Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, Beykoz Belediyesi'nin AKP'li Meclis Üyesi Serkan Şahin’e yönelik sözleri nedeniyle hazırlanan iddianame Bakırköy 33. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

İmamoğlu’nun, Serkan Şahin’in kendisine gösterdiği tepkiye “Çirkin siyasetine devam et, sen bayağı çirkinsin” ifadeleriyle karşılık vermesi üzerine açılan dava, kamuoyunda “Çirkin Davası” olarak anılmaya başlandı. Davanın ilk duruşmasının 27 Şubat 2026 tarihinde saat 10.00’da Bakırköy Adalet Sarayı’nda yapılacağı bildirildi.

İKTİDARA YAKIN GAZETEDEN FARKLI YORUM

İktidara yakınlığıyla bilinen Türkiye Gazetesi yazarı Atilla Yayla, köşe yazısında “Çirkin Davası”na ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. CHP’li kurmayların sık sık eleştirdiği yargılama süreçlerine benzer bir yorum yapan Yayla, hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir ülkede hiç kimsenin “hukuk karşısında dokunulmazlık zırhı taşımayacağını” ifade etti.

Yayla, İmamoğlu’nun mali suçlar soruşturması kapsamında yargılanmasının hukukun olağan akışı içinde değerlendirilebileceğini belirterek, “Ancak İmamoğlu’nun yüzleştiği veya yüzleşmek mecburiyetinde kaldığı her dava için aynı şeyi söylemek zor” yorumunu yaptı.

“ORTADA DAVA KONUSU BİR HAKARET YOK”

Atilla Yayla, söz konusu davada hakaret unsuru bulunmadığını belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Biri toplumda tanınırlığa sahip diğeri o kadar meşhur olmayan iki siyasi şahsiyet arasında nispeten sert bir diyalog vuku bulmuş.

Bana kalırsa ortada dava konusu olması gereken bir hakaret yok. İmamoğlu’nun kullandığı ‘çirkin’ kelimesi ne hakaret ne de aşağılama teşkil eder. İki kişi arasında bir diyalog yaşanmış ve her iki taraf da kendi bakışını ifade etmiş. Birisi bir diğerine ‘çirkin’ derse ve onun ‘çirkin siyaset’ yaptığını söylerse yapılması gereken o kişinin diğerine ‘asıl çirkin sensin’, ‘çirkin olan senin yaptığın siyaset’ demesi ve yoluna devam etmesidir. Başka bir deyişle, olayın orada sonlanmasıdır.”

Yayla, yazısında ifade özgürlüğünün önemine dikkat çekerek şu değerlendirmeyle yazısını sonlandırdı:

“Bırakalım insanlar sert de olsa birbirlerini eleştirebilsinler ve eleştirilere cevap verebilsinler. Uzun vadede, bu, hem ifade özgürlüğünün korunması hem de sağlıklı bir demokratik toplumsal hayatın oluşabilmesi açısından çok önemli.”