Korkusuz

Hukukun üstünlüğü

Hukukun üstünlüğü
Avukat Mehmet Ali Sebük adını hiç duymuş muydunuz?

1900’lerin başında Yugoslavya’da doğmuştu.

Sonra Kastamonu’ya göç ettiler.

Ankara Hukuk’tan mezun oldu.

1930’da Afyon Cumhuriyet savcısı oldu. 1942’de Ordu Cumhuriyet savcılığı görevinden istifa ederek İstanbul’a döndü.

Serbest avukatlık yaptı.

Sağ görüşlüydü.

★★★

Ceza davalarının yanı sıra basın davalarına da bakmaya başladı.

Vatan Gazetesi büyük şair Nazım Hikmet’in dosyasıyla ilgili gazetenin avukatı Mehmet Ali Sebük’ten görüş istedi.

Sebük dava dosyasını inceledi.

Ona göre ortada adli bir cinayet vardı.

★★★

Sağ görüşlü olan Mehmet Ali Sebük’ün yaşamındaki kırılma noktası işte bu olay oldu.

Sebük, Nazım’a af sağlamak üzere Ankara’ya gitti.

Ankara’daki karar vericileri etkilemek için çantasına Nazım’ın ‘Kuvayı Milliye Destanı’ koydu.

İsmet Paşa’yı etkileyeceğini düşünüyordu. Önce Adalet Bakanı Fuat Sirmen’i sonra Nihat Erim’i ziyaret etti. Nazım ve arkadaşlarının haksız yere on yıldan beri hapis yattıklarını anlattı. Bu bir hukuk cinayetidir yapmayınız dedi.

Son söz İsmet Paşa’daydı. Mehmet Ali Sevük bir yandan da infazın durdurulması için Yargıtay’a başvurdu.

Bütün bunlar olup biterken Bursa cezaevindeki Nazım ise açlık grevine başlamıştı. Sebük Nazım’a bir mektup yazdı ve açlık grevini bırakmasını istedi.

Nazım açlık grevini bıraktı.

★★★

İsmet Paşa, Sebük’ü dinlemekle yetindi. Yasal olarak elinde bir şey olmadığını söyledi.

Sebük Ankara’dan dönerken Nazım’ın hakkını alamamıştı ama güçlü bir kamuoyu yaratmayı başarmıştı.

Artık tek çare seçimleri beklemekti.

★★★

Seçimler Demokrat Parti’nin zaferiyle sonuçlandı. Mehmet Ali Bey’e göre adaletsiz yargılamaların en büyük melhemi olan “af” çıkmakta gecikmedi.

Demokrat Parti iktidarının ilk yılında çıkardığı afla Nazım Hikmet özgürlüğüne kavuştu. Mehmet Ali Sebük bu mücadelesini kitaplaştırdı.

★★★

1980 yılı 12 Eylül’ünde ise onu bir sürpriz bekliyordu. Türkiye Yazarlar Sendikası’nın bir gecesinde Nazım hakkında yaptığı bir konuşmadan ötürü bu kez sanık sandalyesine oturtuldu. İstanbul Baro Başkanı Orhan Apaydın’la birlikte yargılandı.

Hayatını hukukun üstünlüğüne vermiş bir hukuk adamı bu yargılamadan incinse de aslında biraz hoşnuttu. ‘Türkiye’nin en büyük aydınlarıyla aynı davadan yargılanıyorum’ diye seviniyordu. Aziz Nesin, Adnan Özyalçıner, Kemal Sülker, Demirtaş Ceyhun, Asım Bezirci, Vedat Türkali’ye kadar onlarca aydınla birlikte sanık sandalyesindeydi.

★★★

İşte tam bu günlerde Türkiye bir başka olayla sarsıldı.

★★★

7 Ağustos 1982 günü Asala teröristleri Zurab Sarkisyan ve Levon Ekmekçiyan Ankara Esenboğa havalimanına bir saldırı düzenlediler. Eylemlerinin adı “Erzurum Operasyonu”ydu. Asıl hedefleri askeri havaalanına gidecek olan Başbakan Bülend Ulusu’ya bir saldırı düzenlemekti. Ancak yanlış istihbarat sonucunda Ulusu’ya ulaşamayınca Esenboğa’ya yöneldiler. Ancak Asala teröristleri havalimanına girince farkedildiler. Ve silahlarını ateşlemeye başladılar.

Ortalık kan gölüne döndü. 8 ölü 80’e yakın yaralı vardı.

★★★

Saldırganlardan Zurab Sarkisyan orada yaşamını yitirdi. Levon Ekmekçiyan ise yaralı olarak yakalandı.

Ekmekçiyan Lübnanlı bir Ermeniydi. Babası Hacj Ekmekçiyan İskenderun’dan sürgün edilmiş bir Ermeni ailesinin çocuğuydu.

Levon Mamak’ta hücreye atıldı. Toplumdan ve diğer siyasi tutuklulardan tamamen tecrit edilmiş haldeydi. Ne patrikhane ne Ermeniler ne de ailesi ona sahip çıkmamıştı.

12 Eylül’ün karanlık günlerini de hesaba katacak olursanız Levon Ekmekçiyan’ın nasıl yalıtıldığını daha iyi anlarsınız.

Barodan avukat istemedi.

İtiraflara başlamıştı. Asala hakkında bilgiler verdi.

★★★

Levon Ekmekçiyan 7 Eylül 1982 günü 3. Nolu sıkıyönetim mahkemesinde yapılan ilk celsede idama mahkum edildi.

★★★

İşte tam bugünlerde ortaya yine Mehmet Ali Sebük çıktı. Sebük’e göre her ne kadar ağır suç işlemiş olursa olsun ve hakkındaki deliller su götürmez bir şekilde orta yerde bulunsun bir sanık tek celse de idama mahkum edilemezdi.

Dahası avukatı olmadan hiç kimse hakkında idam cezası verilemezdi.

★★★

Mehmet Ali Sebük Sıkıyönetim savcılığına başvurdu. ‘Avukatsız sanığa idam verilemez’ dedi.

Sıkıyönetim savcılığı Sebük’ü dikkate almadı. Sebük konuyu Avrupa’ya taşıdı. Uluslar arası Adalet divanının konuyu incelemesini istedi.

Ama Türkiye o yıllarda bu sesleri duyacak halde değildi.

Levon Ekmekçiyan 28 Ocak 1983 günü idam edildi.

★★★

Siyasi olarak hiç inanmadığı ve görüşlerine asla katılmadığı, toplumdan yalıtılmış ve kamuoyu vicdanında çoktan idam edilmiş bir sanık bile olsa onu hakkını savunmanın hukukun evrensel kuralı olduğunu bize en iyi Mehmet Ali Sebük anlattı.

Onun hayatı bize her şeyin telafisinin olacağını ama haksız tutuklamaların ve hukuk cinayetlerinin olamayacağını gösterdi.

Ve ne olursa olsun hukukun üstünlüğüne inanmamız gerektiğini...