Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Hangi büyük günahı işledik?

Kılıçdaroğlu kendisine:

“Türkiye bitti, hiçbirimizin kurtarma şansı yok” deyince, Levent Gültekin:

“O halde adaylıktan çekilin” tavsiyesinde bulunmuş...





Kemal Bey, “Küçük Emrah” gibi boynunu bükmüş ve:

“Adaylığımı engelleme şansım yok” özlü sözüyle:

Çaresizliğini haykırmış...



Levent, bu diyaloğun aynen yaşandığını ısrarla iddia ediyor...

CHP’den (Kemal Bey’den değil) yapılan açıklamada ise...

Gültekin’in bu iddiaları yalanlandı...



Sokak ağzı olmakla birlikte çok harika bir kıyası hatırlatayım:

“Asansördeki iki kişiden biri o.urmuşsa, ikisi de o.uranın kim olduğunu bilir...”.

Ama...

Sadece ikisi bilir...



Demek ki...

Bu konuşmanın geçtiği ya da geçmediğini CHP sözcüleri bilemez...

Zira...

(Levent’in dediğine göre) O anda asansörde yokmuşlar...



Bu konuşmanın yapıldığını ısrarla savunan Levent bile:

Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin “İnanılmaz” bulunmasının normal olduğunu kabul ediyor...

Ancak...

Bu ikili konuşmanın aynen yapıldığını:

Elindeki ses kaydıyla kanıtlayabileceğini söylüyor...



O halde...

Cumhurbaşkanımız olması için kendi geleceklerimizi riske attığımız Kemal Bey’e soruyorum...

Halkın ve ülkenin sorunlarını çözemeyeceğinizi bildiğiniz halde:

Bizleri neden aldattınız?..



Çevrenizdeki bencil hesapçılar sizi “affetmiş” görünseler...

Ve...

CHP Genel Başkanlığı koltuğundaki işgalinize destek verseler bile...

Aklı başında kamuoyu sizi asla:

Affetmeyecek...



Ve Levent...

Kemal Bey’in bu çaresizliğini anlatan sözleri söylediğini kayda aldığın halde...

Neden kamuoyuyla paylaşmadın?..



O günlerde Kemal Bey’e destek vermek için meydanları dolduran...

Ve...

Kemal Bey’i “cumhurbaşkanı” olarak görmek isteyen milyonlarca seçmene...

Seçecekleri kişinin:

Umutsuzluğunu...

Çaresizliğini...

Yetersizliğini...

Ve...

Kazanmaktan daha çok...

Kaybetmek için çaba gösterebileceğini...

Hem de...

Elindeki somut kanıtlarla neden anlatmadın?..



Sorulacak çok soru...

Haykırılacak çok kusur var...

Ama...



Şimdilik sadece şu soruyu soruyorum:

Biz...

Bu güzel ülkenin milyonlarca yurttaşı...

Bu siyasetçileri...

Ve...

Bu gazetecileri hak edecek...

Hangi büyük günahı işledik?..

Günün sözü


Memleketler parasızlıktan değil...

Ahlâksızlıktan...

Yalandan...

Talandan...

Ve...

İstismardan çöker...

N’olcek şimdi




Menzil tarikatının baş imamı öldü...

Definden önce...

Oğullar taht (Post) kavgasına tutuştular...

Bu arada...

Fetret devrinin ilk açıklaması geldi:

“Tarikatta bugüne kadar yapılan tövbeler iptal edilmiştir...”.



Canlarım...

Cennet ve cehennemden sorumlu meleklerin işi çok zor...

Çünkü...

Menzilcilerin pek çoğu tam cennete alınacakları sırada...

Tövbelerin iptali haberi geldi...



Ya:

Melekler inisiyatif kullandı onları cehenneme yönlendirdi...

Ya da Araf’ta beklemeleri istendi...



Peki...

N’olcak şimdi?..

Bu dünyada işledikleri günahları için:

(6 yaşındaki kız çocuklarına tecavüz, Kuran kursu çocuklarını taciz, masum insanların üç kuruşuna tasallut, Allah adını kullanarak ihalelere fesat karıştırmak...).

