Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Hepimize zarar veriyor

Ece Üner ve Cemal Enginyurt, Ahmet Hakan’ı...

Benim de dünkü yazılarımdan birinde eleştirdiğim konu üzerinden:

Tenkit etmişler...

[caption id="attachment_380000" align="alignnone" width="600"] Ahmet Hakan[/caption]



Ahmet acayip kızmış...

Cemal Enginyurt’a:

Katıldığı bir televizyon programında...

Bir gazeteciye ettiği:

Küfürleri hatırlatıyor...

Ve:

“Sen de küfürbazsın” diyor...

[caption id="attachment_380003" align="alignnone" width="600"] Ece Üner[/caption]



Ece Üner’i ise...

“Facebook’tan alıntı yapmakla” suçluyor...



Canlarım...

Amacım Enginyurt ve Üner’i savunmak değil...

Kaldı ki...

Kendilerini savunabilecek imkânları benden çok daha fazla...

Ben...

Ahmet Hakan zihniyetini neden eleştirdiğimi anlatmaya çalışacağım...

[caption id="attachment_380004" align="alignnone" width="600"] Cemal Enginyurt[/caption]



Ahmet’e göre...

Cemal Enginyurt da...

Ece Üner de:

“Sağlam pabuç” değil...



Ece Üner ve Cemal Enginyurt ise...

Ahmet’in:

“Sağlam pabuç” olmadığını düşünüyorlar ki...

Ahmet’in:

“Gazetecilik ilke ve ahlâkına uymayan” meslek anlayışını:

Eleştirmişler...



Taraflar...

Birbirlerinin:

“Sağlam pabuç” olmadıkları konusundaki görüşlerinde haklıysalar...

İki taraf da:

“Sağlam pabuç” değil...



Doğru söylemiyorlarsa...

İki taraf da:

Müfteri...



Canlarım...

Kişiler genelde:

“Ayranım ekşi” demez...

Demiyor...

Ahmet de haliyle...

Kendisinin “sağlam pabuç” olduğuna inanıyor...

Ancak...



Ahmet’in...

Gazetecilik ilke ve ahlâkı açısından “sağlam pabuç” olmadığını:

Cumhurbaşkanı söyledi...

[caption id="attachment_380005" align="alignnone" width="600"] Abdülkadir Selvi’[/caption]



Abdülkadir Selvi’ye:

Muhalefeti eleştirmesi için:

“Gereğini yap” diyen Cumhurbaşkanı...

Bu konuda Ahmet Hakan’ı örnek gösterdi...

Ve...

Şöyle dedi:

“Bak, Ahmet Bey (Hakan) gereğini yaptı, yapıyor...”.



Canlarım...

Bir gazeteci...

Bir siyasetçiyi savunmak için:

“İşin gereğini” yapmaz...



Bir siyasetçi...

Bir gazeteciye:

“Gereğini yap” diyemez...

Çünkü...



Temiz ahlâklı bir gazeteci...

Bir siyasetçiye o hakkı vermez...

Siyasetçiyle yüz göz olmaz...



Canlarım...

Ahmet Hakan’ı ve Abdülkadir Selvi’yi diğer iktidar destekçileri gazetecilerden daha çok eleştiriyorum...

Çünkü diğerleri:

Kişisel çıkarları için gerçekleri saptırıyor olabilirler...

Ama...



Ahmet ve Abdülkadir:

“Operasyon gazeteciliği” yapıyorlar...

İşte bu bir: Gazetecilik felâketi...



Meselâ...

Cemal’in küfürbaz olması...

Onun tipik bir Türk Müslümanı olduğunu gösterir...

Ama:

Kimseye zararı yok...



Ece’nin Facebook’tan alıntı yapması da keza:

Ne ayıp...

Ne de suç...

Her gazeteci (Ben de dâhil) kamuya açık platformlardan bir şeyler alıyoruz...



Ama...

Hiç kimse, hiçbir siyasi lider bugüne kadar Ece Üner için:

“Gereğini yap dedim yaptı” demedi...

Diyemez...



Cemal’e gelince...

Sevimli bir küfürbaz...

Bence kötü olan küfürleri değil...

Öfkesi...

Ve öfke...

Bir kişinin en çok kendine zarar verir...

Nereden mi biliyorum?..



Şeker hastası olduğumu...

Acayip öfkeli oluşumdan öğrendim...

Ve...

Öfke kontrolü tedavisi gördüm de:

Oradan biliyorum...



Yani Ahmet...

Ece’nin Facebook’tan alıntı yapmasının kimseye zararı yok...

Hatta...

Onun okuduğu bazı özlü sözleri okumayanlar da öğrendikleri için:

Yararı bile var...



Cemal’in küfürleri de sadece ayıp...

Ve o küfürlerin zararı da kendisine...

Keza şiddete dönüşmemek şartıyla:

Öfkesi de öyle...

Sadece kendisine zarar verir...



Ama be Ahmet...

Senin ve Selvi’nin:

Operasyon gazeteciliğiniz...

Bütün ülkeye zarar veriyor...

Hepimize zarar veriyor...

Erdoğan tedavi olmalı


Ünlü filozof Arthur Schopenhauer’in babaannesi Hollandalı bir armatörün kızıydı...

Haliyle...

Baba tarafından Hollandalı sayılırdı...

[caption id="attachment_380006" align="alignnone" width="600"] Arthur Schopenhauer[/caption]



Babaannesi:

Endişeli...

