Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

İKTİDARI BIRAKIP TORUNLARINA GİDER Mİ?..

BİRİNCİ BÖLÜM:

Patron, sekreterine talimat verir:

“Bir haftalığına iş için yurt dışına çıkacağız, ona göre hazırlan...”...

Sekreter kocasını arar:

“Patronla bir haftalığına yurt dışına çıkacağız sen başının çaresine bakarsın artık...”...

Kocası sevgilisini arar:

“Karım bir haftalığına yok bu haftayı beraber geçirelim...”.

Sevgili, özel ders verdiği minik çocuğu arar:

“Bu hafta sana ders veremeyeceğim gelmene gerek yok...”.

Minik çocuk dedesini arar:

“Dedeciğim, bu hafta dersim yok öğretmenim gelemiyor, bu haftayı beraber geçirelim...”.



İKİNCİ BÖLÜM:

Dede (1. Bölümdeki patrondur) sekreterini arar:

“Bu haftayı torunumla geçireceğim gezimiz iptal oldu. Gidemeyeceğiz...”...

Sekreter kocasını arar:

“Gezimiz iptal oldu gidemeyeceğiz...”...

Koca sevgilisini arar:

“Bu hafta beraber olamayacağız karımın gezisi iptal oldu...”.

Sevgilisi ders verdiği minik çocuğu arar:

“Bu hafta sana ders verebileceğim işlerim iptal oldu...”.

Minik çocuk dedesini arar:

“Dedeciğim, öğretmenimin işleri iptal oldu bu hafta beraber olamayacağız, çok üzgünüm...”.

Dede sekreterini arar:

“Hazırlan bu hafta yurt dışına çıkabileceğiz...”.



70 yıldır Türkiye’nin siyasi tarihi işte böyle...

Genel Başkan sekreterine:

“Erken seçim yapıyoruz uzun süre evine gidemeyebilirsin...”

Sekreter kocasına:

“Erken seçim yapıyoruz, bir süre eve gelemeyeceğim...”...

Kocası metresine:

“Erken seçim var karım bir süre evde olmayacak...”...

Metres öğretmendir, özel ders verdiği küçük çocuğa:

“Bir süre ders yok, dinlen biraz...”

Küçük çocuk dedesine (Genel Başkandır)...

“Dedeciğim bir süre ders yok benimle ilgilenir misin?..”

Dede sekreterine:

“Bir süre torunumla ilgileneceğim erken seçim yok”...



Şimdi sıra Dedenin (Genel başkanın) uzunca bir süre torunuyla ilgilenmesine geldi...

Yapar mı bunu?..

Bekleyip göreceğiz...

KABAHAT BENİM GİBİ APTALDA


Fransızların çok sevdiğim bir sözü vardır...

“Felaketleri de zaferler kadar olgunlukla karşılayabiliyorsan eğer, sen büyük insansın”...



Evet...

Deprem bir felâket ama olduktan sonra yapılacak bir şey yok...

Asıl olan deprem olmadan tedbir alabilmektir...

Alındı mı?..

Göreceğiz...

O halde bir deprem fıkrasıyla ortamı yumuşatmaya çalışayım...



Hüsmen İstanbul’daki birinci depremden sonra camiye gitmiş:

“Allaam, bilirsin sen günde beş vakit raaatsız edip bi şeycikler isteyenlerden diilim... Bu benim camide uzuruna ilk çıkışım... Bi daa deprem olursa, benim evimi koru ya rabbim!..” demiş. Bir süre düşünüp devam etmiş. “Evimin adresi... Koca Mustaa Paşa maallesi... 5 Nisan Caddesi... falanca numara...”...

Bu sırada İkinci büyük deprem olmuş.

Hüsmen camiden fırlamış doğru evine koşmuş.

Ne görsün...

Herkesin evi sapasağlam, bir onunki yıkılmış.