Tövbe etmiş olduklarından dolayı kazanılmış (cennet) haklar yanacak mı?..

Yoksa...

13 Temmuz tarihi itibariyle gidenlerin hakları saklı mı kalacak?..



Yani canlarım...

Bu tarikatçıların, siyasal İslâmcıların her işleri böyle...

Gördünüz işte...

Memleketi perişan ettikleri yetmezmiş gibi bir de...

Ve son anda:

Cennet/cehennemi de karıştırdılar...



Sahi:

N’olcek şimdi?..

Gerçek yıldızlar




Atomun mucidi Einstein...

İlk nükleer bombanın mucidi ise:

Amerikalı fizik profesörü Julius Robert Oppenheimer’dir...



Nagazaki ve Hiroşima’ya atılan atom bombaları kanlı savaşı sona erdirmiş olsa da...

Yaklaşık 500 bin kişinin ölümüne sebep olduğu için...

Oppenheimer kendisini hiçbir zaman affetmedi...



Savaş sonrası Başkan Truman’a takdim edilen Oppenheimer:

“Ben artık ölüm oldum ve bundan sonra bu bombanın kullanılmasını insanî bulmadığımı söylemeliyim” mealinde bir şeyler dedi...

O an, konuğunun yüzüne suni bir gülücükle bakan Truman; Oppenheimer odadan çıktıktan sonra...

Ünlü fizikçiyi kendisine takdim eden Savunma Bakanı’na şöyle dedi:

“Bu hıyarı bir daha benim yanıma getirme...”.



İşte bu ünlü fizik profesörünün hayatını anlatan “Oppenheimer” isimli film...

21 Temmuz’da gösterime girecek...



Sinema dünyasının en başarılı yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen Christopher Nolan’ın yönettiği bu filmin kadrosunda kimler yok ki?..

Hepsi birbirinden ünlü...

Hepsi birbirinden başarılı...

Ancak...





Bu yıldız oyuncular...

Oppenheimer filminin galasını terk edip:

Greve katılmaya gittiler...



Canlarım be...

“Ben çok zenginim...

Ben çok ünlüyüm...

Benim kimseye ihtiyacım yok” gibi böbürlenme yapmadan...

Haklının yanında durmak...



İşte gerçek yıldız oyunculuk:

Budur...

Daha sonra


Kayserili esnaf iş yerinde yemek yiyordu...

Bir müşteri girdi kapıdan içeri...

“Afiyet olsun amca...”.

Esnaf, misafiri davet etti:

“Buyur yiğenim beraber yiyek, buyur bak; sucuk var, pastırma var, sarma var, kızartma var, börek var...”.

“Teşekkür ederim amca” dedi müşteri “bende de ülser var...”.

Elindekileri ağzına tıkıştıran esnaf:

“Olsun yiğenim” dedikten sonra devam etti:

“Ona da sıra gelir, onu da sonra yeriz...”.



Haber kanallarındaki ekonomi programlarında sadece:

“Faiz, döviz, kur, tahvili, borsa, altın, cripto” gibi finans konuları (Paradan para kazanma) konuşuluyor...

Birileri:

“Kaynak, yatırım, istihdam, üretim” dediğinde...

Finansçılar:

“Onları da bi gün konuşuruz gardaşım hele ve önce biraz para kazanak da ondan sonra” diyor gibiler...

Günün tespiti


abdullah naci

@abdullahnaci

Alemlerin sahibine Allah, elçisine Hz. Muhammed diyorlar; iş şeyhlerine gelince:

Gavsı sani hazretleri,

Mürşidi kâmil,

Kuddise sirrihu,

Sultan-ı evliya,

Büyük veli,

Piri efendi,

Hoca efendi,

Kutbu azam,

Sultan-ı ulema deyip uzattıkça uzatıyorlar.

Mürit kafası çok acayip.

Dünün tweeti


Prof. Dr. Bengi BAŞER

@bengibaser

“Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur.”

Mustafa Kemal Atatürk