Korkusuz
Can Ataklı

Güvenimi nasıl bir anda kaybettim?

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Güvenimi nasıl bir anda kaybettim?


Bu köşeyi okuyan ve Tele1’deki sabah programlarımı izleyenler korona olayı çıktığı günden bu yana gösterdiğim tavrı biliyorlar.

Öncelikle hükümetin henüz hiç ilgi duymadığı günlerde bile koronavirüse dikkat çekmeye çalıştım.

Bir maske bulmanın bile zorluklarını anlattım, bu virüse karşı alınması gereken en basit ve temel önlemleri bir ayı aşkın süre boyunca hemen her gün dile getirdim.



İktidar, virüs tüm çevremizi sardıktan sonra nihayet uyanıp ilk önlemleri almaya başladığında da sorumluluk sahibi bir gazeteci olarak bunun da arkasında durdum.

Sağlık Bakanı’nın açıkladıklarını ciddiye aldım, alınan önlemlerin doğru ve yerinde olduğunu da sürekli söyledim.

Ancak geçen birkaç gün içinde bu duygu ve düşüncelerimde değişiklikler oluşmaya başladı.

Öncelikle ilk başlarda ciddi bir eda ile önlemleri açıklayan Sağlık Bakanı’nın sonra her ne olduysa “Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayeti sayesinde bu önlemleri alıyoruz” biçiminde sözler söylemesi, konunun ciddiyetini bozdu.

Bakanın virüs kapanlarla ilgili sanki alıştıra alıştıra açıklanıyormuş gibi davranması da kredisinde düşüşe neden oldu benim gözümde.

Ancak en son televizyon dünyasından meslektaşım olduğu kadar, yakın dostum da olan Burak Akkul ve eşi Seda Akkul’un başına gelenlerden sonra hükümete olan bütün inancım kayboldu.

Çünkü iki gazeteci dostumuzun başına gelen şu ana kadar yapılan bütün açıklamaları adeta geçersiz hale getiriyor.

Elbette hiçbir şey yapılmadığı anlamına gelmiyor bu ama belli ki iktidar hâlâ konunun ciddiyetini kavrayamamış, tek derdi hükümete bundan bir zarar gelmesini önlemek.

Şimdi size Burak Akkul ve Seda Akkul’un yaşadıklarını anlatayım.

Gazeteci çift, çekimler için Londra’da idiler. Yeni çekimler için Brüksel’e geçmeye hazırlandıkları sırada Burak Akkul ateşleniyor.

Ateşi 38’e çıkınca Londra’daki bir sağlık kurumuna gidiyorlar ancak kendisine sadece bir ateş düşürücü ilaç veriliyor.

Akkul çifti ertesi gün ateş biraz düşse de Brüksel’e gitmekten vazgeçiyorlar ve Türkiye’ye dönmeye karar veriyorlar.

11 Mart günü Akkullar Londra uçağından iniyorlar.

Bu sırada Burak Akkul’un ateşi 38.5 eşi Seda Akkul’un ise 38.

Isı kameraları ve güya ateş ölçen görevliler olmasına rağmen hiçbir engelle karşılaşmadan havaalanından çıkıp eve geliyorlar.

Ardından yakınlarındaki Liv Hospital’a gidiyorlar.

Burada koronavirüs testi yapılamadığı söyleniyor ancak grip testi uygulanıyor.

Grip testi negatif çıkıyor. Bu sonuç, hastalığın grip olmadığını gösteriyor ama korona olmadığını kanıtlamıyor. Uzman doktorların durumdan şüphelenmesi gerekiyor aslında.

Hastane Akkullara ateş düşürücü ilaç yazarak evlerine gönderiyor.

İlaçların etkisiyle Seda Akkul’un ateşi normale yakın hale geliyor, Burak Akkul’da ise biraz düşme görülüyor.

Ertesi gün Burak Akkul’un ateşi yine yükseliyor ve 39.5’e çıkıyor.

Çift tekrar Liv Hospital’a gidiyor.

Akkul neden korona testi yapılamadığını soruyor. Hastane yetkilileri bu testin sadece Sağlık Bakanlığı’na ait birkaç hastanede yapıldığını, bunun için Kartal Devlet Hastanesi ya da Haseki’ye gitmeleri gerektiğini söylüyorlar.

Burak Akkul, durumun tehlikeli olduğunu belirterek “nakil yapılmasını” talep ediyor ama hastane bunu reddediyor. (Bana göre sorumluluk almaktan kaçınıyorlar.)

Bunun üzerine Akkullar mecburen bir taksiye binip Kartal Devlet Hastanesi’ne gidiyor. Doktorlar Burak Akkul’u karantina altına alıyor, eşini ise eve gönderiyor.

Burak Akkul burada 3 gün cam bölmeler içinde tutulan şüpheli 10 kişi ile birlikte karantinada kalıyor.

Bu süre içinde kendisine test sonucu bildirilmiyor ve herhangi bir özel tedavi de uygulanmıyor.

Durumdan iyice endişelenen Burak Akkul, bir video çekerek test sonuçlarını alamadığını, muhtemelen koronaya yakalandığını ve bunu çevreye yayma tehlikesi olduğunu belirtiyor.

Bu videonun yayınlanmasından sonra hastane yönetimi harekete geçiyor.

Burak Akkul’un koronavirüs taşıdığı açıklanıyor ve gereken tedavisine de başlanıyor.

Bu süre içinde eşi Seda Akkul ise müthiş bir sorumluluk duygusu içinde evden hiç çıkmıyor. Eşine gerekli eşyaları arkadaşları aracılığı ile gönderiyor.

