Korkusuz
Can Ataklı

Hani burada çok mutluydular?

ACAİP YAZILAR

Hani burada çok mutluydular?


Perşembe gecesi İdlib’deki korkunç olayı duyduğumda saat 23.00’ü biraz geçiyordu.

Sabah 05.00 sıralarında kalktığım için doğal olarak o saatlerde yatmış oluyorum ama durum bu olunca elbette kalktım.

03.00’e kadar gelişmeleri izledim, yüzümün dinlenmesi için biraz uzanıp uyudum, sabah 07.00’de de ekran başındaydım.

Onca askerimiz şehit olurken gece yarısından sonra AKP sözcüsünden duyduğum açıklamaya çok şaşırmıştım.

AKP’nin sözcüsü Ömer Çelik Rusların saldırısıyla ne alakası varsa “Artık batıya gitmek isteyen göçmenlere artık engel olmayacağız” dedi.

Rusya ile cebelleşmeye çalışırken bir anda dönüp belki yardım alabileceğimiz Avrupa ülkeleri ile de yeni bir sorun kapısı açmak ne anlama geliyor bunu çözmek mümkün gelmedi sabahın o saatlerinde.

Ekrandayken, saat 08.00’i biraz geçiyordu ki rejideki arkadaşlar “Edirne’den görüntüler geldi, mülteciler gruplar halinde Kapıkule’ye yürüyor” dediler.

Ardından da ekrana bu görüntüleri getirdiler.

Pırıl pırıl giyimli, ellerinde yepyeni çantalar, ayaklarında yeni ayakkabılar ellerinde son model telefonlar olan gruplar yol boyunca yürüyordu.

Sonraki saatlerde sayılar arttı.

Kapıkule’den geçilemeyeceği söylenince kalabalıklar, tarlalar içinden Yunanistan sınırına ve denize yöneldi.

Derken kalabalıklar daha da büyüdü, Bulgar polisi ve askeri de Yunan polisi de sınırlarını kapattI, geçmeye çalışanların üzerlerine gaz sıkıldı, kargaşa falan derken sınırımızda “nur topu gibi bir sorunumuz” doğmuş oldu.

Bütün bunları büyük bir hayret içinde izliyorum.

Hani ülkemize misafir ettiğimiz 4 milyonu aşkın Suriyeli ve bir milyondan fazla değişik ülkelerden gelen ve tamamı Müslüman olan bu mülteciler çok mutluydu?

Hani onların her türlü derdi hallediliyor, karınları doyuruluyor, başlarını sokacakları evler veriliyordu?

Demek ki öyle bir çekiyorlarmış ki bu garipler, gecenin 2 buçuğunda açıklanan kararı duymuşlar ve hemen yollara dökülmüşler.

Benim bu konuda merak ettiğim birkaç konu var.

Örneğin daha sabahın köründe Avrupa yollarına düşen o yüzlerce kişi o ana kadar nerede yaşıyordu, ne yiyor ne içiyordu?

Daha özeti, hangi koşulları bırakıp da yollara düştü?

İkincisi hepsi Müslüman olan bu mülteciler görece olarak daha rahat edecekleri Müslüman bir ülke yerine niye pek çok sorun yaşayabilecekleri Hristiyan ülkelere koşarlar?

Ama en önemlisi bu yollara düşenler haberi hangi yoldan aldılar? Kendilerine güvence veren, yola çıkmaları için yüreklendiren, ceplerine biraz para koyan, yeni çantalar, ayakkabılar alanlar oldu mu?

KOMİK

Bolu Belediyesi’nin yaptığı kötü ama iktidar bu dilden anlar


Geçen yıl yapılan yerel seçimlerde uzun yıllar AKP’nin elinde olan belediyelerden Bolu Belediyesi de muhalefetin eline geçmişti.

