Tarihin tekerleğinin geldiği nokta I. Dünya Savaşıdır. Her ne kadar I. ve II. Meşrutiyet, yönünü o günün ilerici Batısına dönmüş olsa da hemen hemen hepsi millici kadrolardır!

Bu millicilik ve milliyetçilik etnik temelde Türkçülüğe dayanmamaktadır. Osmanlının yerüstü ve yeraltı kaynaklarını, emperyalistlere kaptırmayı istemeyen bir ideolojiye dayanıyordu. Dünyadaki ulus devletleri kuran milliyetçilik buydu! O nedenle kurtuluş ve kuruluşta, büyük bir çoğunluğu Atatürk’ün etrafında toplandı.

Bunda en büyük etken Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, etnik yapıya dayanmayan “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.” demesiydi!

O gün yönünü Batıya dönenler ile bugün ABD emperyalizmi ile bir iş birliği yapanları karıştırmamak gerekir. O günün dünyasında ulus devletler antiemperyalist ve feodaliteye karşı tüm sınıfların birleşmesi ile kurulmuştu. Bugün ise bu ulus devletleri parçalamak için etnik bölücülüğe dayalı en güçlü emperyalist ülkenin işbirlikçileri sahnede!

Bir önceki yazımda yaklaşan I. Dünya Savaşı öncesi Osmanlıyı bütün tutmak için yollar arayan İttihat Terakki önderlerinin, Çarlık ile olumsuz sonuçlanan ittifak arayışlarını yazmıştım. Kaldığımız yerden devam edelim.

Osmanlı ve İttihat Terakki Hükümeti aslında başından beri yaklaşan I. Dünya Savaşı’na İngilizler ile girmek istemişti.

1911’de İngiliz Deniz İşleri Bakanı Churchill ile yakın olduğunu düşünen Maliye Bakanı Mehmet Cavit Bey, Churchill ile bir ittifak mektubu göndermişti. (Cavit Bey, 1926’da Atatürk’e suikasttan sorumlu olanlardan biri olarak idam edildi!)

Churchill reddetmişti. Churchill bu reddine başlarken dünyanın iki büyük İslam ülkesi olduklarını da söylüyordu. Balkan Savaşı ardından da İngilizler ile anlaşmaya çalışan Osmanlı Hükümeti, çalışmalarını sürdürdü.

(O güne kadar zaten İngilizler Osmanlıda çok etkendi. Donanmada bile İngiliz subaylar görev alıyordu. II. Abdülhamit saltanatının 25. yılında, Osmanlının petrol rezervlerini İngilizlere vermeye başlamıştı. Arabistan yarımadası, Basra ve Aden Körfezi petrol yataklarının verilmesi, İngilizleri çok sevindirmişti. Fırat ve Dicle’de gemi işletme hakkı bile verilmişti!)

Osmanlı Hükümeti İttihat Terakki, son olarak da Fransızlara yönünü çevirmişti. İttihat Terakki’nin üç liderinden biri olan Cemal Paşa, Fransa’nın İstanbul Büyükelçisi Bompard tarafından Fransa’ya davet edildi. İttihat Terakki için fırsat doğmuştu. Cemal Paşa ittifak görüşmeleri için görevlendirilmişti.

O sırada I. Dünya Savaşı’nın başlamasının gerekçesi Saraybosna’da gerçekleşti! Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun varisi Arşidük Franz Ferdinand, bir Sırp tarafından öldürülmüştü. Savaşı ve safları netleştiren gerekçe de yaratılmıştı!

Cemal Paşa’nın girişimleri de sonuç vermemişti. Osmanlının Almanlar ile ilişkisi İttihat Terakki’den çok önce başlamasına rağmen günümüzde, Enver Paşa’ya Alman hayranı diye suçlanmasının arka planı budur.

Enver Paşa ve İttihat Terakki çaresiz düşmanın düşmanı dostumdur diyerek Almanlar safında yer almıştır...