Günlük ihtiyaçlarını yakındaki bakkaldan telefonla sağlıyor, komşular da yaptıkları yemekleri kapıya asıyorlar. Seda Akkul hiçbiriyle yüz yüze temas etmemeye özen gösteriyor.

Bütün bu anlattıklarımdan çıkan sonuç şu; Yurt dışından gelişlerde gerekli kontroller yapılmıyor. Hastaneler bu konuda hazırlıklı değil. Teşhis konusunda çok ciddi yanlışlar veya ihmaller var. Gereken testler yapılamıyor. Bu da Türkiye’de koronavirüse yakalanan sayısının resmi açıklamaların üzerinde olabileceği ihtimalini güçlendiriyor. Son derece bilinçli bir vatandaş bile korona olduğunu ancak 4 günde anlatabiliyorsa gerisini düşünün artık.

SORDUM ÖĞRENDİM

Devlet işi gücü bırakıp videoyu sildirdi


Uzun yıllardır tanıdığım Burak-Seda Akkul çiftinin Korona şüphesi altında olduklarını büyük şaşkınlıkla öğrendim önceki gün.

İlk başta karı-koca Akkulların karantina altında olduğunu sanmıştım.

Oysa hemen öğrendim ki meğer sadece Burak Akkul karantinaya alınmış eşi ise eve gönderilmiş.

Bu bile korona konusunun Sağlık Bakanlığı tarafından ne kadar ciddiyetsiz biçimde ele alındığını gösteriyor aslında.

Tabii durumu öğrendikten sonra hemen Seda Akkul’u aradım.

Başından geçenleri tek tek anlattı.

Bunları dünkü Tele1 yayınında da anlattım.

Daha sonra sadece bu bölümü içeren bir özet bölüm Tele1 internet sayfasında da yayınlandı.

Akkulların yaşadığını anlatırken bilişim polisinin “O videoyu silin” diye baskı yaptığını da söyledim.

Yayından sonra Seda Akkul’la tekrar konuştum.

Dedi ki “Orada küçük bir yanlış anlaşılma var. Siber polis aradığında amaç yerine gelmiş ve Burak’a teşhis konmuştu. Bu nedenle zaten Burak videoyu silmiş ve yenisini koymuştu. Siber polis beni Burak’ın gerçek bir kişi olup olmadığını anlamak için aramış. Bana geçekten karantina altında olup olmadığını sordular..”

Seda Akkul ayrıca “Burak’a şu anda çok iyi bakılıyor. Teşhis konduktan sonra durum çok daha iyi hale geldi. Tedavisi konusunda hiçbir endişem kalmadı” dedi.

Umarım ve dilerim, sevgili dostum bu musibeti en kısa zamanda atlatacak.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Valilik nihayet Yunanistan’a geçenlerin sayısını teyit! etti


Edirne Valiliği dün bir açıklama yayınlayarak, Yunanistan’a geçen mülteci sayısını açıkladı.

İçişleri Bakanı bu konuda soru soran ve “Rakamı teyit edemiyoruz” diyen Tele1 Program Müdürü Namık Koçak’a “Siz Yunan medyasısınız” demişti.

Bakanın bu yakışıksız sözlerinden 10 günü aşkın süre sonra, bu açıklamanın yapılması bana çok tuhaf geldi.

Açıklamada, “27 Şubat 2020 tarihinden bugüne kadar, Edirne il sınırlarından Yunanistan’a 4’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı mıntıkasından 55 bin 904 ve 54’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı mıntıkasından da 91 bin 228 olmak üzere; toplam 147 bin 132 düzensiz göçmen geçiş yapmış olup geçişler halen devam etmektedir” denildi.

Tuhaflık şurada.

Yerli yandaş yalaka medya şu sıralar korona konusunda hükümeti korumak için çabaladığından sınırdaki gelişmeleri unutmuştu.

Biz de son durumu dış basından öğreniyoruz.

Amerikan basınına göre hükümet sessiz sedasız sınırdaki insanları otobüslerle tekrar geri getiriyorlar.

Son not olarak belirteyim; valiliğin açıklaması da inandırıcı değil. Hele koronanın herkesi hoplattığı bir sırada 150 bin kişinin sınırı geçmiş olması başta Yunanistan olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde yankı yaratırdı.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Bütün önlemler polisiye, açıklamayı niye Sağlık Bakanı yapıyor?


Şu sıralar herkesin gözünde ve dilinde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca var.

Koronavirüs hakkındaki bilgileri bir tek o açıklıyor.

Ancak Koca’nın verdiği “Türkiye’deki koronavirüslü sayısı” dışındaki bütün bilgiler aslında polisiye önlemlerden oluşuyor.

Okulların, eğlence yerlerinin, bar, pavyonların, sinema ve tiyatroların, hamamların saunaların kapandığını Sağlık Bakanı açıklıyor.

Gerçi bunlar İçişleri Bakanlığı genelgesi ile duyuruluyor valiliklere ama gelin görün ki bu konunun bakanı yok ortada.

En son Yunanistan’a geçirilen mülteci sayısını bulmak için elde numaratör, sınırda beklerken görülen bakan, şimdi nedense hiç ortada yok.

Sağlık Bakanı hiç olmazsa önlemleri açıklıyor ama kendisinden asıl uzmanlık alanına giren bilgileri alamıyoruz.

Örneğin şu anda hangi hastaneler korona konusunda uzmanlaştı, kendisinde korona olduğundan şüphelenenler öncelikle nereye başvuracak bu bilinmiyor?

Türkiye’de koronavirüs testi yeterli ölçüde yapılabiliyor mu?

Vatandaş bu testi yatırmak için ne yapmalı?

Özel hastaneler korona konusunda ne derece yeterli, bir vaka ile karşılaşmaları halinde ne yapacaklarını biliyorlar mı?