkeye...

İhkak-ı hak kültürü böylesine çağdışıdır


Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, haksızlığa uğramaları durumunda ne yapacaklarını açıkladı:

“Beşiktaş’ın önünü kesmek isteyen olursa taş üstünde taş bırakmam...”.

[caption id="attachment_365360" align="alignnone" width="600"] Ahmet Nur Çebi[/caption]



Bu deyimin tamamı şöyledir:

“Taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmamak...”.



Canlarım...

20 milyonun üzerinde taraftar kitlesi olan bir spor kulübünün başkanı...

“Haksızlığa uğrarsak yargıda hakkımızı ararız” demek
yerine...

“Taş üstünde taş bırakmam” diyorsa...

Bu bir zihniyet sorunudur...

Çünkü kültür budur...

Çünkü bu kültür...

“İhkak-ı hak” kültürüdür...

Cumhur ittifakı düşüyor çünkü


Prof. Özer Sencar yönetiminde faaliyet gösteren Metropoll:

Güvenilir, saygın kamuoyu araştırma şirketlerinden biri.

Son anket sonuçları şöyle.

Millet ittifakı: %48.3

Cumhur ittifakı: %39.6

[caption id="attachment_365361" align="alignnone" width="600"] Prof. Özer Sencar[/caption]



Erdoğan’ın devlet insanı olamayışını...

Siyasi tarzını çatışmaya dayandırışını...

Pek çok konuda eksik bilgi sahibi olduğu halde “çok bilmiş” tavırlarını eleştirebiliriz ancak...

18 yıllık iktidarında ülke için fiziki pek çok eser gerçekleştirdiğini de kabul etmeliyiz...



Peki...

Bu düşüş neden?..

Birinci sebebi, 16 Ocak 2018’de, “Yakın Savaş Ustası Devlet Bahçeli” başlığı altında yayınlanan videomda (https://www.youtube.com/watch?v=MHLmosypn2Y ) anlattım...

İkinci sebep ise “Çatışmalı iletişim” sevdası...



Bu kadar mı?..

Bütün hatalarını yazsam bu köşe yetmez...

Ancak...

Bu ikisi en belirgin hataları...

Üç yüz düşmanımı öldürmeden yok ettim


[caption id="attachment_365362" align="alignnone" width="600"] Dale Carnegie[/caption]

Dale Carnegie bir konferansında (Mealen) şöyle diyordu:



“Korku, başarısızlığın sebebidir...

Başarılı olabilmek için korkularınızı yenmelisiniz...

Korkunuzu yenebilmeniz için ise kendinize güvenmeniz, girişken olmanız gerekir...

Benimle çalışan üç yüz kişi genelde bana selam vermezler, beni gördüklerinde yollarını değiştirirlerdi...

Çünkü...

Onlara karşı sert ve tahammülsüzdüm...

Şimdi ise hepsi dostum oldu...

Bir bakıma...

Üç yüz düşmanımı öldürmeden yok ettim...

Zira...

Onlarla dost olmayı başardım...

Bunu nasıl mı becerdim?..

Artık...

Onları başarısızlıklarıyla değil...

Başarılarıyla değerlendiriyorum da ondan...

Onları azarlamıyor, iltifat ederek gönüllerini alıyorum...”.

Başkan aradı ve sohbet ettik...


Canlarım...

Şu anda okumakta olduğunuz yazı hariç diğer yazılarımın tümü:

7 Şubat 2021 tarihinde...

Ve yine:

Bu köşede yayımlandı...



İyi de...

“Daha önce yayımlanan yazılarını neden bir kez daha yayımlıyorsun?..” diye soranlarınız mutlaka olacaktır...

Söyleyeyim...

[caption id="attachment_365363" align="alignnone" width="600"] Ebubekir Şahin[/caption]



Arife günü, SÖZCÜ ve KORKUSUZ’da, iletişim görevlisi sevgili Feride kızım telefon etti...

RTÜK Başkanı Başkan Ebubekir Şahin’in asistanının, cep telefonumun numarasını istediğini söyleyip:

“Verebilir miyim?” diye sordu...

Hiç düşünmeden:

“Tabii ki verebilirsin...” dedim....



Az sonra telefonum çaldı...

Son derece nazik ve saygılı bir ses tonuyla önce kendini tanıttı Başkan...

Ben de aynı nezaketi ve saygıyı gösterdim...



Aleyhimde açılan davalara üzüldüğünü...

“Neden/Nasıl” açıldığını...

Ve...

Bütün o davaların hepsini:

Geri çektiğini belirtti...



Teşekkür ettim...

“Bu tür olaylara alışığım ancak, eşim çok üzüldü” dedim...



“Size verdiğim her türlü zararı telafi edebilirim” derken sesinde samimiyet olduğundan eminim...

Hayatım boyunca bana yapılanlardan dolayı kimseye düşman olmadığımı söyledikten sonra:

“Sizin ve RTÜK üyelerinin aleyhimde açtığı davalardan dolayı da hiçbirinize kırgın değilim” dedim...



Az önce okuduğunuzu zannettiğim, Linocln’le ilgili anekdotu hatırlattım...

Şunları söyledim:

“Beni arayışınızdan memnun oldum... Hayat bana, düşmanlıkların hiç kimseye fayda sağlamadığını öğretti...”.



Canlarım...

Keşke herkes...

Yaptığı bir eylemin hata olduğunu anladığında...

O kişiden...

Veya tüm toplumdan:

Özür dileyebilse...