Korkusuz
Can Ataklı

Görülmemiş ekonomik modelin çok çarpıcı gerçek hikayesi budur

ANALİZ

Görülmemiş ekonomik modelin çok çarpıcı gerçek hikayesi budur


İktidarın tuhaf ekonomik tezinden çark etmesinden sonra saray medyası yeni bakana övgüler düzüyor.

Erdoğan “Enflasyonun geçici olduğu anlaşıldı” şeklinde komik bir cümle kuruyor.

Millet inim inim ağlarken iktidar sanki hiçbir şey olmamış gibi kendini övüyor.

Daha önce KKM ile ilgili başlayan yeni uygulamayı anlatmaya çalışmıştım.

Bugün ise size bu konuda yazılmış çok güzel bir yazı buldum.

Kaan Yavuz Dörtdivanlı konuyu çok anlaşılır biçimde harika yazmış.

Birlikte okuyalım;

1) Önce “Çin modeli” diye bir saçmalık türetildi.

Olay döngüsü burada başladı.

Değersiz TL amaçlandı.

Hikayesi de “TL değer kaybederse, ülkeye yatırım artar, dolar gelir” dendi.

Bu amaçla sürekli olarak faiz kötülemesi yapılıp dolar kuru düzenli olarak yukarı doğru tetiklendi bile isteye...

Başarılı da oldu, TL çöp oldu ve dolar kuru normal bir ülkede olmayacak şekilde faiz kötülemesi ile pohpohlanarak suni olarak yükseltildi.

Sonuçta ise halk fakirleşti, ülkeye dolar yatırımı gelmedi, aksine ülkede olan şirketler yüksek enflasyon ve dolar atakları yüzünden üretim maliyeti avantajlarını kaybedip, uluslararası arenada rekabet avantajlarını kaybettiler.

Süreç hüsranla sonuçlandı.

Süreç sonunda elimizde çöp olmuş TL ve yüksek enflasyon kaldı.

2) Yüksek enflasyon ve dolar atakları öngörülemez hale gelince ve sürecin kimseye faydası olmadığı anlaşılınca geçtik diğer seçeneğe.

Burada yeni modelimiz “Türkiye modeli” oldu .

Sözde üretim desteklenecekti, dış ticaret artacaktı, cari açık düşecek, halkın refahı artacaktı.

Bu uğurda;

Kur Korumalı Mevduat diye bir şey uyduruldu.

Faiz kötülemesi devam etti, ek olarak olay dine bağlanıp Nas güzellemesiyle alt yapı oluşturuldu.

Model sonunda elimizde

- Değersiz TL

- Daha da yoksullaşmış halk,

- Nas’a rağmen faizden beslenmeye devam eden zengin kesim

- Zengin kesimin KKM’den gelen faiz gelirini ödemeye mahkum olan sıradan halk

- Artmayan dış ticaret

- Hızla yükselmeye devam eden milyarlarca dolarlık cari açık

- Düşmeyen dolar kuru

Ve tabii ki de içi boşalan, swaplarla dolu gösterilmeye çalışılan Merkez Bankası kaldı.

Şu an bu aşamadayız ve KKM sürecinin artık kademeli şekilde sonlandırılacağı duyuruldu Merkez Bankası tarafından.

Son bulan KKM’den çıkan paraların bir bölümünün faize, bir bölümünün de yine dolara döneceğini tahmin etmek kolay olsa gerek.

Ağırlıklı kısmın dolara dönmemesi için bu insanlara yüksek mevduat faizi ödemek gerekiyor, yani şu an yüzde 50-60 enflasyon varken, sen bu insanlara yüzde 30-40 mevduat faizi verirsen, bu insanlar salak değil, yine dolara koşacaklar.

Dolar kuru tekrardan tetiklenecek, halk biraz daha fakirleşecek.

