Ben mi duymadım veya bir yerlerde okumadım yoksa “gerek” henüz oluşmadı mı?..
“Gerek ne be?” diye soracaksınız ama ben hepinizin bildiğinizi zannedip yazıma öyle başladım...
★
Hatırlarsanız, Erdoğan geçen gün ABD yasama organında Türkiye’ye askeri ve ekonomik yaptırım yasası kabul edildiğinde:
“Gerekirse Kürecik ve İncirlik’i kapatırız” demişti...
Onu diyorum
Yani Kürecik ve İncirlik kapatıldı da ben mi bilmiyorum...
★
Biliyorsunuz güzellerim...
“Gerekirse” bir “şart” cümlesidir...
Bunu daha ilkokulda imlâ (yazım) dersimizde öğrenmiştik...
Erdoğan’ın bu çok etkin ve bir o kadar da tarihi açıklamayı yapmasına sebep olan olayın Kürecik ve İncirlik üslerinin kapatılma şartlarından biri olup olmadığını o gün bilmiyorduk ama...
Hepimiz tahmin ediyorduk ki...
Erdoğan o cümleyi ABD’nin ödünü patlatmak, yaptırımları uygulamaktan vazgeçirmek için söylemişti...
★
Kürecik ve İncirlik halen kapatılmadı...
İyi de...
Kürecik ve İncirlik’in kapatılması için ABD’nin ne yapması lazım?..
Topraklarımızı bombalamalarını mı bekleyeceğiz?..
Onu da yaptılar, ya da en azından yaptırdılar...
Açın arşive bakın göreceksiniz...
★
Erdoğan başta olmak üzere bütün yandaşları 15 Temmuz’daki başarısız isyan girişimini ABD’nin kotardığını iddia etmediler mi?
Sonra da...
Trump’a hemen her gün telefon edip “Agacım geleyim de biraz yan yana fotoğraf çektirelim iç politikada işe yarıyor” mealinde girişimlerde bulunmadılar mı?..
★
Sahi yaa...
Kürecik ve İncirlik’in kapatılması için ABD’nin ne yapması lazım?..
Erdoğan’ın kurduğu cümledeki “şart” ne?..
“Du bakali n’olcak?..” şartı mı?..
DU BAKALİ N’OLCAK?..
Aziz Nesin’in ünlü öyküsünü kısaca hatırlatayım o halde...
Katarlı (!) zengin bir iş adamı güzel ve genç eşiyle birlikte İstanbul’a gelir.
Bir süre sonra Katarlı iş adamı karısının hareketlerinden şüphelenir...
Bir dedektif tutar genç kadını takip etmesi için...
Bir süre sonra Dedektif raporu getirir ve Katarlı zengine okur.
“Karınız evden çıkıp bir taksiye bindi”...
“Du bakali n’olcak?..”
“Oradan bir otele gitti...”
“Du bakali n’olcak?..”
“Otelin lobisinde genç yakışıklı bir adamla buluştu.”
“Du bakali n’olcak?..”
“Birlikte asansöre bindiler”...
“Du bakali n’olcak?..”
“7. kata çıktılar...”
“Hmmm bizim mübarek sayımızdır 7 ama du bakali n’olcak?..”
“Kapıyı kapadılar ben de hemen yan odaya girip balkona çıktım oradan da onların oda balkonuna geçtim”...
“Du bakali n’olcak?..”
“Önce karınız soyundu”...
“Du bakali n’olcak?..”
“Sonra genç adam soyundu”...
“Du bakali n’olcak?..”
“Sonra genç adam geldi perdeleri kapattı...”
“Du bakali n’olcak?..”
“Ondan sonrasını göremedim”...
“Vay eşşeoğlu eşek demek perdeleri kapattı ha?.. Acaba karımla ne yaptılar?..”
★
Ne dersiniz?..
Acaba ülkemizi yönettiklerini zanneden zevat uluslararası ilişkilerde “Du bakali n’olcak?..” stratejisini mi uyguluyor?..
Demirel sağ olsaydı bu fıkrayı anlatıp sonunda mutlaka şöyle derdi:
“N’olcek?.. Analarnın örekesi olcek binanaleyh...”
NEDEN SEÇİM YAPIYORUZ?
Sahi yahu...
Biz neden seçim yapıyoruz?..
Hem seçim telaşı...
Hem milyarlarca lira masraf...
Hem de dünyanın en büyük liderini meydan meydan dolaştırıp boşuna yoruyoruz...
★
Bakın işte bugün yine yaptı seçimini muhterem Cumhurbaşkanımız...
Kılıçdaroğlu’nun, “İktidara gelince Kanal İstanbul projesini iptal edeceğiz” sözlerine itiraz etti ve şöyle dedi:
“Ya sen zaten iktidara gelemeyeceksin ki...”...
★
Bu sözler karşısında Kılıçdaroğlu’na düşen bükmediği bileği öpmek canlarım benim...
“Tamam Recep kardeş... O halde bütün seçimleri iptal edelim, kararı halk değil sen ver” desin bitsin bu işkence...