Korkusuz

Göçmen - Muhacir - Mübadil!

Göçmen - Muhacir - Mübadil!
Dünyada göçler hep batıya ve kuzeye doğru olur...

Neden?

Gelişmişlik, refah ve para ordadır da ondan...

Kuzeyde ve batıda...

O yüzden hep batıya doğru göç etmek ister insanoğlu...Bazen de kuzeye...

Cezayirlinin gözü kuzeydeki Fransa’dadır.

Tıpkı Meksikalının, Amerika’da olduğu gibi...

İdeolojik yönü var diyeceksiniz ama...

89 öncesi Almanya’da bile Doğu’dan Batı’ya kaçmanın yollarını aramıştı insanlar...

Yani...

Dünyanın tarihi batıya ve kuzeye göçün tarihidir aslında...

★★★

Peki bizim yakın tarihimizde neden tam tersi göçler oldu?

Yani bize kuzeyden ve batıdan geldiler?

Çünkü...

Kendi anayurduna sığınmak zorunda kalanlar doğuyu batıyı düşünmez...

★★★

Kafkasya’dan gelenlere...Göçmen deriz...

Balkandan gelene... Muhacir...

Mübadele ile Yunanistan’dan gelenlere ise Mübadil deriz.

Dikkat edin...

Göçmen var...Muhacir var...Mübadil var...

Ama mülteci yoktur lügatimizde....

Çünkü onlar hiçbir zaman mülteci olmadılar...

Kendi anavatanlarına dönüp gelen öz çocuklarıydılar...

★★★

Anadolu’da güzel bir laf vardır...

Misafir, misafiri istemez; ev sahibi, hiçbirini istemez...

Bu, dünyanın her yerinde böyledir.

Göç edene hep burun kıvrılır...

Biz de öyle olmadı...

Birkaç haşaratlı beyin dışında düşünen çıkmadı...

★★★

Muhacirlerin batıdan geldiler...

İlk gelişleri 1912-13 Balkan yenilgisinden sonra başlar...80’li yıllarda Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımıza kadar uzanır...

Hepsine bu ismi verilir...

Muhacir...

Çalışkan insandırlar

Üretken...Disiplinli...

Ben daha hiç tembel muhacir görmedim.

★★★

Mübadiller de batıdan geldiler...

Adı üstünde mübadele ile gelenler.

Yani nüfus değişimiyle...

1924’teki nüfus mübadelesiyle Yunanistan’da bulunan 400 bin Türk,Türkiye’ye...

Anadolu’da yaşayan 1 milyonu aşkın Rum da Yunanistan’a gitti.

Değişimde epey bir nüfus farkı oluştu...

Peki mallar mülkler ne oldu?

Değiş tokuş...

Haliyle bir zenginliğe kavuşanları da oldu.

Ama mevzu o değil...

Mübadiller görgülü insanlardı.

Gusto sahibiydiler.

Giyimden, mutfağa...

Mübadil kültürünü Anadolu’ya yaydılar.

(Bu arada ilginçtir. Bizden Yunanistan’a giden Rumlarda oradaki Yunanlılara fazla lüks geldi. Yemeleri içmeleri giyinmeleri o kadar şehirliydi ki Yunanlılar uyuz oldu. Ve onlara Türk Tohumu anlamına gelen Türkosporo dediler.)

★★★

Kafkas Göçmenleri...

Kuzeyden geldiler...

Onlar büyük dramların içinden süzülüp gelen asaletlerini taşıdılar bu coğrafyaya...

Kültürleri... Azim ve kararlılıkları... Bu toprağa bağlılıkları...

Ve elbette çalışkanlıkları...

Örnek oldu Anadolu insanına...

★★★

Önce gelen, sonra geleni beğenmez dedik...Doğru...

Ama...

Bizimki farklıydı...

Çünkü biliyordu ki...

Muhacirinde... Mübadilinde...Ana yurdu burasıdır...

Bayrağı Al-Yıldızlı bayrak, kurucu lideri Atatürk...

Dilimiz bir...Tarihimiz bir...Çeşitlilik olsa da kültürümüz bir...

Sosyoekonomik düzeyimizde üç aşağı beş yukarı aynı...

Aynı örf...Aynı gelenek...

Bayramı...Cenazesi...Düğünü...

Gündelik hayatı tıpkının aynısı...

★★★

İki yüz yıllık göç atlasımızda...

Kafkas göçmeninden sadakat...

Muhacirden çalışkanlık...

Mübadilden gusto öğrendik.

★★★

Afganlıdan, Suriyeli akınından ne kalacak peki?

İşsiz orduna yeni işsiz...

Asayiş sorununa yeni bir kambur...

Ekonomimize büyük bir kara delik daha...

★★★

Peki tamam...İnsanlık adına el uzatalım...

Ama şehrin içine...Hayatın tam göbeğine niye...

Madem insanlık namına yardım eli uzatıyoruz...

Madem ölüm tehlikesindeki insanlara yardım ediyoruz...

Neden İstanbul’un orta yerine...?

Neden şehir hayatının tam göbeğine?

Bir mülteci yerleşimi kuramıyor muyuz?

Barınma-aş-sağlık hizmeti sunamıyor muyuz?

★★★

İnsanlık namına yardım edelim derken insanlıktan niye çıkıyoruz?