Şiddete meyilli...

Ve...

Birden öfkelenen bir kadındı...

İlginçtir...

Aynı özellikler:

Arthur’un babasında da vardı.



Endişeli...

Biraz melankolik...

Ve çokça da...

Öfkeli halinin...

Baba tarafından geldiğini düşünen Schopenhauer şöyle diyordu:

“İrademden aldığım bütün gücümü, babamdan miras kaldığını zannettiğim şu lanet olasıca endişeden kurtulabilmek için harcıyorum...”.



Baba anneciğim öfkeliydi...

Babam öfkeliydi...

Ama...

İkisi de şeker hastası değildi...

Ben de öfkemin şeker hastalığından gelebileceğini hiç düşünmemiş...

“Genetik herhalde” deyip kendi kendime önleyebileceğimi zannetmiştim...

[caption id="attachment_380007" align="alignnone" width="600"] Erdoğan[/caption]



Erdoğan’ın babası ve baba annesi de öfkeli miydi bilemem...

Eğer öfkeli idiyseler...

Erdoğan da:

“Genetik” demeden hemen şeker kontrollerine başlasın...

Onun bu öfkesi...

Hem kendisini...

Hem partisini...

Hem de: Milletimizi perişan etti...

Günün yürek yakanı


ATAKIZ (@ATAISIK_)

İmam maaşı 12.500 TL,

Vaiz maaşı 12.770 TL,

Cenaze kaldırma, mevlitlerle birlikte 10.000 TL, ayrıca lojman...

Ekonomiye, üretime katkısı sıfır!



Yıllarca emek vererek bu ülke için üretmiş emeklinin aylığı 3.500 TL,

Çalışana verilen aylık 5.500 TL, lojman, ek gelir de yok.



Bu haberi okuduktan sonra anladım ki...

Bu ülkede:

Adalet yok...

Rezalet çok...

Beni de kullandılar


Bundan 29 sene kadar önce...

Gazetecilikten gelmediğim...

“Tepeden inme” köşe sahibi olduğum için olsa gerek...

Bazı siyasetçilerle yüz-göz oldum...

Ve kendimi:

Tepe tepe kullandırdım...



Yaptığımın gazetecilik (Tabii ki köşe yazarlığı) olmadığını...

Gazetecilik ilke ve ahlâkına uymadığını öğrendiğimde:

Bekâretim (Tabii ki mesleki açıdan) çoktan bozulmuştu...



Ancak...

Bütün gazetecilik camiası bilir ki:

Gereğini yaptığım için...

Hiçbir maddi çıkar elde etmedim...

Hiçbir şirket adına iş takip etmedim...

Köşemi: Kişisel çıkarlarım için...

Ya da: Dostlarımın ticari kazançları adına kullanmadım...

Kullandırmadım...



İktidarları eleştirdiğim için:

Defalarca işimden oldum...

Ama...

İnançlarımdan...

Ve...

Fikirlerimden taviz vermedim...



Sözümün özü...

Sadi-i Şirazi’nin dediği gibi: “Eksik olsun zilletle elde ettiğin yemek, tenceren kaynıyor, şerefin devrilmiş...”



Şükür kaynayan tenceremiz var...

Ama...

Şerefimizden de hiç şüphemiz yok...

Yalan söyleme...


Standard & Poor’s (S&P), Türkiye’nin kredi notunu dün gece:

“B+”dan “B”ye düşürdü...

Kuruluş, Türkiye’nin kredi notu görünümünün de:

“Durağan” olduğunu bildirdi...





Bu not küresel yatırımcıya:

“Sakın ha, Türkiye’ye bulaşma” demektir...



Şimdi...

Bizim zevat yine çıkacak...

Ve şöyle diyecek:

“Dış güçler bizi kıskanıyor, ekonomimizi sabote ediyor...”.



Yahu arkadaş...

Sen yanlış yapmazsan...

Hiçbir “dış güç...”.

Senin ekonomini:

Sabote edemez...



Yani...

Ekonomini sabote eden...

“Dış güçler” değil:

Bizzat, sensin...

Günün sihri


Fatih ERGİN (@Fergin923)

Sayıştay’ın raporlarında; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kayıtlarında inşa edilmiş görünen Hazine’ye ait 70 bine yakın konutun kayıp olduğu ortaya çıktı.

Hayali konut!

TOKİ projesine başvuracakların bilgisine!

Bu arada; Erdoğan Sayıştay’a “Açık aramayın” demişti, hatırladınız mı?



Günaha girince kendisini suçlayan hacı adayına Şeytan’ın tokadı yapıştırıp dediği gibi:

“Hastir lan, çok iş gördüm ama senin yaptığın gibi makaralısını ben bile ilk defa şahit oldum...”.



Çok hırsızlık gördüm...

Ama...

70 bin konutun çalındığına ilk kez rastlıyorum...



Belli ki...

Hiç konut yapılmamış...

Ama...

Yapılmış gibi...

Devlet’ten: Para alınmış...

Günün esprisi


İMAM efendi (@muhalif_imam_)

Melih; “madem Selahattin Demirtaş’ın Müslüman olduğunu söylüyorsunuz, camide çekilmiş bir fotoğrafı var mı?” demiş.

Sizin de hırsız olduğunuzu söylüyorlar; kafanızda külotlu çorap ile bir tane fotoğrafınız var mı?..