Dolara gitmesinler dersen, ilk başta kötülediğin faizi yüksek oranlarda artırmak zorunda kalacaksın. Politika faizinin artmaması sizi kandırmasın, bankalarda faizler hiç de öyle değil çünkü.

Bu da ülkede yatırımları düşürecek, reel piyasanın iyice tıkanmasına ve paranın dönmemesine sebep olacak. Kimse yüzde 50-60 mevduat faizi varken gidip de ticaretle ve yatırım yapmakla uğraşmaz kolay kolay.

Bu yaşadığımız 3 senelik ekonomi sürecimizin özeti.

Sonuçlara bakalım gelin.

Negatif olanlar;

- KKM bitişiyle 30 TL’nin üzerine çıkacak olan dolar kuru

- Çılgın bir enflasyon kaldı elimizde

- KKM’den çıkan paralar için enflasyon seviyesine mecburen yükseltilecek olan mevduat faizi

- Nüfusunun yüzde 60’dan fazlası asgari ücretle çalışan ve açlık sınırı altında yaşayan insanlar

- Artan faizler ile zaten durma seviyesinde olan reel ticaretin iyice kötüye gitmesi

- Elimizde kalan yüksek dış ticaret ve cari açık

-Gelmeyen yabancı yatırım

Buraya daha sıralanacak bir sürü şey var.

Pozitif yönler;

Buyurun burayı size bırakayım.

ŞAŞIRDIM

Macaristan’da zafer ve Putin gelmiyor


Erdoğan birkaç gün ortada görünmedikten sonra Macaristan’a gitti.

Yandaş medya bu geziyi olabildiğince köpürttü.

Erdoğan liderlerle bir dizi görüşme yapmıştı.

Macaristan’a Karadeniz doğalgazını satacaktık.

Pek çok ülke ile ikili anlaşmalara varılmıştı.

İnsan merak ediyor, “Macaristan’daki bu büyük atletizm yarışması zirvesinde kimler vardı?” diye.

Kırgızistan, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Sırbistan ve Bosna Hersek.

Başkaları var mıydı, bilemiyorum, bilgi bu kadardı çünkü.

Bir nevi Türk Birliği gibi bir şey, Sırbistan hariç.

Dikkat ediyorsanız Erdoğan artık batılı liderlerle görüşemiyor.

Onlarla ancak Birleşmiş Milletler, NATO ve G-20 toplantılarında bir araya gelebiliyor.

Erdoğan’ın Macaristan gezisinden sonra yaptığı açıklamalardan anladığım kadarıyla Putin de Türkiye’ye gelmiyor.

Erdoğan, Putin’le yüz yüze görüşeceğini söylüyor.

Ama bu görüşme Putin’in ziyareti ile gerçekleşmeyecek belli ki, çünkü Erdoğan “Önümüzde Birlemiş Milletler ve G-20 zirvesi var, orada görüşebiliriz” diyor.

Yandaş medyaya göre dış itibarımız şahlanmış durumda.

Oysa gerçek hiç de öyle değil.

OKURDAN MESAJ

Apartman yöneticisinden hesap soruyorsunuz ama…


Bir okurumdan gelen mesajı size de sunmak istiyorum;

Adam üç yüz beş yüz lira aidat ödediği apartman yöneticisinden sonuna kadar hesap soruyor, “O tamiratı daha ucuza yapan bulamadınız mı? Çatıyı aktarmak için kaç kişiden teklif aldınız? Neden filanca firma daha ucuz teklif vermişken işi ona yaptırmadınız? Binanın boyasını yapan kişi tanıdığınız, kendinize çıkar mı sağladınız?” türünden.

Neden apartman yöneticisinden kuruşuna kadar hesap sorarken devleti yönetenlerden harcamaların hesabını sormak aklına gelmiyor?

Çünkü apartman aidatını kendi cebindeki paradan götürüp ödüyor, oysa maaşından kesilen verginin ne kadar olduğundan bile bihaber.