Ellerini göğe kaldırmış:

“Te be Allaaım senin iç bi kusurun yok... Kabahat benim gibi aptalda ki, sana açık adres verdim.”...

DÜNYA BAŞLARINA YIKILIR...


Soru:

“Türkiye laik sistemi terk edip, din devleti olur mu?..”

Cevap:

“Bu saatten sonra olmaz...”...

Neden olmaz?..



İktidardaki İslamcı parti eğer kırk yıl önce tek başına iktidara gelseydi...

Genel başkanı, kırk yıl önce bugünkü kadar siyasi güç sahibi olsaydı...

Gelişmiş Batı ülkeleri de Türkiye’de kurulacak bir din devletine sıcak bakarlardı...

Ve...

Kesinlikle İran’dan beter olurduk...

Ama...

Bu çağda hangi parti iktidara gelirse gelsin artık Türkiye’nin laik sistemden vazgeçmesi imkânsız...

Zaten...

Türkiye’den 500 milyar Dolar alacağı olan dünyanın gelişmiş ülkeleri de buna izin vermez, göz yummaz...



İyi ama...

İktidar dolu dizgin din devletine doğru koşuyor...

Meselâ...

Milli Eğitim Bakanlığı başörtülü öğretmenin iyi insan, güzel insan, merhametli insan olduğunu ama...

Başı açık öğretmenin ise kötü insan, çirkin insan, acımasız insan olduğunu anlatan vinyetlerle eğitiyor körpe beyinleri...”



Sadece saçmalıyorlar...

Din sömürüsü üzerinden din muhafazakârı olan seçmenleri yeniden kazanmaya çalışıyorlar...

Canlarım benim...

AKP hiçbir zaman din devleti kurmayı alının ucundan bile geçiremez...

Geçirir ve uygulamalara başlarsa sadece Türkiye’nin değil dünyanın da başına yıkılacağını bilir...

AR DAMARLARI ÇATLAMIŞ


Kızılay Başkanı Kerem Kınık, depremin hemen ardından şu tiviti attı:

“Bölgedeki vatandaşlarımızın olumsuz şartlardan korunması için ihtiyaç duyulan malzemeleri bölgeye sevk ediyoruz. @Kizilay Destekleriniz için Deprem yazın 2868’e sms yollayın 10 lira katkıda bulunun. Dilediğiniz kadar gönderebilirsiniz. Gün dayanışma günü”...



İyi de arkadaş...

Yurttaşlar, 15 Temmuz gecesi demokrasiyi korumak için sokağa çıkıp darbecilerin kurşunlarıyla sakat kalan gaziler için 319 milyon lira ödedi...

Sonuç ne peki?..

O para “hiç” edildi...

Şimdi de kalkmışsınız...

Elâzığ depremini istismar edip para topluyorsunuz...

E vallahi ar damarlarınız çatlamış...

HÜSMEN’İN KARNESİ...


İstanbul’da yatılı okuyan Hüsmen ağabeyi Ramiz’e mesaj attı:

“Agacım be benim karne spor toto kolonları gibi... Sen babamı azırla bari de başıma bi iş gelmesin”...

Kısa bir süre sonra abisinden bir mesaj geldi Hüsmen’e:

“Üsmenciiim ben babamızı azırladım ba kardeşim ama sen asıl kendini azırla...”...

ULUSUMUZUN BAŞI SAĞ OLSUN...


Elazığ’da 6.8 büyüklüğünde bir deprem oldu...

1999 İstanbul ve Düzce depremlerine yakın bir büyüklük ancak...

Görünen (Şimdilik) o ki...

Şiddeti İstanbul ve Düzce depremleriyle kıyaslanamayacak kadar az...



Yani...

Depremde açığa çıkan enerji çok yüksek olsa da...

Şimdilik verdiği hasar (Şiddeti) korkulandan çok daha az...

Ve umarım şiddeti daha da artmaz...



Ulusumuzun başı sağ olsun...