Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Hay Allah müstahakınızı versin...

Türkiye (İlle de CHP) 1950 sonrasının “en olumlu” politikalarını uyguluyor...

Gerek (Kısa süreli de olsa) CHP hükümetleri...

Ve gerekse de yine kısa süreli:

Askerî hükümetler...

Dinî kılık, kıyafeti baskıladılar...





Dinî kılık ve kıyafeti baskılamak: İnancı baskılamakla eş değerlidir...



CHP, Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasıyla birlikte:

Dinî kılık ve kıyafeti baskılamanın antidemokratik olduğuna...

Evrensel insan haklarının da ihlali anlamına geldiğine dikkat çeken:

Bir açıklama yaptı...



YÖK ve akademi yönetimlerini:

Kız öğrencilerin dersliklere başörtüleriyle girebilmelerinin...

Temel hak ve özgürlüklerinden olduğu konusunda uyardı...

Ve...

AKP+MHP ortaklığının yasayla çözemediği başörtüsü sorununu Kılıçdaroğlu:

“Toplumsal uzlaşmaya açığız” açıklamasıyla gerçekleştirdi...



Tam seçim öncesi gördük ki...

Erdoğan...

Yine din ve dinî kıyafet üzerinden mağduru oynayacak...

Kemal Bey çok haklı olarak...

Bu konuda:

“Yasal garanti” de verilebileceğini açıkladı...



“Siyasi çıkarcılıkta dünyanın en usta siyasetçisi” unvanını elinde bulunduran Erdoğan bunu hemen:

“Gollük bir pas” olarak değerlendirdi...

Ve...

Mecliste rahatlıkla alınabilecek bir kararı...

Anayasa maddesiyle yapmak istediğini ilân edip...

Kanun teklifi verdirdi...



Ne yazık ki...

Bugüne kadar hem:

CHP’nin önünü kesen...

Hem de...

Siyasal İslâm’a mağduriyet üzerinden siyaset yapma imkânı veren:

Kökten laikçi çevreler ayağa kalktı...

Kılıçdaroğlu’na yüklendiler...



Bu dostlara soruyorum:

Çözümünüz ne?..

Yasaklar mı?..



Onu denedik olmadı...

Özgürlüğü ise siz istemiyorsunuz...

Eeeee...

Çözüm:

Çözümsüzlük mü?..

Yeni...

Yine...

Ve yenden:

Erdoğan mı?..



Hay Allah:

Müstahakınızı versin...

Huzur mu huzursuzluk mu?


Bu yazımda dikkatinizi...

Kendime yakıştırdığım:

“Liberal Demokrat Sosyalist” sıfata çekeceğim...





  1. yüzyılın ikinci yarısından sonra...


Ve...

  1. yüzyılın başından itibaren görüldü ki:


Liberal demokrasiler hiçbir ülke için savaş tehlikesi yaratmıyor...

Haliyle...

Kendi halkları için de savaşın yıkıcı etkisinden uzak duruyorlar...

Bu ise o ülke halkları için yarar sağlıyor...





Liberal olmayan demokrasiler ise...

Savaş ihtimalinden bile çıkar elde ediyorlar...

“Savaş” eylemine kolayca karar verebileceklerini...

Kolayca savaşabileceklerini gösteriyorlar...

Bu ise...

Bu ülkelerin halklarına zarar veriyor...



Türkiye’de yapılacak seçimlerde seçmenler:

Ya liberal olmayan...

Tek adam yönetimindeki:

Totaliter rejimi tercih edip Huzur yüzü görmeden yaşayacak...



Ya da...

Farklı inanç, düşünce, yaşam tarzı ve hatta mezheplerden olan ama...

Liberal demokrat sosyalist anlayışı tercih eden bir iktidarı seçecek:

Huzurlu ve umutlu yaşayacaklar...



Bekleyelim...

Ve ne olacağını:

Hep birlikte görelim...



Tahminim de temennim de:

Liberal demokrat sosyalist anlayışın:

İktidar olması...

18 Haziran’ı beklemek


Altılı Masa’nın 9 saat süren toplantısından:

Çağdaş demokrasi çıktı...

Yani...




Birbirleriyle hiçbir sosyal konuda uyum içinde olmayan 6 siyasi liderin:

İletişim...

Yardımlaşma...

Uzlaşma...

Ve...

Ülkenin kaynaklarını adil bir şekilde paylaştırma konularında:

Mutabık oldukları gerçeği çıktı...

Bundan daha büyük umut olabilir mi?..



Bir yanda:

Kişisel çıkarların bir arada tuttuğu bir “Ticari ortaklık...”.



Diğer yanda:

Tüm ulusun çıkarlarının bir arada tutulduğu siyasi ortaklık...

Bu radyo kurulmalı


Bir radyomuz olmalı...

Her sabah en az iki saat...

Sokakta...

Evde...

İş yerinde...

Ve elbette:

Yatakta gördükleri erkek şiddetini anlatan kadınların:

Mesajlarını yayınlamalı...



Aynı radyo...

Eşlerine şiddet gösteren erkeklerin isimlerini:

Dinleyicilerle paylaşmalı...

Ve...



Eşlerine şiddet uygulayan erkeklerin isimleri duyurulduktan sonra bir de hatta:

“O lanet olasıca magandaya”:

Küfredilmeli...



Polisleri...

Zanlılar hakkında işlem yapmaya davet etmeli...



Polisler bu davetlere uyar mı?..

Siyasi müdahale olmazsa:Uyar...



Çalınan bir öküzün peşine düşüp bulan polisimiz...

Kadınlarımızın sofralarımızdaki yerlerinin...

Artık:

Öküzlerden önce geldiğini bilir...

Ve...

Kocalarından dayak yiyen kadınların haklarının peşine düşer...



Böyle bir radyomuz olup olmadığını bilmiyorum...

Ama olursa...

Acayip dinleyici kitlesine sahip olacağından:

Eminim...

Günün sözü


Hayatımın tek bir gününde bile:

“Castro’cu” olmadım...

Ama...





Adama olan hayranlığımı da her fırsatta açıkladım...

İtirazım Castro’un karakterine değil:

İktisadî ve siyasî fikirlerineydi...



Ve meselâ...

En çok sevdiğim sözlerinden biri de şuydu:

Günün sorusu


Tunaboylu Osman

@Osman_Tunaboylu

Biliyor da ne oluyor?...

Herkes biliyor, geminin su aldığını

Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini,

Ve Herkes biliyor zarların hileli olduğunu...

Leonard Cohen

Fare kavalcısı


Altılı Masa’nın son toplantısı için:

“Dağ fare doğurdu” diyen­lere gülün geçin...

Onlar bizzat...

Fareli Köyün Kavalcıları oldukları için...

Her baktıkları yerde: Peşlerinden gelen:

Fareleri görüyorlar...

Hal bu


Çekirge:

“Hocam bana memleketin halini anlatır mısın kısa­ca?..”.

Hoca:

“Anlatayım Çekirge...

Sinan Ateş cinayeti nede­niyle tutuklananlar arasında...

Tetikçiyi İstanbul’dan An­kara’ya, çakarlı transpor­ter araçla getiren iki özel harekât polisi de var...”.

Dünün tweeti


Sadık Usta

@Sadik0707

Eğer insanlar, gerçekten ve gerçekten hayatın ölüm­den sonra da devam edece­ğine inansalardı, birbirlerini öldürmezlerdi.

İnsanlar aslında sadece tek bir yaşamın olduğunu düşündükleri için birbirleri­ni öldürmektedirler.