Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Halen yüreğim yanıyor...

Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk:

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin:

Kurucu Meclis Başkanı...

Kurucu Ordu Komutanı...

Kurucu Başbakanı...

Kurucu Cumhurbaşkanı...



Mareşal Fevzi Çakmak...

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin:

Kurucu Genelkurmay Başkanı...



Mustafa Kemal Atatürk olanı:

15 yıl bu güzel ülkede:

Cumhurbaşkanı olarak görev yaptı...

Fevzi Çakmak ise aynı 15 yıl bu güzel ülke ordusunun:

Başkomutanı (Genelkurmay Başkanı) idi...





Atatürk dünyevî idi...

Çakmak uhrevî...

Atatürk alkollü içecekleri tüketmekten zevk alırken...

Fevzi Çakmak dilini bile değdirmezdi...



Atatürk ibadet için kendine vakit ayıramazdı...

Çakmak ise günde beş vakit namaz kılardı...

Ancak...



Ne Atatürk, Çakmak’a:

“Paşa bu gece konuğum ol da iki duble atalım” teklifinde bulundu...

Ne Çakmak, Atatürk’e:

“Bu Cuma namazını birlikte eda ettikten sonra buyurun bir kahvemi için” davetiyesi gönderdi...



Birlikte görev yaptıkları sürece:

İkisi de insanî sevgi ve saygılarını birbirlerinden...

Görev sadakatlerini ise:

Milletten...

Milletin devletinden...

Milletin anayasasından...

Ve...

Milletin ordusundan yana kullandı...



Bir kere bile halkın huzurunda birbirlerine sarılıp:

“Sayenizde görev yaptığım bu şerefli, makam” gibi vıcık vıcık yağ kokan bir cümle kurmadılar...



Ben ve benim kuşağım...

Düne kadar...

İktidar partisi genel başkanına sarılıp ağlayan...

Ve...

Görev yaptığı mevki için:

“Sayenizde” diyen bir şahsiyetsizliğe tanık olmadık...



Yüreğim yanıyor...

Evet...

Halen yüreğim yanıyor...

Çünkü...

“Adliyeye, askeriyeye, emniyete ve mektebe siyaseti sokmayın” tavsiyesinde bulunan kurucu cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk bunu...

Kişisel çıkarları için değil:

Devletin bekası için istemişti...



Milletin rızası ve himmetiyle geldikleri makam ve mevkii...

Kendi liyakatine değil de...

Bir siyasi partinin genel başkanının lütfuna bağlayan yağcı kafa ise:

Askeriyenin...

Adliyenin...

Emniyetin...

Ve...

Mektebin tam da kalbine saplanan siyaset kılıcının kabzasını:

Daha da derine girmesi için...

Avuç içleriyle ittiler...

Günün sözü


“Bir milletin yüzü gülüyorsa o millet mutludur...

Bir memlekette yüzü gülmeyen insanlar çoğunlukta ise, o ülke yöneticilerinin değiştirilmesi vacip olmuş demektir...”

Atatürk

Atatürk’ün askerleri


Cumhuriyet tarihimizin:

Tek ve en başarılı sınır ötesi askerî operasyonuna başkomutanlık eden...

Kıbrıs’taki soydaşlarımızı:

Zulümden...

Ve...

Soykırımından kurtaran...

Onlara:

Bugünkü bağımsızlıklarını kazandıran Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar’ın...

Dönemin Başbakanı...

“Kıbrıs Fatihi” Bülent Ecevit’e...

Ve...

Dönemin Cumhurbaşkanı...

Emekli Oramiral Fahri Korutürk’e sarılıp da:

“Sayenizde” diyerek:

Yalakalık yaptığının tanığı:

Olmadık...



Olamazdık...

Çünkü...

Onlar bir partizanın değil:

Atatürk’ün askerleriydi...

Kıskançlık olmasın


[caption id="attachment_428496" align="alignnone" width="600"] Tamer Karadağlı[/caption]

Kendimi savunmak değil...

Sadece:

Hatırlatmak için söylüyorum:



Ödüllü sanatçımız Nihal Yalçın’a yaptığı kabalık ve...

Daha başka haddini bilmez tavırları...