Bolu’nun CHP’li belediye başkanı Tanju Özcan seçildikten sonra kentteki Suriyeli nüfusunun büyük sorun olduğunu söylediği için “ırkçılıkla” suçlanmıştı.

Şimdi o belediye başkanı yaptığı açıklamada, gitmek isteyen mültecilerin muhtarlık veya belediyeye başvurmasını söyleyerek, “İdlib’deki hain saldırıdan sonra hükümetimiz, mülteciler için sınır kapılarının açıldığını duyurdu. Bu kapsamda biz de arkadaşlarımız ile çalıştık. Biz de, Bolu’daki mültecilerin sınır şehri olan Edirne’ye ulaşabilmeleri için Bolu’dan ücretsiz otobüsler kaldırmayı taahhüt ediyoruz. Edirne’ye gitmek isteyen mülteciler muhtarlıklara ve Bolu Belediyesi’ne başvuru yapabilirler. Sayı ne kadar olursa olsun biz buradan Edirne’ye naklini gerçekleştirmeye hazırız” demiş.

Aslına bakarsanız kötü bir karar.

Çok da komik.

Buna karşı iktidarın ancak bu dilden anladığını da söylemeliyim.

Bir anlamda “Madem öyle işte böyle” diyor Bolu Belediye Başkanı.

Sonucu kötü olsa da Tanju Özcan çok önemli bir gerçeğe parmak basmış oldu.

ŞAŞIRDIM

Avrupa mültecilerden sonra TC vatandaşlarını da almazsa...


İktidar feci yönetiminin acı sonuçlarını aldıkça iyice panikliyor. İyice tuhaf kararlar alıyor.

Türkiye’den Avrupa’ya gitmek isteyen mültecilere artık engel olunmayacağının açıklanması iktidarın nasıl bir çaresizlik içinde olduğunu gösteriyor.

Tabii “Kapıları açtım” demek Türkiye’deki mültecilerin ellerini kollarını sallayarak Avrupa’ya gitmelerini sağlamayacak.

Çünkü mültecilerin kara yoluyla gidebileceği iki ülke var: Bulgaristan ve Yunanistan.

Bu ülkelere deniz yoluyla da ulaşılabilir.

Deniz yoluyla ayrıca Karadeniz’e kıyısı olan Romanya  ve Ukrayna’ya gidilebilir bir de daha uzun yolculuğu göze alanlar İtalya sahillerine kadar ulaşabilir.

Yunanistan ve Bulgaristan kara yoluyla bir tek mülteciyi bile içeri sokmaz.

Deniz yollarını da çok sıkı kontrol altına alarak geçişi rahatlıkla önlerler.

Demek ki iktidarın İdlib öfkesiyle “Kapıları açtık” demesinin hiçbir anlamı yok.

Ancak bu olay tersine dönüp başımıza çok büyük sıkıntı da açabilir.

Biz nasıl öfkeleniyorsak Avrupa ülkeleri de öfkelenip “Sokmuyorum Türk pasaportu olanları da” derse ne yapabiliriz?

Belki açıktan “Sokmuyorum” diyemez de örneğin vize konusundaki koşulları çok ağırlaştırabilir, zaten bizi aşağılayan bazı taleplerin çok daha ağırları ile karşılaşırsak bu iyi mi olacaktır?

Devlet yönetmekle bakkal yönetmek farklıdır.

Bakkal yönetirken bile “yarını düşünür” bakkalın sahibi, şu anda devleti yönetenler yarım saat sonrasını düşünüyor mu şüpheliyim.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Şehit aileleri işte böyle evlerde oturuyor




İdlib’te şehit olan askerlerimizin cenazeleri yurdun dört bir yanına dağıldı.

Türkiye’nin her köşesi kan ağlıyor.

Türkiye’nin her köşesinden acı yükseliyor.

Dün İdlib’te şehit olan askerlerin birçoğunun oturduğu evlere asılmış Türk bayraklarının fotoğrafları geldi medyaya.