Halkın yöneticilerden hesap sorması için maaşları brüt olarak ödeyeceksin, MTV vergisi öder gibi yılda 2 kere götürüp vergisini kendi cebindeki paradan yatıracak.

Bak o zaman nasıl her kuruşun, her fuzuli harcamanın hesabını soruyor.

Haa ödemedi mi, maaşına haciz koyacaksın, evine icra götüreceksin ki daha da bileylensin hesap sorma konusunda.

Bunu yapmak hükümetlerin işine gelmiyor tabii, hem tek tek tahsilat yaparak uğraşmak yerine patrondan toptan tahsil etmek için, hem de halkın uyanıp hesap sorar duruma gelmemesi için.

Başka türlü iktidardakilerin başına buyruk harcamalarının önüne geçilemez.

ÇOK GÜLDÜM

Nasıl şeyh olunur?


Günümüzle hiç ilgisi yok.

Kimse yorum yapmaya, orasından burasından çekiştirmeye çalışmasın.

Sadece fıkra, gülün geçin, anlam yüklemeyin.

Tabii yine de siz bilirsiniz.

Fıkrayı yazayım;

Şeyhin biri türbe etrafında kurulmuş dergâhta kendisine çok yardım eden iyi bir adama el vermiş;

“Var git sen de kendi dergahını kur, ama şu topal eşekten başka sana verecek bir şeyim yok” demiş.

Adam önde topal eşek arkada az gitmişler uz gitmişler dere tepe derken eşek zaten yaşlı, ölüvermiş...

Adam eşeği gömmüş, başına oturup kara kara düşünürken bir kervanbaşı durup sormuş “Kimin bu mezar, sen ne yapıyorsun?”

Adam “Çok değerli bir şeyhti, öldü, gömdüm, bırakıp gidemiyorum” deyince kervandakiler hemen bir türbe inşa etmişler, bizim adam da oranın şeyhi olmuş.

Zaman geçmiş, yeni şeyh ve türbe çok çok ünlü olmuş, eski şeyhi de duymuş ziyarete gelmiş.

Yatma saati gelip kalabalık dağılıp yalnız kalınca eski şeyh yeni şeyhe sormuş:

“Türbede yatan kim?”

Yeni şeyh “Aman şeyhim sus kimse duymasın, senin verdiğin topal eşek o” deyince eski şeyh kahkahayı basmış:

“Benim türbedeki de onun anası...!”

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Ambulansla gelen hastaya “Sıra numarası al” denir mi?


Çok yakından tanıdığım bir dostumun oğlunun başına geleni büyük üzüntü ile öğrendim.

Dostumun oğlu bir şirkette motokurye olarak çalışıyor.

10 gün kadar önce kamyondan mal indirirken birden fenalaşmış.

Arkadaşları ve şirketin patronu hemen bir ambulans çağırmışlar.

Kısa sürede ambulans gelmiş ve genci en yakın hastane olan Göztepe Şehir Hastanesi’ne götürmüş.

Buraya kadar iyi.

Ancak ambulanstan sedye ile indirilen genç koridora bırakılmış ve yakınlarına “Gidin sıra numarası alın” denmiş.

Yakınları sıra numarası alıp endişe ile beklemeye başlamışlar.

Yaklaşık 45 dakika beklemişler.

Bu sırada genç kendine gelmiş, üzerinde müthiş bir ağırlık olduğunu söylemiş.

Sonuçta bir türlü muayene olamayınca hastaneden çıkmış gitmiş.

Evinde bir hafta kadar yattıktan sonra tekrar işine başlamış.

Elbette hastanelerde yoğunluk nedeniyle sıra olabilir.

Ancak baygın halde ambulansla gelen bir hastaya anında müdahale edilmemesi beni çok şaşırttı ve üzdü.

O genç şimdi tekrar çalışmaya başladı ama ya gerçekten çok önemli bir sorunu varsa ne olacak?