Günahı aşmış, suça dönüşecek yükseklikte kibri nedeniyle:

Tamer Karadağlı’ya gıcığım...

Ancak...



DT genel müdürlüğüne atanmasına yönelik eleştirileri anlayabilsem...

Ve hatta:

Olağan karşılasam da...

Adamın:

Belden aşağı vuruşlarla aşağılanmasını anlayamıyorum...

Bu kişiye gıcığım ama


Buket Aydın, Saray’a yağcılık yapıyor mu?..

Yapıyor...

Buna hakkı var mı?..

Var...



Onun bu:

Yağcı, yalaka tarzını eleştirenlerin de eleştirme hakları var mı?..

Tabii ki var...

Ancak...



Hiç kimsenin...

Birilerini:

Söylemedikleri bir söz yüzünden aşağılamaya hakları yok...

[caption id="attachment_428497" align="alignnone" width="600"] Buket Aydın[/caption]



Canlarım...

Buket Aydın’ın söylediği iddia edilen o sözün aslı şöyle:

“Patronlarının kredi kartlarıyla 7/24 geçinip, orada burada geziyorlar...”.



Birilerinin:

Fikirleri...

Görüşleri...

Yaşam tarzı...

Ve hatta...

İnançları eleştirilebilir tabii ki...

Ama...



O kişi ya da kişilerin düşüncelerine karşı fikir üretmek varken:

Küfür, iftira ve hakaret üretmek gayri ahlakidir...

Ve ben KORKUSUZ’un 3 Ağustos nüshasındaki yazılarımdan birinde...

İşte bu nedenle:

“Ülkemiz, argumentum ad hominem ülkesi haline getirildi” demiştim...



Hiçbir fikrine, tarzına ve görüşüne katılmadığım...

Hatta...

Pek çok söylemine gıcık olduğum bu kişiyi savunduğumu zannetmeyin...

Ama...

Haksızlık yapıldığını göre göre:

Bir tekme de ben atacak değilim...

Hesabını verirsiniz


Efendiler!..

Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına ihanetin...

Millete ihanet olduğunu...

Atatürk’e ihanet edenlerin...

Devlete...

Ve...

Devletin adaletine de ihanet etmiş olduklarını ne yazık ki halen:

Anlayamamışsınız...



Öbür dünyada...

Millete...

Milletin devletine...

Devletin adaletine, ihanetin bedelini ödeyip ödemeyeceğinizi bilmiyorum...

Ödeseniz de hiç kimse göremeyecek...



En büyük dileğim...

En içten duam:

Bu millete...

Bu milletin askeriyesine...

Bu milletin adliyesine...

Bu milletin emniyetine...

Bu milletin mektebine soktuğunuz siyasetle...

Devletin temeline koyduğunuz dinamitin hesabını:

Bu dünyada verirsiniz...

Yaratıcı duygu


İnsanlığı:

Medenileştiren...

İnsanlığı:

Geliştiren...

İnsanlığı:

Daha çok gelişmek için harekete geçiren...

Ve...

İnsanlığı:

Olumlu olarak dönüştüren güç:

Ona yapılan baskılar...

Ona verilen buyruklar değildir...



İnsanlığı:

Medenileştiren...

İnsanlığı geliştiren...

İnsanın içine doğan:

Yaratıcı duygudur...

Yani esindir...

Neyse...


Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:

Eşeğe neden ters biniyorsun?..”

“Arkadan gelen riskleri görmek için...”

“Peki öndeki riskler ne olacak?..”

“Onu eşek de görür...”.



Bu, kıssa gibi fıkraya göre bir zamanlar:

Eşeklerin bile önden gelecek tehlikeyi gördükleri bir Türk İslâm dünyasındaymışız...

Bugün ise... Neyse...

Günün şiiri


Kaç kez ellerini tutmak istedim

Aşk Çeşmesi’nde

Tiber’de sevdim seni

Arno’da aradım

Venedik’in kanallarında yoktun

Tüm köprülerde el salladın

Tüm meydanlarda gizlendin

Gözlerini bulmak istedim

Adriyatik’te sonsuzdun

Ümit Kardaş:

Kırılmaz Çekirdek.

Sayfa: 42