Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Gizli tanık faciası devam ediyor

Mutlaka başka arkadaşlarıma da çok sayıda okur mektubu (Klasik posta yoluyla ya da yakınlarından birinin elektronik postasıyla) geliyordur...

Ve yine mutlaka...

Gelen mektupların çoğu:

Cezaevi mektuplarıdır...

Yani:

Mahkûm...

Ya da:

Tutuklu mektupları...



Her gelen mektubu okuduğumu söylersem yalan olur...

Ama...

Her gelen mektubu:

“Hızlı okuma” yöntemiyle...

Ve...

“En can alıcı” noktalarında dikkatlice durup:

Okuyorum...



Canlarım...

“Hukukçu” değilim...

Ama...

Hukuk felsefesi konusunda...

Hukuk fakültesi mezunu...

Pek çok:

Yargıç ve savcıdan:

Daha iyi olduğumu iddia edebilirim...



Bu mektupların neredeyse tamamı:

TSK’dan ihraç ...

Ve...

Yargılama sonucu:

Mahkûm edilenler...





Bugüne kadar okuduğum hiçbir cezaevi mektubunda:

Somut delillerle mahkûm edilen birisine rastlamadım...

Önce tutuklananların...

Sonra da...

Tutuklu yargılananların hepsinde “delil” olarak kullanılanlar:

“Gizli tanıklar...”.



Bu “gizli tanık” ne Allah’ın belâsı bir şeydir böyle?..

Devlet (Savcı) şikayetçi olarak “gizli tanık” kullanabiliyorsa...

Sanık neden aynı hakkı kullanamıyor?..

Şüpheli niçin:

“Bu da benim gizli tanığım, bir de bunu dinleyin” deme hakkına sahip değil...



Efendiler!..

Ya bu gizli tanık kurumunu kaldırın atın...

Ya da:

Şüphelilere de “gizli tanık” dinletme hakkı verin...

Çünkü...

Bu “Gizli tanık” kurumu...

Daha önce de:

TSK’dan pek çok şerefli general ve subayı yıllarca cezaevinde tutmuştu...

Anekdot


 

Demirel’e:

“İki kere askeri darbeyle görevinizden alındınız ve ikisinde de direnmediniz; neden?” diye sorulduğunda...

Şu cevabı verdi:

“Başbakan olduğumda Adnan Menderes’in idam sehpasındaki fotoğrafı gözümün önünde duruyordu...”.



Soruyu soran gazeteci mutlaka bekârdı...

Ve...

Eşiyle tartışan her arkadaşına:

“Boşan gitsin” diyordu...

Aklınızdan çıkarmayın


Ey siyasetçi milleti!..

Ey gazeteci meslektaşlarım...

Bu gidiş, gidiş değil...

Bugünün muhaliflerini:

Gizli tanıklarla yakan iktidar ile...

O muktedirin emrinde görev yapmaktan utanmayan:

Devletin savcısı ve yargıcı...

Devran döndüğünde unutmayın ki:

Bugünün iktidarı...

Ama yarının muhaliflerini...

Başka iktidar...

Savcı ve yargıçları kullanarak:

Yakacaktır...





Ne demişti rahmetli Demirel?..

“Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner...”.



12 Mart 1971 askeri muhtırasından sonra silah gücüyle Başbakan Nihat Erim’in yardımcılığına getirilen İsmail Hakkı Arar:

“Demirel bir daha başbakan olur mu?” diye soran gazeteciye:

“Güldürmeyin beni” demişti...



Ey iktidar siyasetçileri...

Ey iktidara yandaşlık eden gazeteciler!..

İki kez askeri darbe ile başbakanlığı elinden alınan O Demirel’in...

İsmail Hakkı Arar’ın:

“Güldürmeyin beni” deyişinden sonra...

Dört kez başbakan...

Bir kez de cumhurbaşkanı olduğunu unutmayın...



Demirel’i silah zoruyla başbakanlık koltuğundan düşüren Evren ve arkadaşlarının ise:

Apoletleri sökülmüş, sıradan birer er olarak terk-i dünya ettiklerini:

Aklınızdan çıkarmayın...

Kimin aklına gelirdi?




Devlet Bahçeli’nin; AKP listelerinden seçime girecek olan cinayetten sabıkalı HÜDA-PAR’lılarla omuz omuza:

Demokratik...

Laik...

Sosyal hukuk devletini yıkmak için mücadele edeceği:

Kimin aklına gelirdi?..





Oysa...

HDP eş başkanları, Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştükten sonra şu açıklamayı yaptılar:

“Kalıcı barıştan ve terörün bitmesinden başka hiçbir talebimiz olmadı o nedenle kendilerini parti binamızda değil meclisteki odamızda misafir ettik...”.



Demek istemem o ki:

HDP, Millet İttifakı’nın ortağı değil (Ki keşke olsaydı...).

Millet İttifakı:

Herhangi bir terör örgütünün cinayetten sabıkalı tetikçisini:

Milletvekili adayı yapmıyor...

Adil olmak




Gelen cezaevi mektuplarını köşeme taşımadığımı da fark etmişsinizdir...

Doğrudur...

Köşemde bu mektuplara yer vermiyorum...

Çünkü...

Her mektubu yayımlamama teknik olarak imkân yok...



Ve hem de...

  1. Lui’nin dediği gibi...


“Ne zaman birini bir göreve atasam, atanmayanlardan bir memnuniyetsizler ordusu yarattığımı biliyorum...”



Gelen mektupların:

Ya hepsini yayımlamalıyım...

Ki imkânsız...

Ya da hiçbirini...



Sözümün özü canlarım...

Kişilerden sadece birisine “âdil” davrandığınızı zannediyorsanız:

Yanılıyorsunuz...

Çünkü...

Aslında...

O bir kişi hariç...

Diğerlerinin hepsine:

Haksızlık etmiş de olabilirsiniz...

Günün tweeti


Cemil KILIÇ

@m_cemilkilic

Sapık imam Halil Konakçı, İslam düşmanı Akit, sapık tarikatlar ve aveneleri, size bir haberim var.

97 gün önce ihraç edildiğim görevime yakında yeniden başlıyorum. Yargı, MEB’in işlemini hukuka aykırı bulup iptal etti. Ben boyun eğmem! Yaşasın Atatürk devrimi!

Tercih


Cumhuriyetçi ya da Demokrat her ABD Başkanı’nın ilkesi aynıdır:

“Demokratik gelecek vaat eden birini, Despot birisine her zaman tercih ederim...”.



ABD hükümetlerinden nefret edebilirsiniz...

Ama...

Demokrasiyi:

Totaliter rejimlere tercih ettiklerinden de lütfen:

Şüphe etmeyin...

İlk halka hangisi


Aziz Nesin’in...

İktidar tarafından gösterimi yasaklanan “Zübük” (Büzükten üretilmiş olduğunu sanıyorum) isimli muhteşem eseri yine gündemde...



Politikacıların çoğu “Zübük...”.

Kabul de...

O Zübükleri kim seçiyor?..

Seçmen...



Büyük Usta Aziz Nesin...

Politikacıları “Zübük” adıyla tanımlayıp...

Nasıl da hinoğlu hin olduklarını anlattıktan sonra...

“Uğruna hapislerde yattığı halkı daha yakından tanıyınca...”

Halkın %60’ının aptal olduğunu söylemişti...

Çünkü...

Zübükleri:

İşte o %60 seçiyordu...





Peki gerçek Zübük kim?..

Seçilenler mi?..

Seçenler mi?..



O halde şöyle diyebiliriz:

Birbirine bağlı daire şeklindeki bir zincirde her halka:

İlk halkadır.