Binlerce koruması vardı...
Uçakları, özel pilotları, makam arabaları, yatları, katları vardı.
Sarayları vardı.
Uşakları, aşçıları, hizmetçileri, bahçıvanları vardı; özel doktorları, hemşireleri vardı.
Bakanları, müdürleri, genel müdürleri, büyükelçileri, danışmanları, baş danışmanları vardı.
Şahsına ait 200 ton altını ve sadece İngiltere bankalarında 100 milyon sterlini vardı.
Petrol kuyuları vardı.
Soytarıları, yancıları, yağcıları vardı.
Arkasında dost bildiği ülkeler vardı.
Partisi vardı.
Kendisine her seçimde yüzde 99.8 oy veren seçmeni vardı.
Ağzından çıkan her sözü kanun kabul eden hakimler, savcılar vardı.
Uğruna ölümü bile göze alan fedaileri vardı.
Başını döndüren gururu, kibiri, öfkesi vardı; kıl bile aldırmadığı burnu vardı.
Tankları, topları, füzeleri, savaş gemileri, mayınları, keskin nişancıları vardı.
Generalleri, albayları ve tam 400 bin kişilik ordusu vardı.
Polisi, jandarması vardı.
Gizli haber alma teşkilatı vardı, ajanları vardı.
Karakolları, işkence merkezleri, emniyet müdürlükleri, cezaevleri vardı.
Her birinde kendi fotoğrafları asılı olan resmi daireleri, kültür ve sanat merkezleri, spor salonları, stadyumları vardı.
Adını taşıyan yüzlerce cadde, meydan, bina, okul vardı.
Kendisini “dünya lideri”ymiş gibi hissettiren, her şeyi yolundaymış gibi gösteren medyası vardı; gazetecileri, spikerleri, yorumcuları vardı.
Dernekleri, vakıfları vardı.
Bugün hiçbir şeyi yok; çalıp da yanında götürdüklerinin dışında!
Daha dün kurum kurum kurulurken, birkaç eşkiyaya yenildi ve Saddam kadar bile olamadı.
Korkak bir tavşan gibi kaçtı; Rusya’ya sığındı.
Ne sarayı kaldı, ne saltanatı...
Hepsi camdan bir kule gibi paramparça oldu.
★★★
Dünyanın bütün diktatörleri:
Beşşar Esad hepinize ders olsun!
Ya diktatörlüğü bırakın; ya da...
Aynı sona uğrayacağınız güne kadar biraz daha sefa sürün!
Acil önlem!
Suriye’deki Esad rejiminden kaçarak ülkemize sığınan Suriyeli mültecilerin bir bölümü, Esad döneminin sona ermesiyle ülkelerine dönmeye başlamış...
Bu yüzden Cilvegözü Gümrük Kapısı’nda kuyruklar oluşmuş...
Hepsine ülkelerinde mutlu bir hayat diliyorum ve “Geçmiş olsun” diyorum.
Ama... Bizden bu kadar!
Rejim değiştiğine ve bu insanların bir “can ve mal güvenliği” sorunu kalmadığına göre Türkiye ülkelerine dönen Suriyeliler’in tekrar yaşamak için ülkemize girmesine izin vermemeli.
İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı’nın bu konuda gereken önlemleri en kısa zamanda alacaklarına inanmak istiyorum.
GÜNÜN SORUSU
İlk soru:
Neden hep Müslümanlar kendi aralarında savaşıyor da... Hrıstiyanlar arasında yıllardır herhangi bir savaş çıkmıyor? Ve bir soru daha:
Müslümanlar arasındaki savaşları körükleyenlerin hepsi neden Hristiyan?
Vah, vah, vah!
İsraf deyince aklınıza gelen ilk kurum hangisi?
Ben söyleyeyim: Saray...
Ya ikincisi?
Her fırsatta “İsraf haramdır” diye fetva yayınlayan Diyanet İşleri Başkanlığı...
Meğer böyle düşünerek ne büyük günah işliyormuşuz... Çünkü altı bakanlığın bütçesinden daha fazla bir bütçesi olan Diyanet İşleri Başkanlığı aslında ne büyük özverilerle çalışmalarını sürdürüyormuş da biz nankörlük ediyormuşuz!
Ülkemizin en sevilen iki gazetecisinden biri (!) olan Nagehan Alçı’ya konuşan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, yüzde 41 artışla 130 milyar 119 milyon liraya çıkan bütçelerinin yüzde 95’inin personel gideri olduğunu, geriye kalan 6.5-7 milyar liracık parayla hizmet verdiklerini anlatmış.
Parasızlıktan cami ve Kur’an kurslarına bütçe ayrılmadığını, müftülük binalarının bile hayırseverlerin desteğiyle yapıldığını söylemiş...
Sıkça eleştirilen makam araçlarına da değinmiş ve “Eski araçla birkaç kez yolda kaldık. Bir seferinde Konya’dan gelirken lastik patladı, şoför zor kurtardı. Bu nedenle bir Audi alındı. Ancak bunu da Diyanet İşleri Başkanı’na çok gördüler” demiş...
Vah, vah, vah...
Ücretsiz hacca götürülen yakınlarından, beş yıldızlı otellerde yapılan “eğitim seminerleri”nden, yenilen pahalı yemeklerden falan söz etmemiş elbette...
★★★
Bu durumun bir adı var ama yazarsam TCK 125’ten başım belaya girer... İyisi mi siz içinizden geçen yorumu yapın!
MAYDANOZ
Okullara “imam” değil, “imambayıldı” istiyoruz... Çocuklarımızın inancı sağlam ama karınları aç! (İ.L)