Bu fotoğraflardan bir kısmını topladık.

Bu fotoğraftaki manzara çıktı ortaya.

Gördüğünüz gibi şehit ailelerinin oturduğu evlerin çoğu derme çatma evler.

Çünkü bu çocuklarımız yoksul ailelerden gelip vatani görevlerini yapan yiğitler.

Oysa “Onlar kayıp değil, yer değiştirdiler” diye saçmalayan veya bu yiğitlerimizin “Şehitlik makamına erdikleri için mutlu olmaları gerektiğini” söyleyenler böyle evlerde oturmuyorlar.

“Keşke hepimiz şehit mertebesine ulaşabilsek” diye topluma moral verdiğini düşünen örneğin Diyanet İşleri Başkanı son derece lüks Mercedes’i ile geldiği cenaze törenlerinde gözyaşı döktükten sonra yine o Mercedes’e binip gidiyor.



CANIMI SIKAN ŞEYLER

Kendi kendimize “Teröristlere destek oluyoruz” diyoruz adeta


Türkiye’yi yönetenler iyiden iyiye abandone durumda.

Ne söylediklerini bilmiyorlar.

Kendi akıllarınca hareket edip herkesin de buna inanacağını düşünüyorlar.

İşte son örnek:

Rusya kendini savunurken “Biz teröristlerin bulunduğu bölgeye operasyon yaptık. Burada Türk askerinin olmaması gerekiyordu” açıklaması yaptı.

Rusların söylediği şuydu aslında: “Aslında biz vurduk vurmasına ama peki Türk askerinin orada işi neydi? Bizim vurduğumuz yer HTŞ’nin konvoyu ile üs olarak kullandığı binaydı. Türkler burada olduğuna göre demek ki onlarla birlikte hareket ediyorlar.”

Bu aslında Rusya’nın dünya kamuoyu önünde Türkiye’yi “terörle işbirliği yaptığını kanıtlayarak” zora sokma hamlesi.

Ama o ne ki Türkiye’deki basiretsiz yöneticiler buna çanak tutuyor adeta.

Bakın Hürriyet’te Abdülkadir Selvi hangi bilgiyi veriyor dünkü yazısında:

“Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, ‘Verilen koordinatlarda, terör örgütleriyle aynı bölgede bulunan ve hayatını kaybeden Türk askerlerinin bulunduğu yere ilişkin bilgiler yer almıyordu’ ifadesini kullandı. Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da aynı iddia yer alıyordu. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ise Lavrov’u yalanlayarak ‘Birliklerimizin bulunduğu yerler önceden Rusya’nın sahadaki yetkilileri ile koordine edilmesine rağmen bu saldırı gerçekleştirilmiştir’ dedi. Ruslarla koordinasyonun yürütüldüğü merkezde tutulan kayıtlar da Akar’ın ifadesini doğruluyor. Ruslar’a koordinatlar 4 gün önceden bildiriliyor. 23 Şubat günü saat 08.57’de birliklerimizin koordinatları bildiriliyor. 17 dakika sonra yani saat 09.14’te ise telefonla bilgiler teyid ediliyor. 33 şehit verdiğimiz 27 Şubat günü de telefonlar Ruslar iki kez atış yapılmaması için uyarıyor ancak rejim uçakları ambulansları dahi vuruyor.”

Bu açıklamanın amacı ne?

Hesapta dünyaya “Ruslar yalan söylüyor, bizim orada olduğumuzu biliyordu” diyorlar.

Dünyanın da buna itibar ederek Rusya’ya karşı tavır alacağını düşünüyorlar.

Oysa adeta bilerek ve isteyerek şunu söylemiş oluyorlar; “Evet Ruslar haklı. Biz onların söylediği gibi teröristlere destek oluyoruz aslında. Hatta öyle ki onlara teröristlerin yanında olduğumuzu dakikası dakikasına bildirmiştik.”